Bir tutam korku

RUSYA’nın Ankara Büyükelçisi Karlov menfur bir suikasta kurban gitti.

Haberin Devamı

İyi bir insan olduğunu bildiğimiz değerli Büyükelçi’ye Allah’tan rahmet diliyorum. Huzur içinde uyusun. Ailesine ve Rus halkına başsağlığı dileklerimi ve üzüntülerimi sunuyorum.

Rus Büyükelçi’ye yapılan suikast öyle kaba bir saldırı değil. Çok iyi hesaplanmış, ince ayarları yapılmış bir profesyonel suikast bu...

O kadar profesyonel ki, soğukkanlı suikastçı Mevlüt Mert Altıntaş hesaplamamış olsa bile, onu yönetenlerin Türk toplumunun psikolojisini bile hesaba kattığı görülüyor. 


POLİS VE PSİKOLOJİ
Katilin polis olduğunu biliyoruz. Serginin düzenlendiği Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi’ne polis kimliğini göstererek girdiği de biliniyor. 

Belli ki, suikastı planlayanlar polis olmanın toplum üzerindeki etkisini hesaplamışlar.

Suikastçı polis olmasaydı, polis kimliği sahte olsaydı bile, yine elini kolunu sallayarak içeri girer ve Büyükelçi’nin arkasında yerini alırdı. Hatta sahte de olsa bir kimlik göstermesine gerek olmaz; sadece sözlü olarak “polisim” deseydi de o havayla o kapıdan geçer, içeri girerdi.

Veya bir asker olsaydı ya da sahte asker kimliği gösterseydi de öyle olurdu, “subayım” diyerek geçseydi de Büyükelçi’nin arkasına oturabilirdi.

Çünkü bizim toplumda polise, askere kimlik sorulmaz, sorulamaz; vatandaşımız polis veya askeri sorgulamaz. Bu psikolojik bir durumdur.

Bizim eğitim sistemimiz insanımızı, polise, askere, hatta üniformalı bekçiye, hatta özel güvenlik üniforması giymiş birine soru soracak “cesaret”le yetiştirmez.

Çünkü devlet memuru hele üniformalı olanı kutsal olarak belletilir. Devlet de asker ve polistir. Devlete biat, polise, askere, memura biat kültürüyle eğitilir bizim toplumumuz.

Birey olma, vatandaş haklarını kullanma, devleti, memuru sorgulama hakkı öğretilmez. Devlet otoritesini onlar teslim eder ve sorgulanamazlar.

Bizim insanımızın içine “bir tutam korku” daha çocukken yerleştirilir.

O korkuyla karışık saygı, polise-askere kimlik sormayı engeller. Onlardan kuşku duymayı ayıp sayar.

Bu eğitim sistemi de toplumsal eksiklik, eziklik, kompleks şeklinde kendini gösterir. Toplumsal psikoloji böyle oluşturulur.

Böyle olduğu içindir ki, suikastçı polis memuru Altıntaş, eminim biraz da gizemli bir havayla kimliğini gösterip veya söyleyip rahat bir şekilde içeri girmiştir. Kapıda kimse ona, “Ver kimliğini inceleyelim, hangi görev için geldin, kim görevlendirdi, Büyükelçi’nin koruması mısın” diye sormamıştır.

Bu suikastı planlayanlar, bizim toplumda polis olmanın, asker olmanın psikolojik üstünlüğünü kullanmayı hesaplamışlardır. Suikastçı gerçekten de polis olunca işi kolaylaşmıştır.


ŞARK İHMALİ
Bir “şark ihmali” de var bu olayda...

Şark insanında “aman bir şey olmaz”cılık vardır. Böyle der ve ihmal eder. Oysa, kulaklara küpe olması gereken ne güzel sözümüz vardır: “Tedbir senden, takdir Allah’tan.”

Bunu herkese söylemesine söyleriz de gereğini yerine getirmeyiz. Tedbiri elden bırakır, Allah’ın takdiri der, geçeriz...

Bu kültür nedeniyledir ki, yanına koruma almadan gezen, halkın içine pat diye dalan lideri, siyasetçiyi alkışlar, kendimize yakın bulur, sever, takdir ederiz. Aksini yapanı yadırgar, hatta itici buluruz. Havaya girmiş sayarız. Halktan kopuk belleriz.

Liderlerimiz, siyasetçilerimiz de bunu bildiği için halkın hoşuna gidecek şekilde, hayatını hiçe saydığını göstere göstere dalar her yere. Hatta korumaya çalışan polisi azarlar, halkla arasından çekilmesini söyler ve alkışı alır...

Şark işidir bu...

Rus Büyükelçi suikastında da bu tür bir ihmal görülüyor. Mütevazı bir kişiliği olduğu, her yere korumasız gittiği, biraz övgü ve takdir içeren sözlerle hep dile getirildi. Oysa, doğru bir davranış değildir.

Hele, Suriye olayından sonra, Rusya Başkonsolosluğu önünde protesto gösterileri yapıldığı bir dönemde böyle tedbirsiz gezmesi, ciddi ihmaldir.

Tabii Rus Büyükelçiliği’nin Ankara Emniyeti’ne başvurup koruma istememesi de ayrı bir ihmal. Keza Türk Emniyeti’nin, en kritik bir bölgede, onlarca resmi ve sivil polisin görev yaptığı, ABD, Almanya, Avusturya büyükelçiliklerinin, BDDK’nın, Ankara Sanayi Odası’nın, Yargıtay Ek Binası’nın, Ombudsmanlık Kurumu’nun bulunduğu yerde, emniyeti sağlayamamış olması da ciddi ihmaldir.

Bir diğer ciddi ihmal de 15 Temmuz’dan sonra binlerce polisi meslekten çıkaran veya açığa alan Emniyet’in, Mevlüt Mert Altıntaş gibi bir polisten Ankara’nın göbeğinde haberdar olmayışıdır.


GÜVEN AMA KONTROL ET
Batılıların bir deyimi vardır: “Trust but check.” (Güven ama kontrol et.)

İşte bizde olmayan budur. Biz karşılaştığımız insana hemen güveniriz. Memleket nere diye başladın mı, birkaç dakikada ahbap olur çıkarız. 

Oysa Batılılar, “güven ama kontrol et” kuralına uyar.

Bu nedenle bir ABD büyükelçisini, bir İsrail büyükelçisini korumasız göremezsiniz.

Kendileri istese bile korumaları izin vermez.

Fark budur...

Yazarın Tüm Yazıları