AK Parti ve MHP açısından başkanlık

GEÇTİĞİMİZ dönem Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na başkanlık sistemi önerisi veren iki parti vardı: AK Parti ve HDP...

Haberin Devamı

Komisyon çalışmaları tıkanınca AK Parti tam başkanlık öngören bir anayasa önerisi getirmiş, HDP ‘devlet başkanı ve bölge başkanları’ formülüyle, esasen adını koymadan federal bir sistem içeren metin sunmuştu. Komisyon dağıldı ve bir sonuç çıkmadı.

Başkanlık sistemine karşı çıkan ise iki parti vardı: CHP ve MHP...

Bugünkü tabloyu bakarsak...

AK Parti ve MHP başkanlık sistemi istiyor, CHP karşı çıkıyor. Daha önce kendi başkanlık önerisini getirmiş olsa da bugün başka sorunlarla uğraşan HDP de başkanlığa karşı...

HDP’nin özel durumu dikkate alındığında, bu tabloda pozisyon değiştiren parti olarak MHP görülüyor.


AK PARTİ’NİN DURDUĞU YER
Başkanlık konusunda AK Parti eskiden beri durduğu yerde. Başından beri tam başkanlık sistemine geçilmesini savunuyor. Bu talebi halk tarafından seçildikten sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da ısrarla savundu.

Anayasayı tek başına değiştirecek çoğunluğa sahip olmayan AK Parti’nin bu talebine muhalefet partileri karşı çıktılar ve konu gündemin arka sıralarına kaydı. Ta ki, MHP Lideri Devlet Bahçeli, AK Parti’yi önerisini Meclis’e getirmesi için çağrıda bulunana kadar.

AK Parti, tam istediği gibi olmasa da MHP’nin desteğiyle sistem değişikliğine ulaşmayı deniyor.

AK Parti’nin gözettiği, MHP’den gelen önerileri kabul ederek, işin özü itibarıyla savunduğu başkanlık sistemine geçebilmek.

Nitekim, MHP’yi rahatlatmak için de olsa, sistemin adının ‘başkanlık’ değil de ‘cumhurbaşkanlığı’ olarak koyulması, AK Parti’nin işin şekliyle değil özüyle ilgili olduğunu gösteriyor. Basına yansıyan bilgilere göre sistemin adı cumhurbaşkanlığı olsa da özü itibarıyla başkanlık sistemi...


MHP’NİN ZORLUĞU
MHP’nin durumu AK Parti gibi rahat değil.

Bunun nedeni başından beri başkanlık sistemine sert şekilde karşı çıkmış bir parti olarak şimdi özü itibarıyla başkanlık olan bir sistemi kabul edecek bir ittifaka girmesi.

Bu pozisyon değişikliğini tabanına izah etmesi kolay değil.

‘Hukuki durumu fiili duruma uygun hale getirelim’ gerekçesi, önceki tutumuyla yarattığı çelişkiyi ortadan kaldıracak kadar güçlü görünmüyor.


YENİ POZİSYON
MHP’nin başkanlık konusunda pozisyon değiştirmesinde, Bahçeli’nin kamuoyuna duyurduğu gibi ‘ya fiili durumu hukuki duruma ya da hukuki durumu fiili duruma’ uygun hale getirmek düşüncesi bir faktör olabilir.

Ancak bu ‘ikili çağrıyı’ yaptıktan sonra, ‘hukuki durumu fiili duruma uygun hale getirmek’ seçeneğinin öne çıktığı görülüyor. Bu da MHP’nin sorunu, adı tam konmasa da ‘başkanlık sistemi’yle çözme seçeneğine yöneldiğini gösteriyor.

Bu yönelişte, kamuoyuna açıklananın dışındaki faktörlere de bakmak gerekir.

AK Parti ile MHP arasında önemli ölçüde oy geçişi olduğu 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde ortaya çıktı. Çözüm sürecinin sonunda, 7 Haziran seçimlerinde AK Parti’den MHP’ye 2 milyon oy kaydığı, PKK ile silahlı ve sert mücadele döneminin sonunda 1 Kasım seçimlerinde ise bu oyların fazlasıyla MHP’den AK Parti’ye döndüğü görüldü.

7 Haziran sonrası dönemde –PKK’nın şehirleri silah ve bomba deposuna dönüştürdüğünün ortaya çıkmasıyla birlikte- iktidar, MHP’nin de öteden beri savunduğu gibi PKK’yla mücadeleyi sertleştirdi. Hükümet değişikliği ile Suriye’de ve Irak’ta yine MHP’nin savunduğu görüşlere yakın bir politika izlemeye başladı ve MHP’nin muhalefet alanı daraldı. 1 Kasım’daki büyük oy kaybıyla birlikte parti içi muhalefetin harekete geçmesiyle, MHP çok sıkıntılı bir sürece girdi. Bu süreci mahkemeler yoluyla ötelerken, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi, MHP’deki muhalefeti gündemden düşürdü.

Bu koşullar, MHP’yi, yapılacak bir erken seçim yerine, iktidar partisinin tam istediği gibi olmasa da yakın bir başkanlık sistemini kabul edip 2019’a kadar seçimsiz bir dönemi tercih etmeye yöneltmiş olabilir.

Yazarın Tüm Yazıları