Sanki şöyle bir talimat almışlar

Nusaybin... Cizre... Şırnak... Hakkâri...

“Özgürlük savaşı!”, “hak mücadelesi” falan palavra..

Şehirler yakılıyor. Binalar patlatılıyor. Hastaneler yıkılıyor. Enerji santralları vuruluyor. Yollar delik deşik ediliyor.

Peki bunun adı nedir?

Bana göre bu tam anlamıyla bir, “lojistik suikast” planıdır.

Yani bugün Esad, “Bu şartlar altında Türkiye’ye nasıl zarar verebilirim” dese...

Esad yönetimi, “Türkiye’ye suikast birlikleri göndersek” dese...

Aynen bunları yapar...

Açabildiği kadar yara açmaya çalışır. Enerji hatlarını, şehir hayatlarını felç etmek ister.

Ben fotoğraflara bakınca PKK’nın bunu yapmak istediğini açıkça görüyorum.

Belli ki Kandil, Suriye’den bir talimat almış. “Yakın, yıkın. Verebildiğiniz kadar zarar verin.”

Yoksa demokratik bir mücadele olmadığı daha nasıl anlaşılır?

Yargıtay’ı da askeri de yıpratmak

TÜRKIYE Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı’nı kızının nikâhına davet etti. Etmedik laf bırakılmadı.

Genelkurmay Başkanı Org. Akar nasıl gidermiş o davete.

Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’i ve Sayıştay, Danıştay üyelerini Rize’de çay toplamaya çağırdı diye.

Yüksek yargıya ağır eleştiriler var..

Anlamadığım şey şu:

- Devletin başından gelen bu davete gitmemek ayıp değil midir?

- Başkomutan’dan gelen bu davete gitmeyen Genelkurmay Başkanı olabilir mi?

Böyle yaparak devleti, askeri, yargıyı yıpratıyorlar. Ama ondan önce kendilerini yıpratıyorlar...

Hükümete isim babalık yarışması

DİKKAT ettim.

İlk günden beri, Başbakan Yıldırım hükümetinin çalışma şekli üzerine onlarca isim takılıyor.

Boşuna uğraşıyorsunuz, çünkü...

Bir isimle açıklanamaz bir durumdur bu.

Çünkü yalnızca “uyum” kavramıyla açıklanacak bir sığlıkta değildir bu ilişki.

“Düşük profil” komik oluyor.

Çünkü tanıdığım Binali Yıldırım için “profil” dedikleri şey, dev şantiyelerde kullanılan yüksek dayanıklı “profil” çeliktir.

O kadar...

Yıllarca icraatın içinde birlikte çalışan Erdoğan’la Yıldırım arasında “profil” tanımı komik oluyor.

Eğer bir özet istenirse şöyle diyebilirim:

- Bu hükümet başkanlık sistemini anlatacak. Ama bugüne kadar bu sistemin kişisel nedenlerle istendiği şeklindeki bir algı oluşturulduğu için.

Bu algıyı değiştirerek anlatacak.

Yani iki başlı devlet modelinin yarattığı sıkıntılar, frenler, krizler yerine halk tarafından seçilmiş başkanın ekibiyle çalışabileceği bir sistemi anlatacak.

Yerel yönetimlerde muhtarlardan belediye meclislerine kadar halkın seçtiği yönetimlerin önemi anlatılacak. 

Milletvekillerini liderlerin iki dudağı arasına sıkıştıran bu Siyasi Partiler Yasası’nın sıkıntıları anlatılacak. 

Başkanlık sisteminin Türkiye’nin 2023 projeleri için gerekli olduğu tablolarla, örneklerle teşkilatlar bazında anlatılacak.

Terörle mücadele konusunda, barış isteğinin devletin acizliği gibi algılanmasının önüne geçilecek.

Bunun da yolu, silahlar bırakılana kadar mücadeleye devam. 

BAKANLARA GELİNCE

Çok örnek var ama, ben birini veriyorum.

Önceki gün Fransa açık tenis turnuvasında ikinci tura çıkan İpek Soylu’nun babası Sermet’le sohbet ediyordum.

Bir ara şöyle dedi:

- Bakın bu Spor Bakanı Çağatay Bey var ya...

Bir gün bir yerde oturuyorduk. Kızımla sohbet halindeydik.

Bizi görmüş. Geldi uzun süre sohbet etti. Destek verdi. Hatta sonrasında sürekli aradı. Çok ciddi destek verdi.

Bugün bir başarı varsa. Onun da hakkını veriyoruz...Samimi, beklentisiz, siyaset üstü bir tanımdı bu...

Ama bize bakın... Ankara yorumlarına bakın...O kadar çok Ankara’daki devletin büyük meselelerine bakarak, hükümetlere isim bulmaya çalışıyoruz ki...

Bu tür insani icraatları kaçırıyoruz...

Bu örneklere devam edeceğim...