Solcu bir kadınla kaçıyorum

YANLIŞ okumadınız.

Haberin Devamı

Solcu bir kadınla 10 günlüğüne çok uzaklara kaçıyorum.
Küçük bir ayrıntı vereyim.
Solcu ama gençliğimizde haksız biçimde yaratılan “bacı” tipine uygun bir kadın değil.
Güzel... Çok güzel bir kadın.
Hakkımda yazılan bunca felaket şeyden sonra elbette solcu, üstelik güzel bir kadın benimle kaçacak değildi tabii.
O yüzden ben onunla kaçıyorum.
Aslına bakarsanız biraz gecikmiş bir kaçış bu...
Belki de bundan 35 yıl önce yapmam gereken bir şey.


Solcu bir kadınla kaçıyorum

* * *

Gençken üniversiteye başladığım yıllarda solcu bir kadına âşık olmak çok güzel bir şeydi. Üstelik bizim mahallemizde modaydı.
Yine de çok iddialı olmamak gerekir.
Çünkü solcu ve güzel bir kadına âşık olmak bir erkek için ille de umut verici bir gelecek vaat etmez.
İyi bir gelecek için, o kadının da size âşık olması gerekir.
Ben şanslı bir hergeleydim.
Üstelik bunlara ek bir de bonuslarım vardı.
Öğrenci odasının bir duvarında Karl Marx, öteki duvarında Mick Jagger’ın posteri asılı bir delikanlı için, hem solcu, hem güzel, hem de Pink Floyd’u sizden önce keşfeden bir kızla tanışmak...
İşte bu mucize gibi bir şeydi.
Diyorum ya, şanslı bir hergeleydim ve hayatımın ilk aşkında hattrick yaptım.
Bir kadından hayat boyu aşk bekleyebilirsiniz.
Ama hayat boyu senkronize bir yolculuk bekliyorsanız...
Tavsiye etmem... Beklemeyin.
Senkron bozulur...
Böyle bir durumda yapmanız gereken tek şey, bunun hayal kırıklığı aşamasına geçmeden şaşırma düzeyinde kalmasını sağlamaktır.

* * *

Haberin Devamı

Bizim senkronumuzu Özal bozdu.
Çünkü beni kolumdan tutarak ve munis bir sesle kulağıma “Bak sana bir şey söyleyeyim” diyerek, liberalizmi anlata anlata beni liberal yaptı. Böylece solcu düşünce tarihim sona erdi. Bildiğiniz alelade bir dönek oldum yani...

* * *

Haberin Devamı

Beraber yola çıktığım kadın ise dönmedi.
O hep solcu kaldı ve o yüzden yatağımız bir münazara kürsüsüne döndü.
Bazen ara verip sevişiyor, sonra kavgaya devam ediyorduk.
Sonraki yıllarda, o güne kadar yaşadıklarımızın küçük siyasi cilvelerden, sempatik ağız dalaşlarından ibaret bir şey olduğunu anladım.
Asıl kavga, AKP’nin iktidara gelişi ile patladı.
Nasıl olduysa ben de başka liberaller gibi, AKP’nin gelişine ve Erdoğan’a sempatik bakmaya başladım.
Dönen adam bir daha döndü yani...
Duran kadın ise hep durduğu yerde durdu.
Böylece yollarımız ayrılmadıysa bile yataklarımız ayrıldı.

* * *

İnsan bir dönmeye başlamasın, durmaz hep döner.
Erdoğan ve AKP’ye olan sempatim bitti. Ben yine döndüm...
Solcu kadın için sadece muhalifliğe dönmeniz yetmez. Bir de solculuğa dönmeniz gerekir.
Netice olarak, Erdoğan’a muhalif olmam, onun itirazını kesmedi ve ben yatağa dönemedim.
Yıllar geçti ve ülkemizdeki ve dünyadaki gelir dağılımındaki eşitsizlik yüzünden haftada en az iki defa azar işitiyorum.
Çünkü AKP’nin iktidara gelişinden olduğu gibi gelir dağılımındaki eşitsizlikten de beni sorumlu tutuyor.
Başucunda Thomas Piketty’nin ünlü kitabı “Capital” duruyor ve ona bakıp bakıp bana saydırıyor.
“Bütün bunları yapan bir adamla aynı evde, hatta aynı şehirde oturamam” dediği için şehirleri de ayırdık.

* * *

Haberin Devamı

Son 10 yılın en hızlı tartışma konularından biri tabii ki, Küba ve Castro’ydu.
Beraber yola çıktığım kadın, Kübalıların dünyanın en mutlu insanları olduğuna inanıyor.
Şimdi bu yatak ve şehir kavgasını bir çözüme bağlamak için Küba’ya gidiyoruz.
O, geleceğin sosyalist modelini görmeye hazırlanıyor.
Bense geçmişte kalmış harika bir Marksist Disneyland’de eğlenmeye...
Yani siz bu yazıyı okurken, eşim Tansu’yla Küba’ya uçuyor olacağız.
Tabii o ev sahibi ve asli yolcu, bense embedded bir koca olarak...


-----------------------------


NOT: Yaşayacağım olaylar ve yiyeceğim azarlar nedeniyle yazılarıma iki-üç gün ara verebilirim.
Ama bayramda 4 gün boyunca
keyifle ve nefesiniz kesilerek okuyacağınız bir yazı dizisi hazırladım.
Merak etmeyin içinde
solculuk olmayacak...

Yazarın Tüm Yazıları