Seçimle gelen İslamcı seçimle gider mi

Haberin Devamı

HERKESTE olmasa bile, İslamcı partilerle ilgili olarak, Türkiye ve dünya kamuoyunun bir bölümünün gözünde şöyle bir önyargı var:
“Bunlar seçimle gelirler, ama seçimi kaybetseler de gitmezler...”


* * *


“Seçimle gelip seçimle gitmek” kavramı, bir zamanlar askeri darbelere karşı kullanılan bir ifadeydi.
Türkiye, Allaha şükür, o dönemi geride bıraktı.
Kabul edelim, bu görüşün aşılmasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ve AKP’nin de büyük katkısı oldu.
Seçimle işbaşına gelen bir partinin ancak seçimle iktidardan ayrılması fikri hepimizin ortak görüşü haline geldi
Şimdi sıra ikinci önyargının kırılmasında.
Seçimle işbaşına gelen İslami partiler, seçilmezlerse iktidarı bırakırlar görüşünün ve inancının yerleşmesinde.


* * *


Şimdi AKP ile ilgli olarak kafalardaki soru şudur:
“Seçimle işbaşına geldi, 13 yıldır iktidarda. Devletin neredeyse tamamı elinde.
Acaba AKP, kaybetse de gitmemeye çalışan ‘İslamcı bir parti mi’?
Yoksa sandıktan çıkan iradeye saygı gösteren ‘İslami hassasiyetleri olan merkez bir parti mi’?...

Haberin Devamı

Seçimi kaybederse iktidarı paylaşır mı


SORU şu:
Bugün iktidarda, sandıktan çıkan iradeyi temsil eden bir parti mi var? Hayır...
Çünkü, AKP çoğunluğu kaybetti, ama Meclis’te hâlâ birinci parti.
İkincisi, koalisyon görüşmeleri devam ediyor, o nedenle “Gitmiyorlar” demek yanlış.


* * *


Ama ortada bir başka gerçek daha var...
AKP, Meclis’te güçlü olduğu dönemde, cesur bir kararla barış sürecini başlattı.
PKK ile görüşme masasına oturdu. İmralı’yla anlaşma yaptı.
Bence iyi de yaptı.
Ve bunu yaparken arkasında Meclis’te çoğunluğun iradesi vardı.


* * *


Aynı AKP, şimdi Türkiye’yi çok ağır hasara götürebilecek, savaşa sokabilecek bir kararı alıyor.
Ama bu defa arkasında milletin çoğunluğu yok...
Üstelik ortada çok ciddi bir koalisyon imkânı varken, yukarıdan gelen baskıyla bu imkânı da ortadan kaldırıyor.
Yani sandığa saygılı bir koalisyon kültürünü de kabul etmiyor.
TBMM’yi devreye sokmuyor.


* * *

Haberin Devamı


O zaman bizler de içimizdeki o derin şüpheyle karşı karşıya kalıyoruz:
“İslamcı partiler seçimle gelirler, ama sandıkta çoğunluğu kaybettiklerinde o iradeye saygılı davranmazlar.”
AKP, önündeki koalisyonu neden kurmadığını halka inandırıcı bir şekilde anlatmazsa, kafamızdaki bu önyargı da derinleşecektir.

Barlas, Bekir Coşkun’la Yılmaz Özdil’i akladı

-BEKİR Coşkun, “Göbeğini kaşıyan adam” dedi, o mahalle ayağa kalktı.
-Yılmaz Özdil, “Bidon kafa” dedi yine ayağa kalktı.
Bazı kimseler için kullanılan ifadeyi, genelleştirdiler, “AKP’ye oy veren herkese hakaret ediyor” dediler.
Buyurun dün Mehmet Barlas’ın, HDP’ye oy verenlerle ilgili sözlerine bakın.
“ZEKÂ EKSİKLİĞİ
Sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan takıntılı nefretleri yüzünden HDP’ye oy verip Demirtaş’ı cilalayanların durumları ‘Şeref’ten çok ‘Zekâ’ kavramı irdelenerek anlaşılmaz mı?
Bunlardan bazılarının şimdi ‘Ne olacak bu memleketin hali’ dedikten sonra devletle PKK’yı aynı kefeye koymalarını ve ‘Silahlar karşılıklı sussun’ çağrıları yapmalarını izlerken, bunların sorununun ‘Şeref’le değil ‘Zekâ’ ile ilgili olduğunu görmüyor musunuz?”


* * *

Haberin Devamı


Ben yanlış mı anlıyorum?
Önce bildiri yayınlayan “Geri zekâlı” diyor.
Hadi biz de bir zamanlar onların yaptığını yapıp genelleştirelim.
Ne diyor bu arkadaş HDP’ye oy veren insanlara:
“Geri zekâlı...”


* * *


Demek ki neymiş?...
Bu ülkede isteyen istediğine geri zekâlı diyebilirmiş...
Hele hele Ankara’da güçlü bir dayın varsa, sırtını o dayının iktidarına dayamışsan, bir de polis, yargı, istihbarat elindeyse...
Her şeyi diyebilirsin.


* * *


Öyleyse neydi Bekir’le Yılmaz’ın kabahati.
Onca çarmıha gerdiniz, onca linç ettiniz...

Yazarın Tüm Yazıları