'O ses Türkiye' sakinleşince

FARKINDA mısınız, bir süredir hayatımızda salı kâbusu yok.

Haberin Devamı

Siyasetin desibeli düştü.
Hançereler eskisi gibi değil.
Kadife bir cidar gırtlakların üzerine serildi.
“O ses Türkiye” sakinleşince, Türkiye de sakinleşti.

***

Türkiye’nin yarısı yenilmişlik duygusunu üzerinden atıyor.
“En iyi muhalefet, keyif aldığın hayatı dibine kadar yaşamaktır” duygusu, sahillerde çok daha fazla hissediliyor.
Türkiye’nin normalleşme umudu doğuyor.
Kalıcı mıdır...
İnşallah diyorum.
Cumhurbaşkanlığı efekti midir?
Ona da inşallah diyorum.
Bir “tekrar birlikte yaşama umudu” mu?
İnşallah diyorum.

***

En büyük umudum ise şu:
Belki “O ses Türkiye de” yorulmuştur bu gerginlikten, bu kavgadan...
Belki o da biraz huzur arıyordur... Belki o da bu sessizlikte, içindeki bir başka sesi duyabilecektir.

***

Onun için “Aman tekrar başlamayın” diyorum.
“Aman yargıdan çekin elinizi” diyorum.
Aman, vazgeçin şu “kindar nesil” projesinden diyorum.
Aman atın üstünüzden şu “siyaset âleminin babası” hallerini diyorum.
Çekin elinizi medyanın üzerinden, silin ülkemizin üzerindeki şu otoriter ve antidemokrat devlet imajını diyorum.
Açın yumruğunuzu, uzatın biraz elinizi...
Emin olun öteki yumruklar da açılacak, öteki eller de size uzanacaktır.

Haberin Devamı


İyi, kötü, çirkin, güzel

İYİ: Ahmet Hakan’ın “Evet işçi ölümleri üzerinden siyaset yapacağız” sözü, bir demagoji paradigmasını kıracak kadar doğru ve cesurdu.
KÖTÜ: Ankara, IŞİD’e “Terör örgütü” diyemediği için, “Öfkeli insanlar topluluğu” derken Çarşı grubuna “Terör örgütü” demek hem kötü, hem komik, hem çirkindi.
GÜZEL: Ege Cansen’in kızının çocuğuna, Ayşe Arman’ın kızı Alya’nın adını verdiğini yazması ve Arman’ın gazeteciliğini övmesi çok güzeldi.


İktidar mahallesinde her şeye rağmen iyiler

İKTİDAR yanlısı gazeteler içinde iyiler de var.
Ali Bayramoğlu (Yeni Şafak): Entelektüel vicdanı, adalet duygusu ve demokrasi ölçülerinden sapmıyor.
Hıncal Uluç (Sabah): Yıllar geçse de o geçmiyor, gazetecilik gerilese de onun gazeteciliği gerilemiyor. Türkiye ne kadar grileşirse grileşsin, onun renkleri hiç solmuyor.
Emre Aköz (Sabah): Evdeki entelektüel hava gazetedeki köşeye de yansıyor. İktidar mahallesinde herkes tersine giderken zaman zaman Mersin’e gitmeyi başarıyor. Ayrıca, mahalle baskısını iplemeyip, Talisker’inden hiç vazgeçmiyor.
Fatma Barbarosoğlu (Yeni Şafak): Mahallenin en cesur kadınlarından. Onun da entelektüel vicdanı, Yeni Türkiye masallarını yutmuyor. O harikalar diyarının Alis’i olmayı reddediyor.
Burhanettin Duran (Sabah): Çevresinin diktiği getto duvarlarını yıkmaya çalışıyor, mahallenin kabadayıları yabancıları 3 sokak ötede yaka paça dövüp içeri sokmazken, o devşirme insanlara ihtiyaç olduğunu yazabiliyor.

Yazarın Tüm Yazıları