Neden hep kızlarımız kalıyor göçük altında

TANIRIM ben burayı...

Haberin Devamı

Yaşadığım ülke burası...

 

***

 

Bilirim bazılarının ne diyeceğini...

 

Hani o 2 Ağustos 2008 günü, Konya’da kız öğrenci yurdu çöküp de 18 evladımızı kaybettiğimiz gün vardı ya...

 

Bilirim yine aynı teraneyi yumurtlayacağını...

 

***

 

Alın yazısı, kara bahtı...

 

Bir de kör talihi...

 

Nedense hep kız çocuğuna, kadınına kör talihi...

 

***

 

Haberin Devamı

Ben de diyeceğim ki, “Yok kardeşim”...

 

“Bu defa yutmayacağız...”

 

***

 

Yok artık öyle, Adana’da cayır cayır yanan evlatlarımızın trajedisini Allah’ın yazdığı yazıya yükleyip, sonra unutup, unutturmak ...

 

***

 

‘Konya’da unuttular, bu balık hafıza nasılsa bunu da hatırlamaz” dersen eğer...

 

***

 

Sen... O kör talihin arkasında sipere yatan kafa, sen var ya...

 

Bu defa sana kötü haberim var.

 

Bu babaların, bu annelerin, kardeşlerin...

 

Bu bizim iki elimiz...

 

Bu milyonlarca iki el, senin iki yakanda olacak...

 

***

 

Bak bir millet uyandı...

 

Haberin Devamı

Laiki, muhafazakârı, Türk’ü Kürt’ü, Sünni’si Alevi’si kalktı ayağa...

 

Çevirdi o pis tecavüz kanununu geriye...

 

***

 

Yani soracağız artık...

 

Diyeceğiz ki, “Neden hep kızlarımız dayak yiyor, tecavüze uğruyor...”

 

“Neden hep kızlarımız, kadınlarımız kalıyor bu sosyal göçüklerin altında...”

 

“Neden hep onlar cayır cayır yakılıyorlar...”

 

GAZİANTEP BANA BİR GÜN MÜSAADE

 

SENİ yazacaktım bugün ey Gaziantep...

 

Yanı başında başkaları vahşet savaşı verirken, o, medeniyet savaşı veren...

 

Kapkara bir Ortadoğu’nun tam ortasında, rengârenk bir vaha gibi parlayan...

 

Daha ilk adımında, insana, “Oh be, hâlâ umut varmış” dedirten...

 

Bakırcılar Çarşısının bir zamanların o harika Mezopotamya’sını hatırlatan...

 

Haberin Devamı

Tahmis kahvecisinde Starbsucks’ı unutturan...

 

350 bin göçmeni bağrına basıp da tek kelime dert etmeyen...

 

Seni yazacaktım ey Gaziantep...

 

İki gün içinde, enerjisi ile, güler yüzü ile, hoşgörüsü ile, misafirperverliği ile, yapması, imar etmesi, yaşaması ve yaşatması ile yüreğimizin ta ortasında çiçek gibi açan Belediye Başkanı Fatma Şahini yazacaktım..

 

Sokağındaki güzel insanları anlatacaktım...

 

Heyhat... Burada bu şehirde bir avuç mutluluk bulduk, iki avuç umut keşfettik, üç avuç bir sevinç yaşadık ya...

 

Daha tam ortasında Adana’dan o haber geldi...

 

Senden bir gün izin istiyorum Güzel ve Gazi Antep...

 

Bugün yas günüm...

 

Matemim var bugün...

 

O kızlarımızı yazacağım...

 

Haberin Devamı

GRİ SİZİN OLSUN ANASTASİA BANA YETER

 

"GRİNİN 50 Tonu” kitabını yarıda bırakmıştım.

 

İtiraf edeyim, kitabı sonuna kadar okuyamadım.

 

Fantezileri bana çok klişe ve demode gelmişti.

 

O nedenle filmi Türkiye’de gösterime girdiğinde de gidip seyretmedim.

 

Sonunda film Digitürk’e de konunca önceki akşam seyrettim.

 

Filmde iki şeyi sevdim...

 

Bir Anastasia’yı oynayan Dakota Johnson...

 

Çok ama çok başarılı oynuyor. Daha 27 yaşında, gözlerinin altına çöken halkalar, utangaçlığı, o utangaçlığa verdiği cazibe...

 

Kitabı okuyan, filmi seyreden kadınlara diyeceğim ki... Grey sizinse, Anastasia benim...

 

Üstelik benim fantezilerim, kesinlikle Grey’inki gibi kâğıt üzerinde değil...

 

Haberin Devamı

Neden hep kızlarımız kalıyor göçük altında

 

LARA MI ANASTASİA MI

 

 “GRİNİN 50 Tonu” filmini seyrederken elimde Doktor Jivago romanı ve filmindeki Lara karakterinin gerçek hayattaki kişisini anlatan yeni bir kitap vardı. Bitirince size bu harika kitabı anlatacağım.

 

Şimdilik şunu söyleyeceğim.

 

Bir erkekle bir kadının en büyük fantezisi, bedeli ödenmeye hazır ihtiraslı bir aşktır..

 

MUHAFAZAKÂR KADIN: ‘BENİM HAYAL ETTİĞİM ÜLKE DE BU DEĞİLDİ’

 

ÇETİN Altan, ölümünden önce hayal kırıklığını, hüzünlü bir vasiyet gibi şu cümleyle hafızamıza kazımıştı:

 

“Hayal ettiğimiz ülke bu değildi...”

 

Sanki hepimiz, bir gün ölmeden önce bu cümleyi aynen tekrarlayacağımıza inanacak kadar karamsardık...

 

En azından yine de yanılmadım. Erkeğinden umudumu tamamen kestiğim şu ülkede, itirazın muhafazakâr kadından geleceğini bekliyordum. Yanılmadım... Önceki günden beri çevremde herkes Hidayet Şefkatli Tuksal’ın “Serbestiyet” sitesinde yayınlanan ve T24 sitesinin de oradan alıp yayınladığı yazısını konuşuyor.

 

“Hizmete sevdalı insanların kurduğu AK Parti”den başlayıp, bugün AKP’leşmeye giden süreçteki hayal kırıklığını o kadar güzel anlatıyor ki...

 

“Demek ki” dedim içimden, “Muhafazakâr kadının hayal ettiği ülke de bu değilmiş”...

 

Neden hep kızlarımız kalıyor göçük altında

Hidayet Şefkatli Tuksal

 

BÜTÜN KADINLARIN KAFASI GERÇEKTEN KARIŞIK MIDIR

 

İTİRAFÇI, 23 yaşında bir kız.

 

“Gizli bir örgüt üyesi olduğumu yeni anladım” diyor ve devam ediyor:

 

Öyle ya, tek başıma olamazdım, benim gibiler mutlaka olmalıydı. Dünyaya gönderilen ve benim haberim olmadan örgütlenmiş olan benzerlerimin bulunduğunun yeni farkına vardım, çünkü geçenlerde bir kadının varlığından haberdar oldum...”

 

İhbarcı troller, hemen klavyelerinize sarılmayın...

 

Hemen klavyeye sarılan gammazcı trol kardeşim, Üzgünüz ama tuzağa düştünüz”...

 

Siz... Savcı arkadaşlar sakın siz de yanlış anlayıp dava açmaya falan kalkmayın.

 

Bu “Fake” bir itiraf... Edebi bir itiraf yani...

 

Ece Temelkuran’ın “Bütün Kadınların Kafası Karışıktır” kitabının ilk baskısının çıkışından bu yana 20 yıl geçmiş...

 

Kitabın yeni baskısı yapıldı.

  

O kız daha 23 yaşındayken nasıl bir tek kişilik örgüt itirafçısı olmuş, onu anlatmak istedim sadece...

Yazarın Tüm Yazıları