Milli refleks neymiş anladınız mı

ÖNCEKİ gün ve dün Türkiye’deki gazetelere baktım.

Haberin Devamı

Çok büyük çoğunluğu, “ama” falan demeden, devletin arkasında durmuştu.

Her konuda bölünmüş, kutuplaşmış Türkiye gitmiş, aynı sesle haykıran bir ülke gelmişti.

 

* * *

 

Duruşunun anlamı şudur.
Kutuplaşmış Türkiye gitmiş, millet gelmiştir.
Daha önce bir kere daha yazdığım cümleyi tekrarlayacağım.
Gazetelerin bu duruşunun arkasındaki duygunun adı şudur:
Milli refleks...

 

* * *

 

Bu duruşun inançla, mezheple alakası yoktur.
Çünkü, Ortadoğu’nun Müslümanları, son 10 yıldaki mezhepçi politikaları ile “ümmet” kavramını, daha uzun yıllar geri gelemeyecek şekilde tarihe gömmüştür.

 

* * *

 

Haberin Devamı

Sonunda geldiğimiz, sığındığımız liman, Cumhuriyet’in hepimize öğrettiği “milliliktir”...
Biz “milliliğin” kıymetini biliyorduk. Şimdi AKP de öğreniyor.
Bundan sonra sıra “laiklik” kavramının modern anlamını da bu kadar güçlü şekilde öğrenmeye gelecek.

 

* * *

 

Sonunda, Atatürk’ün bu millet için ifade ettiği şeylerin ne olduğunu da çok iyi anlayacağız.

 

* * *

 

Bir defa daha, altını çizerek tekrar edelim.
Türkiye’yi hâlâ ayakta tutan duygu, ne Sünniliktir, ne Alevilik...

 

* * *

 

Bu ülkeye aidiyet duygumuzu oluşturan bizi bölen şeyler değil, hâlâ birleştiren duygulardır.
Ve ortak mayamız da milliliktir.

 

* * *

 

O nedenle, özellikle iktidar partisinin, gazetelerin manşetlerine yansıyan bu milli refleksi çok iyi okumalarında yarar var.
İçine düştüğümüz bu bölgesel felaketten bizi kurtaracak tek ve en güçlü duygu da budur.

 

 

Haberin Devamı


Mezhepçi politikayı sadece AKP ve Sünniler mi yapıyor

 

 

“SÜNNİCİ politikalara” karşı duruşumu hepiniz biliyorsunuz.
Hayatım boyunca mezhepçiliğin hep karşısında oldum.
Türkiye’nin son yıllarda Müslüman Kardeşler akrabalığı üzerinden yaptığı yanlışları hep dile getirdim.
Bugün bir adım daha ileri gideceğim ve şu soruyu soracağım. Türkiye’de mezhepçilik yapanlar sadece Sünni siyasetçiler mi...
Bazı Alevi gençlerin Esad’ın ordusunda savaşmaya gittiklerini de duyuyoruz.
Ne yazık ki, bu ülkede Alevicilik yapanlar da görülmeye başladı.
Buna da bütün gücümüzle karşı çıkmamız gerektiğine inanıyorum.
Türkiye, mezhepçilik illetinden kurtulmalıdır.
Ve unutmayalım ki, hâkim mezhep olarak Sünnicilik, Aleviciliği körüklüyor.
Alevicilik de Sünniciliği besliyor.
Tekrar ediyorum.
Türkiye Cumhuriyet’in fabrika ayarlarına dönmelidir.

 

 

Haberin Devamı

Dikkat, bu telaş yanlış yaptırıyor

 

 

ANKARA’da bir telaş seziyorum...
Çok belirgin bir telaş bu... Ve bu telaş devlet olarak yanlış yapmamıza yol açıyor.

 

* * *

 

-Eğer, telaşla halkın önüne çıkıp, “Sur tamam”, “Cizre tamam” diye çok kesin ifadelerle konuşuyorsanız...
Ve üç gün sonra oradan hâlâ şehit haberleri geliyorsa... İletişim politikasında bir yanlış var demektir.

 

* * *

 

Eğer, Ankara’daki patlamadan iki-üç saat sonra telaşla gazetelerin Ankara bürolarına, failin kim olduğunu fısıldıyorsanız...
Ama arkasından önce “Parmak izinden bulduk” deyip, üç-beş saat sonra “Kimliğini düşürmüş” diyorsanız...
Bu telaş size yanlış yaptırıyor demektir.

 

* * *

 

Dün bunlara bakınca, içimden “Keşke” dedim, “Keşke bu kadar telaşla açıklama yapmasanız, ciddi bir araştırma yapıldığına dair güçlü bir his verseniz, daha temkinli açıklamalarla devam edip, kesin sonuçları iki-üç gün sonra açıklasanız...”
300 kilo patlayıcının kullanıldığı bir olayla ilgili daha inandırıcı bir iletişim yapmış olurdunuz.

 

 

Haberin Devamı

New Yok Times gazetesi genel yayın yönetmenine şunu söylemek isterdim

 

 

DÜN New York Times’a bakıyorum.
Bombacının kim olduğuna dair Ankara’nın açıklaması verilmiş ama şüphe uyandıran sorular, bu açıklamaya pek itimat edilmediğini gösteriyor.
Hepsinin sorduğu soru şu: YPG, bütün dünyada prestijinin doruğundayken, böyle bir eylemi niye yapsın... New York Times gazetesinin genel yayın yönetmenine şunu söylemek isterdim.
Bak arkadaş, burası Ortadoğu...
Burada mantık, izan arama...
YPG yapmış mıdır diye soruyorsan sana şunu söyleyeyim.
Yapmış olabilir.
Bu da beni hiç şaşırtmaz...
Çünkü bu bölgedeki sözlüklerde, mertlik, akıl, izan, vicdan, mantık gibi kelimelerin hiçbiri yoktur.

 

 

Haberin Devamı

Türkiye’de camiye giden artıyor mu azalıyor mu

 

 

İNGİLİZ kilisesi önceki gün çok çarpıcı rakamlar açıkladı.
-İngiltere’de kiliseye giden insan sayısı azalmış.
Her 1000 kişiden sadece 18’i kiliseye gidiyorken bu rakam binde 10’a düşmüş.
- Batı Hıristiyan inancının bir numaralı göstergesi olan pazar ayinlerine giden insan sayısı da hızla düşüyormuş.
Bütün İngiltere’de sadece 1 milyon kişi pazar ayinine giderken, bugün bu rakam 770 bine inmiş.
-Üstelik bu azalma eğilimi önümüzdeki 30 yılda devam edecek.
Bunu okurken Türkiye’deki durumu merak ettim.
Yıllardır camiye giden insan sayısı konusunda istatistik arıyorum.
Ama Diyanet böyle bir rakam vermiyor.
İzmir’in muhafazakâr politikacısı Burhan Özfatura, geçen yıl Bülent Arınç’a yazdığı bir mektupta, Türkiye’de düzenli camiye giden insan oranının AKP hükümeti sırasında yüzde 40’tan yüzde 18’e indiğini yazmıştı.
Ancak bunun hangi anket olduğunu yazmamıştı.
Batı’da tektanrılı organize dinlerden uzaklaşma eğilimi artıyor. Acaba Türkiye’de durum nedir, çok merak ediyorum.

 

 


Ertuğrul Özkök’ün Mustafa Varank’ı hedef alan hakaret niteliğindeki yazısına cevabımızdır

 

 

 

Hürriyet Gazetesi yazarların Ertuğrul Özkök’ün kaleme aldığı “İKTİDAR KAYBETME KORKUSU – Maliye  Soracak mı” başlıklı köşe yazısı gazetenin 28.10.2015 tarihli nüshasında yayınlanmış içeriğinde Müvekkilimi hedef alan gerçek dışı ve aşağılayıcı ifadelere yer verilmiştir.
Ertuğrul Özkök bir süredir müvekkilimi hedef alan yazılarla gerçeğe aykırı olarak sözde müvekkilim Sn. Mustafa Varank’ın propaganda  ve algı yönetimi amacıyla bir kısım televizyon kanalı, gazete ve sanal medyayı talimatları ile yönlendirdiğini iddia etmektedir. Bu iddiası doğrultusunda Trol Güdüm Merkezi Başkanı şeklinde bir hitap kullanmaktadır. Devam eden günlerde kaleme aldığı yazılarda Müvekkilime ithafen bu aşağılayıcı lakabı kullandığı ve hukuka aykırı tavrını sürdürdüğü, tekzibe konu yazısında da gerçeğe aykırı iddialara yer vererek alenen Müvekkilimin kişiliğine saldırıda bulunduğu görülmektedir.
Ertuğrul Özkök’ün daha önceki yazısında belirtmiş olduğu kendi deyimiyle “dedikoduları” referans alarak Müvekkilime yönlendirdiği bu itham tamamen bir kurgu ürünü olup, kılükal niteliğinde olması hasebiyle kaynağı bulunmayan, yanlış ve çarpıtılmış, gerçeğe aykırılık teşkil etmektedir ve fakat müvekkilim hedef alınarak kamuoyuna bilinçli şekilde servis edilen Müvekkilimin medya gücüyle propaganda ve algı yönetimi yaptığı yönündeki bu gerçek dışı iddialar masum bir dedikodu olmaktan öteye geçmektedir.
İfade ve basın özgürlüğünün sınırlarını aşarak yayın yapan basın organları kamuoyunu, ortaya attıkları iddialarla yönlendirebilmekte ve bu anlamda hedef aldıkları kişilerin itibarlarına zarar verebilmektedir.
Gazete ve televizyonların propaganda ve algı yönetiminin en etkili enstrümanlarından olduğu gerçeği yadsınamaz. Bu anlamda asıl propagandanın ve kamuoyu üzerindeki asıl algı yönetiminin Ertuğrul Özkök’ün yazısı ile müvekkilim Sn. Mustafa Varan’a karşı başlatıldığı görülmüştür.
Söz konusu hakaret içeren bu yazı ile ilgili tüm yasal haklarımızı hızlı, eksiksiz ve etkin bir şekilde kullanacağımızı da dikkatlerinize sunarız.
Kamuoyuna saygılarımızla sunarız.
Sn. MUSTAFA VARANK
Vekili: Av. AHMET ÖZEL 

Yazarın Tüm Yazıları