Hürriyet yazarlarına bulaşacağım

MAHALLENİN yeni haylaz çocuğu benim.

Haberin Devamı

Şimdi biraz bizim mahalleye de bulaşacağım...
Mesela dün İsmet Berkan’ın yazısına taktım...


* * *


Eski alışkanlıklar, küflenmiş klişeler ve kolaylıklar depreşmiş.
Ortada muazzam bir skandal var.
Ülkenin ordusunun mahremine girilmiş, en kozmik odasının kapıları kırılmış, ulusal mahremiyet diye ne varsa ortalığa saçılmış, birileri o bilgileri alıp kimbilir nereye götürmüş.
Bizim mahallenin eski liberallerinin gözü yine askeri darbe senaryolarında...
Neymiş... O Kozmik Oda’dan kontrgerilla planları çıkmış.


* * *


Yahu arkadaş olayın vahametinin farkında mısın...
Karanlık, kapkaranlık bir el ülkenin savunma refleksini, nefsi müdafaa silahını, her türlü duruma hazır olma kudretini tarumar etmiş...
Bilmiyor musun ki, dünyanın bütün büyük devletlerinin, işgale karşı da hazır senaryoları vardır.
O senaryolar çalındı yahu...
Bu olayın altında bile hâlâ darbe, fişleme, şu bu arıyorsun.


* * *

Haberin Devamı


Arkadaş, bir kere şunu ayırmayı öğren...
Bu ülkenin, bu devletin, bu ordunun senaryoları olacak.
Bir işgal olursa kullanmak üzere, orasında burasında gömülmüş silahlı, saklanmış mühimmatı, harekete geçireceği bir asker sivil örgütü olacak.
Belki sen de ben de orada görev alacağız...
Tamam, bu hazırlık kötü emeller için kullanıldıysa ve elinde bunun delili varsa, git üzerine.
Ama birisi milletin ordusunun namusuna, mahremine girmiş, darmadağın etmiş, önce buna bakacağına, hâlâ o enkazın altından kendi meşrebine uygun, kendi senaryona amade malzeme üretmeye çalışıyorsun.


* * *


Arkadaş, sen de bu ülkenin vatandaşısın yahu... Bir düşün...
Ergenekon, Balyoz, şu bu, ülkenin ordusu hezimete uğratılmış.
Düşmanın yapamadığını, kimse, onlar yapmış. Dün onlarla aynı yağmurda yürüyen iktidar bile aymış, kendine gelmiş...
Bu ülkenin ordusuna, daha barışta, tek kurşun atmadan teslim bayrağı çektirmişler...
Uçağını kullanacak pilot, gemisini yüzdürecek kaptan kalmamış.
Siz hâlâ eski tas eski hamam yıkanmaya çalışıyorsunuz...


* * *


Bak arkadaş seni çok iyi tanıyorum... Samimiyetinden zerre kadar şüphem yok. Ama burada birileri, senin de orduna psikolojik harekât çekerken, sınırının ötesinde el âlem ne yapıyor farkında mısın...
Şu an Irak’ta Tıkrit’i, Musul’u geri almak için IŞİD’e karşı kim savaşıyor görüyor musun...
İran’ın özel birlikleri...
İranlı komutanlar orada ordularının başında kafa kesen katillere karşı savaşırken ölüyor.
Bütün dünya takdirle izliyor o orduyu...
Nasıl mı oluyor...
Çünkü her şeye rağmen İran ordusunun morali yerinde...
Kalleş pusularla katledilmiş bir ordu değil o...


* * *

Haberin Devamı


Gel, birlikte... Sen, ben, hepimiz...
Bir de kendi ordumuza bakalım.
Sınırın üç kilometre ötesinde, gönderine bayrağını kendi elinle çektiğin üç metrakare toprağını koruyamayacak hale gelmişsin.
Ecdadının o türbedeki kemiklerini sızlatmışsın.
Oradaki askeri gidip almaktan bile bir kahramanlık menkıbesi yaratmaya kalkacak kadar küçülmüşsün...
Nerede o şanlı, o kahraman, o Ortadoğu’nun en güçlü ordusu Allah aşkına diyecek hale gelmişsin...
Hangi günler için besledik biz bu orduyu...


* * *


Sen de bil, ben de bileyim ki...
Çünkü yediler bitirdiler o orduyu.
Kapkara iftiralarla, kalleş pusularla, montajlarla, uyduruk ihbarlarla, kozmik odaların kapılarını tekme tokat açan iğrenç maymuncuklarla katlettiler bu milletin ordusunu...
Katlettiler ve hâlâ bitmedi kinleri, öfkeleri...


* * *

Haberin Devamı


Ne diyeyim arkadaş...
Alın kazmayı küreği...
Kendi elimizle kazalım şu ordunun mezarını...
Kazalım da rahatlayalım...
Yarın bir gün IŞİD Süleyman Şah Türbesi’ne saldırırsa, İranlı komutanlardan yardım isteriz...
Tıkrit gibi gelir bizim türbemizi de kurtarırlar...
Biz de “Ne şerefli diplomasi yaptık” diye böbürleniriz.

A330 mürettebatında ilk isyan bayrağını Hürriyet yazarı açtı


DÜN A330’da bir devrim oldu.
A330 mürettebatı Cumhurbaşkanı’nın Riyad seferinden gelip, hiç dinlenmeden, Başbakan’ın ABD seferine geçince bir kazanın çıkacağını tahmin etmiştim.
Kaza değil, isyan patladı.
Çok mutluyum, çünkü isyanı bir Hürriyet yazarı patlattı.


* * *


Akif Beki’nin dünkü yazısını okumadıysanız bulun mutlaka okuyun.
Çünkü devletin resmi uçağı A330’dan ilk defa muhalif bir ses geldi.
Mürettebatın gedikli bir üyesi, Başbakan’ın çözüm politikasına öyle bir yüklendi ki...
Bakın hem de nasıl bir üslupla...


* * *

Haberin Devamı


Akif Beki, kendisini uçağa alıp Amerika’ya götüren Başbakan Davutoğlu için aynen şunu söylüyor:
“New York’tan dönerken uçakta gazetecilere söylediği o tuhaf şeyleri bir bilseniz...”
Vooooovvvv... İfadeye bak... “Tuhaf şeyler”.
Bir söyleseler biz de bilsek...


* * *


Eminim, Fehmi Ağabey bu yazıyı mutlaka bir kenara not etmiştir.
Mutlaka bir senaryoya yerleştirmiştir.
Mutlaka “Akif bu yazıyı niye yazdı” sorusunu sorup cevabını vermiştir.
Laf aramızda benim de bazı senaryolarım var ama yazmaya cesaret edemiyorum.


* * *


Ama cevabını asıl merak ettiğim soru şu:
A330 mürettebatından bir gazeteci, bir
gün aynı uçakta Cumhurbaşkanı’nın bazı
laflarını “tuhaf” bulsa...
O tuhafa da tuhaf diyebilir mi...


* * *

Haberin Devamı


Bugünlerde Akif’i görürsem mutlaka soracağım.

Yazarın Tüm Yazıları