Harika bir binadan  şuh kadın hikâyeleri

SALONUN ortasındaki merdivenin basamağına oturup etrafı seyrediyorum.

Haberin Devamı

Sol tarafımda, önü kordonla engellenmiş bir koltuk duruyor.

Sultan Abdülaziz’in oturduğu koltukmuş.
Paris Fuarı dolayısıyla Fransa’yı ziyareti sırasında oturması için yapılmış.


* * *


Burası Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği binası...
Büyükelçi Hakkı Akil’le harika bir öğle yemeğinden sonra, aşkların, ölümlerin, akıl hastalıklarının, müziğin, büyük yazarların ve müzisyenlerin resmi geçit yaptığı bir binanın hikâyesini dinliyorum.

 

Harika bir binadan  şuh kadın hikâyeleri

 

İşte size, Paris’in 16’ncı bölgesindeki Lamballe Caddesi’nin 16 numaralı binasının harika hikâyesi......

 

Haberin Devamı


‘Muhteşem Süleyman’ dizisinin temeli 1561’de atıldı

 

FRANSA 1535 yılında İstanbul’a ilk elçisini gönderir. Adı Jean de la Forest’tir...
Bu elçilik, Fransa’da halı, lale ve Türk usulü eğlence modasını açar.
Osmanlı giyimi, Paris’in haute couture’ü, modası olur.
Ve Gabriel Bounin isimli yazar “Soltane” adlı kitabını yazar.
Kitap, Şehzade Mustafa’nın öldürülüşünde Hürrem Sultan’ın rolünü anlatır.
Yani, bir anlamda “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin ilk versiyonudur.
Bu Osmanlı modası içinde, Padişah’ın mesajını Paris’e getiren Süleyman Ağa imparator gibi karşılanır.
Oysa mesajı götürmekle görevli ulak olmaktan başka hiçbir özelliği veya unvanı yoktur.

 

 

Paris’in en gözde erkeği kimdi

 
Harika bir binadan  şuh kadın hikâyeleri


PARİS, 1802 yılında, tarihinde hiç tanık olmadığı bir erkekle tanışır.
Sultan Üçüncü Selim, ilişkileri düzeltmek için Mustafa Reşit Paşa’yı Paris’e gönderir.
Paşa centilmenliği, farklılığı, duruşu ve kültürü ile bir anda Tout Paris’i fetheder.
Yani Paris’in bütün önde gelenlerini...
Tanzimat Fermanı’nın temelleri de orada atılacaktır.

 

Haberin Devamı


15 yaşındaki kız 47 yaş büyük adamla evlenirken iki-üç yıl sonra genç bir dul olacaktı

 


TÜRK Büyükelçiliği’nin binasının temelinde çok ilginç ve şehvetli kadın hikâyeleri var.
Binanın hikâyesi, 1653’te Fransa’nın Hazine Bakanı ve Kral’ın danışmanı Claude Chahu bu araziyi satın alınca başlıyor.
50 dönüm büyüklüğündeki arazi, Seine Nehri kıyısına kadar iniyordu.
Binayı 1705 yılında bir dük devraldı.
Dük, Marie de Durfort de Losges adlı bir kadınla evlenmişti.
Genç kız 15 yaşında evlenmeye karar verdiği zaman, dükle aralarında 47 yıl yaş farkı vardı.
Yakınlarına anlattığına göre, kocasının en fazla üç-beş yıl yaşayacağına ve kısa zamanda genç, güzel, özgür ve zengin bir dul olacağına inanmıştı.
Ama hayat her zaman beklenilen cevabı vermiyor. Dük, evlenmelerinden sonra 28 yıl daha yaşadı.
Bugünkü Türk Büyükelçiliği binasını 1705’te satın aldıklarında, düşes 25 yaşındaydı. Dük ise 72’sine gelmişti.
Tabii ki, genç kadın odasını ayırmıştı.
Sonradan o binada yaşananlar hakkındaki bütün bilgileri dönemin paparazzilerine borçluyuz.
Şu an yaşadığımız muhafazakâr dönemde büyükelçiliğimiz binasının aziz hatırasına hürmeten onları anlatmayacağım tabii ki...

 

Haberin Devamı


Onun yaşayamadığını bir başka genç dul yaşayacaktı

 

BÜYÜKELÇİLİK binamızın koridorlarında genç dulların şen kahkahaları hâlâ işitilebilir.
Kocasının hemen ölmesini bekleyen talihsiz düşesin gizlice yaşamak zorunda kaldığı hayatı, aynı binada bir başka dul açıkça yaşayacaktı. Zengin bir asilzadeden çok genç yaşta dul kalan, erkeklerin canını yakma uzmanı Madame de Saissac, erken evlenmenin karşılığını bu binada fazlasıyla aldı.
Ağına düşen sayısız erkek arasında Bourgogne Dükü de vardı...
Genç dul, 59 yaşına geldiğinde bile “Şuh kadın” unvanını kaybetmemişti.
Binamız bu harika kadınla hâlâ övünebilir.

 


‘Ekmek bulamıyorsanız kek yiyin’ diyenler binaya göz dikiyor

Haberin Devamı

 

Harika bir binadan  şuh kadın hikâyeleri


BİNA bugün hâlâ taşıdığı ada, Fransız İhtilali’nden 5 yıl önce, 1784 yılında kavuşuyor.
Kraliçe Marie Antoinette, “Canım bir tanem” diye seslendiği Madame Lamballe’e, bu binayı sunar.


Harika bir binadan  şuh kadın hikâyeleri


Lamballe şehrin gürültüsünden kaçmak istediğini söyler etrafına ama herkes asıl dedikodulardan kaçmak, gözlerden saklanmak üzere buraya geldiğini bilir.
Neticede “Tout Paris” çok küçüktür. Herkes her istediğini kolayca mahremine kabul edemez. O günlerde henüz Paris sayılmayan Passy’deki bu bina gözlerden uzak yaşamaya çok müsaittir.
Böylece Madame Lamballe, aşırı korkusu ve geçmiş aşkların yarattığı melankolisi için mükemmel bir sığınak bulmuştur.
Ama bundan en gözden uzak binadan en çok yararlanacak kişi, Prens Lamballe’dan 18 yaşında dul kalan güzel Marie Therese Louise de Savoie Carignan olacaktır. Anında gözünü eski kayınpederine dikmiştir ve şato ile onun evinin arasında sadece dar bir koridor vardır.

 

Haberin Devamı


Ünlü psikiyatr satın alınca edebi hayaletler binaya dadanıyor

 


BİNANIN asıl tarihi 1846 yılında, dönemin ünlü psikiyatrı Esprit Blanche burayı satın alınca başlıyor. Doktor Blanche, bir anlamda psikiyatrinin Pasteur’üdür...
Binanın ikinci katında kendi ve eşi oturur, alt katları ise dönemin ünlü akıl hastalarının kaldığı yer...
Ama burası aynı zamanda Paris’in en ünlü ve en küçük konser salonudur.
Kimler çalmaz ki orada...
Berlioz, Bizet, Saint-Saens, Faure...
Gounod, oranın müdavimidir. Sık sık piyanoya oturur... Ama oranın asıl hikâyesini iki ünlü yazar yazacaktır. Gerard de Nerval ve Guy de Maupassant...

 


Eski aşkını görünce kendini sokak lambasına asan adam

 


TÜRK Büyükelçilik binasının odalarından birinde uzun yıllar bir nargile duruyordu.
Bu nargile, hüzünlü bir hayattan geriye kalan en sembolik eşyaydı.
Gerard de Nerval, İstanbul’a yaptığı seyahatlerden birinden getirmişti ve hayatının sonuna kadar hep geri dönmek istediği bu şehri ona getiriyordu.
Nerval ağır bir şizofreniden mustaripti. Doktor Blance’ın bu binadaki kliniğinde 10 yıl kalmıştı ve 1854 yılında, kendisini iyileştiren doktoruna yazdığı mektupta şöyle diyordu:
“Eviniz öylesine harika güzelliklerle dolu ki, insanı hiç bırakmıyor...”
Heyhat, peşini bırakmayan bir şey daha vardı...
İlk aşkı...
Bir yıl sonra sokakta dolaşırken, ilk aşkını kocası ve çocuğu ile mutlu şekilde dolaşırken görecek ve o anki duygusunu teyzesine şu cümleyle anlatacaktı: “Bu akşam beni bekleme. Çünkü gece kara ve ak olacak...”
Sonra kendini bir sokak lambasına asacak ve hayatına son verecekti.
O gece Fransız edebiyatına ve bugünkü Türk Büyükelçiliği’nin duvarlarına şu cümleyi miras bırakacaktı:
“Sıcak bir kış gecesi...”

 

 

15 numaralı odanın şahane sakini kimdi

 

1892 yılında Lamballe Caddesi 16 numaraya yeni bir sakin geldi.
Adı Guy de Maupassant’dı...
Dönemin, en ünlü yazarlarından biriydi. Onu binanın 15 numaralı odasına yerleştirdiler.
Kaldığı süre boyunca annesi bir kere bile ziyaretine gelmedi.
Maupassant ileri derecede ruh bozukluğundan mustaripti...
Orada uzun süre kalmadı.
6 Temmuz 1893 günü, Türk Büyükelçiliği’nin bugünkü binasının 15 numaralı odasında öldü.
Maupassant, efsane psikiyatr doktor Esprit Blanche’ın son hastasıydı.
Çünkü ondan 45 gün sonra, 15 Ağustos 1893 günü o da aynı binada hayata veda etti...
Lamballe binasının şen şakrak kadınları ve ünlü psikiyatrik hastaları dönemi kapanmıştı.
Bina, 1946 yılında Türk Büyükelçiliği’nin oraya gelişine kadar, sessizliğe gömülüyordu.

 


Büyükelçinin genç yeğeni binanın kaderini değiştiriyor

 

1946 yılında genç bir Türk kadını, Paris’te harıl harıl bir bina arıyordu. Kadının adı Nevin Menemencioğlu’ydu.
Amcası Numan Menemencioğlu, Türkiye’nin 1943 yılında kapattığı Paris Büyükelçiliği’ni yeniden açmak üzere görevlendirilmişti. Genç kadın işte bu binayı buldu. Önce amcasını ikna etti. Sonra Ankara’yı...
Bugün o binada, daha önce Türkiye’nin Roma Büyükelçiliği’ni yapmış çok başarılı bir temsilci görev yapıyor.
Adı Hakkı Akil...
Ve o gün, elçiliğin Türkmen asıllı aşçısının yaptığı Michelin kalitesindeki yemeklerini yerken, işte bu hikâyeyi de dinledim.
Büyük, heyecan verici bir sitcom’du...
Sizinle de paylaşmak istedim.

 

MERAKLISINA

 

Harika bir binadan  şuh kadın hikâyeleri


Büyükelçilik L’Hotel de Lamballe isimli harika bir de kitap yaptırmış. Fransızca bilenlere tavsiye ederim.

Yazarın Tüm Yazıları