Enver değil de mangalcı girsin

KÖŞE komşum, yeni bir A330 seyahatine çıkmadan önce, yokluğunda patlayacak zaman ayarlı bir bombayı ortaya bıraktı...

Haberin Devamı

1.300.000.000 TL’ye mal olan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı eleştirenlerin, “Kendi ülkelerine karşı psikolojik savaş yaptığını” söyleyerek, bu kişilerin düşüncesini şöyle açıkladı:
“Edirne’ye Enver gireceğine Bulgar girsin...”

***

Daha cümleyi tamamlamadan, “Eyvah” dedim, sırtımdan kaynar sular döküldü.
“Demek ki Ankara’da yeni bir Enver var ve bizler Saray’a o gireceğine Bulgar girsin daha iyidir, diye düşünüyormuşuz...”
İlk aklıma gelen tabii ki şu oldu.
Biz Ankara’daki “Yeni Enver”in” Başbakan Davutoğlu olduğunu sanıyorduk, meğer o değil bizzat Cumhurbaşkanı’ymış.
Tabii bu bir teferruat, siz asıl içine düştüğümüz şu zavallı duruma bakar mısınız...
Bir tarafta 100 yıl önce Türkiye’nin başını tarihinin en ağır belasına sokan bir şahsiyet.
Öteki tarafta kendi ailemin bile kaçarak geldiği Bulgaristan...

***

Ben diyorum ki, “Ne Enver, ne Bulgar...”
1.300.000.000 TL’ye mal olan saraya bir üçüncü güç girsin.
Kim mi...
Mangalcılar...
Buyurun yan tarafa.

Haberin Devamı

Bu koku mutfaktan değil saray bahçesinden geliyor

TARİH 14 Haziran 2001...
Gazetemizin sahibi Aydın Doğan’la birlikte Berlin’de bir binanın kapısından giriyoruz. Binanın adı “Bellevue”...
Burası Almanya Cumhurbaşkanlığı binası...
Sarayın yemyeşil devasa bahçesinden geçip binanın direkt bahçeye açılan kapısına geliyoruz. Bizi bir görevli karşılıyor. Almanya’nın o günkü Cumhurbaşkanı Johannes Rau ile sohbet ediyoruz.
Biraz sonra salona çok tanıdığımız bir kebap kokusu yayılıyor.
Almanya Cumhurbaşkanı gülerek, “Koku mutfaktan gelmiyor” diyor...

***

Koku, sarayın bahçesinden geliyormuş.
Orada öğreniyoruz ki, Cumhurbaşkanlığı sarayının bahçesi sandığımız o binlerce metrekare yeşil alan, meğer halka açık bir parkmış ve özellikle Almanya’da yaşayan Türklerin piknik alanıymış. Yani mangalını kapan pikniğe geliyormuş.
Almanya Cumhurbaşkanlığı sarayında durum böyle...

***

Şimdi en munis ve dostane sesimle komşuma sesleneceğim.
Akifçiğim, sevgili komşum...
Yanlış anlamadıysam, bizi “Bulgar girsin” diyenler tarafına yazmışsın...
Bu durumda sen de “Enver girsin” diyenlerden oluyorsun.
Ben de diyorum ki:
Yahu ne “yeni bir Enver” girip yüz yıl sonra başımızı yine yüz yıllık bir belaya soksun...
Ne de Bulgar girsin...
Bırakalım sadece mangalcılar girsin...
Yapılacak tek iş, sarayla halkın arasına çekilen o Çin Seddi kadar heybetli ağır demir perdeyi yıkmak.
Onun da iki dozerlik işi var...

Haberin Devamı

Türk ekonomisinin premier liginde 2 takım

ÖNCEKİ gece Hürriyet’in Türkiye’deki inşaat ve emlak sektörü için düzenlediği “şehir ödülleri” törenindeydim.
Mükemmel bir sahne, mükemmel bir sunum, mükemmel görsel şov...
Orada Türk inşaat ve emlak sektörünün geldiği seviyeyi bir kere daha gördüm.
Yönetim Kurulu Başkanımız Vuslat Doğan Sabancı “Yarışmaya katılan şirketler dünya inşaatının premier lig takımları” dedi.
Arkasından ekledi:
“Hürriyet de bir premier lig takımıdır...”
Ne diyeyim sektör gerçekten büyüdü, modernleşti, küreselleşti...
Hürriyet ise...
Zaten hep Büyük Gazete...
Modernitenin öncüsü ve sektörün trend belirleyicisi.

İlk işim o kitabı okumak ve kulak doktoruna gitmek

Haberin Devamı

GECEDEN kalan küçük birkaç not.
Vuslat Doğan Sabancı konuşmasına Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna” kitabından hüzünlü bir alıntı ile başladı.
Bu kitap yıllardır hep en çok satanlar arasında. Bu hafta sonu mutlaka okuyacağım.
Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’nin konuşmasında “Gölcük depreminde 65 bin ceset çıkardık” dediğini duydum.
Tabii acar gazeteci olarak hemen bunu Instagram sayfama koydum.
Meğer “65 gün ceset çıkardık” demiş. Hemen silip düzelttim.
İlk işim iyi bir kulak-burun-boğaz uzmanına görünmek.
Ziynet Sali’yi epeydir sahnede dinlememiştim. Her zamanki gibi harikaydı.
Cıvıl cıvıl, hayat ve espri dolu.
Şu karanlık günlerde çok iyi geldi.
Hemen herkes, ödülleri belirleyen jürinin uzmanlığını ve tarafsızlığını konuşuyordu.
Ödül kategorileri çok iyi belirlenmişti.
Portakal Çiçeği Vadisi, Alaçatı Port gibi doku yaratan projelerin mimarı Aykut Mutlu’ya özel ödül verilmesine çok sevindim.
Çünkü arkasında sadece birer doku vizyonu değil, aynı zamanda bürokrasi ve tutucu zihniyetle büyük bir mücadele azmi vardı.

Yazarın Tüm Yazıları