Duydunuz mu kutuplaşma falan yokmuş

Haberin Devamı

-ETRAFIN bir trol ordusuyla çevrilmişse eğer...
-Eğer bütün günün, o orduya propaganda mühimmatı sağlamakla geçiyorsa...
-Hayatın evinle işin arasındaki daracık koridora sıkışmışsa...
-Arabanın siyah camları, etraftaki gözlere inen hüznü, öfkeyi senden saklıyorsa...
-Eğer bir gün olsun İstanbul’un, İzmir’in, bir sahil kasabasının restoranında oturup, etrafındaki insanların yüzündeki ifadeye bakmamışsan...
-Hayatın her gün iki ayrı isim altında iki ayrı gazeteye makaleler yazmakla geçiyorsa...
-Tek kutuplu mahallende, pencereden başını uzatıp karşı tarafa bir saniye bile bakmamışsan...
-Yani arkadaş, bu dünyayı kendi mahallenden ibaret görüyorsan...
Elbette senin için bu ülkede ‘kutuplaşma’ diye bir sorun yoktur.
Çünkü kendini içine kapattığın ‘yasak şehir’ tek kutupludur. Yüksek duvarların arkasından göremeyince, elbette senin için ‘kutuplaşma bir şehir efsanesidir’.
Arkadaş, sen böyle diyorsun da, yardımcısı olduğun Başbakan öyle demiyor...
Daha geçenlerde onlarca gazetecinin önünde, bu ülkedeki ‘kutuplaşmanın’ yarattığı sıkıntıları anlattı, yeni anayasayı yaparken, bu kutuplaşmayı aşmak için neler yapılması gerektiğini söyledi.
Biz de helal olsun dedik...
Onun için diyeceğim ki, bir zahmet bu konuyu bir de Başbakan’la konuş Sayın Başbakan Yardımcımız Yalçın Akdoğan...

Haberin Devamı


Türkiye’nin Leonard Cohen’i Mehmet Erdem mi

GEÇEN ilkbaharda arkadaşım Levent Özçelik’le Fransa’nın Saint-Jean-de-Luz kasabası civarında bir tepenin üzerindeyiz.
Arabada gürül gürül Mehmet Erdem’in “Hiç Konuşmadan”ı çalıyor.
Bizimle birlikte manzarayı seyreden bir Fransız “Kim bu şarkıcı” diye sordu.
Onu nasıl tarif etmem gerektiğini hiç düşünmemiştim.
O anda ağzımdan şu çıktı:
Türkiye’nin Leonard Cohen’i...”
Sonra çok düşündüm...
Galiba onu bir yabancıya anlatmanın en iyi yolu buydu.
Bazı Türklere de...


Hürriyet Sosyal yazarı Müslümanlara soruyor


GEÇENLERDE size tanıttığım Hürriyet Sosyal yazarı Ayşe Baykal köşesinde Hazreti Ayşe’nin hikâyesini yazdı.
Okumanızı tavsiye ederim.
Yazısının sonunda ise özellikle ‘zengin Müslümanlar’a şu soruları soruyor:
-Bugün hangi Müslüman Ayşe’nin başına gelen olay eşine de olsa Peygamber’in duruşunu sergileyebilir?
-Bugün Hz. Ebubekir’e toz kondurmayan hangi Müslüman baba, kendi kızı söz konusu olduğunda Ebubekir’in anlayışını gösterebilir?
-Bugün hangimiz iftira niteliğindeki bir habere karşı, Allah’ın Kuran’da tavsiye ettiği davranışı yapabilir?
-Bugün hangi zengin Müslüman kendisine veya ailesine iftira atan birini bağışlayarak yardım etme erdemini gösterebilir?
-Adları dedikodulara karışan ve yargısız infazla öldürülen başka ‘Ayşe’lerin hesabını nasıl vereceğiz?
-Bizi eleştirdiği için maddi manevi zarar verdiğimiz insanların izahını nasıl yapacağız?...
Öteki mahalleden Ayşe Baykal’ı dikkatle okumaya devam edeceğim.

Haberin Devamı


İktidar yanlısı yazar trol hududunu geçerse

HÜKÜMET yanlısı bir yazar geçenlerde, Hasan Cemal, Murat Belge, Şahin Alpay, Mehmet Altan, Cengiz Çandar, Ahmet İnsel’in adlarını vererek, bir de ‘onlar ve şürekâsı’ diye aşağılayarak, artık hepsinin birbirinin aynı insanlar haline geldiğini yazmış.
İnsaf be arkadaş...
O saydığın isimlerin gerisinde öyle bir demokrasi mücadelesi var ki...
Hepsi öyle bedeller ödemiş ki...
Hepsinin sırtında öyle zengin bir entelektüel bagaj var ki...
Sen uyduruyorsun, ama uydurduğun şey onlara hiç uymuyor.
Ben bu aydınları çok uzun zamandan beri, üstelik de çok iyi tanırım. Geçmişte aramızda epey de maraza çıkmıştır.
Onlar için istediğini söyleyebilirsin, ama hepsini aynı hizaya sokamazsın.
Her birinin mazisi, hem entelektüellik hem demokrasi mücadelesi açısından darası seninkinden epey ağırdır.
Onlar tek adam olmaz, ama senin bulunduğu tarafta her gün aynı merkezden aldığı emri köşe yazısı haline getiren isimleri alt alta yazarsam vallahi bir ‘Trol Kolordusu’ ortaya çıkar.
En üste birini koy, altına karbon kopya....

Haberin Devamı

Uzatılmış bir yaz sonunda keşfettiklerim


YAZI uzattım. Akbük’te bir ‘tek kişilik tarikat’ tatili yapıyorum.
Çakralarım fal taşı gibi açılmış, harika şeyler keşfediyorum.
-Patti Page’in “Old Cape Cod” şarkısının, boşalmış sayfiyelere ne kadar nostaljik bir ‘villeggiatura’ havası verdiğini...
-Cemal Süreya okumanın mevsimi olmadığını, her mevsimde okunduğunu ve ölünceye kadar bu adamdan kurtuluş olmadığını...
-Onu anlatan “The Special One” adlı kitabı okurken, benim içimde de bir ‘Uyuyan Mourinho’ bulunduğunu...
-“O ses Türkiye”yi bir süre unutabilir, aklınızdan ve kulağınızdan çıkarabilirseniz, Türkiye’nin hâlâ güzel bir yer olduğunu...
Keşfettim.
Diyorum ya, bir kararname ile yazı 2 ay daha uzatmak lazım.

Yazarın Tüm Yazıları