Durun hemen gitmeyin daha soracaklarım var

MADEM dış politikada çocukluk hayallerini, gençlik hülyalarını, stratejik derinlik palavralarını bir kenara bırakıp makul gerçekçiliğe dönüyoruz...

Haberin Devamı

O zaman bazı şeyleri aynı gerçekçilikle masaya koyma zamanı geldi.

Soracağım soru şu:

Bugün Suriye sınırları içinde bizim için 1 numaralı tehdit unsuru nedir:

Beşar Esad mı...

YPG mi...

Yoksa IŞİD mi...

Kardeşim, sen, ben, hepimiz...

Demagojiyi bırakalım...

Miting meydanı, dernek kürsüsü hamasetini, delikanlı babalanmalarını fırlatıp atıp mantıkla düşün...

Arayıp arayıp da bulamadın mı? Hadi yardım edeyim.

Beşar Esad bizimle savaşmıyor. Biz onunla savaşıyoruz.
YPG bizimle savaşmıyor, IŞİD’in elindeki şehirleri almaya çalışıyor.

Eee ne kaldı geriye...
IŞİD...

Bir de Atatürk Havalimanı’ndaki 47 cenaze...
Durum böyleyse..

BİR: Mantıken yönelmemiz gereken ilk hedef nedir?
IŞİD canileri değil mi...

İKİ: Onunla savaşacaksak, bölgedeki en uygun müttefikimiz kim olabilir sizce...
Esad ve YPG değil mi...

Şimdi geliyorum altın vuruşa...

Hıristiyan Putin’e, Yahudi Netanyahu’ya uzatılan el, neden iki Müslüman’a uzatılamaz ki...

Üstelik de Suriye’nin parçalanması, biraz da 5 yıldır uyguladığınız felaket dış politikadan kaynaklanıyorsa...

Arkadaş... Müslüman orada...

El de sizin eliniz...

Birini Hıristiyan’a, diğerini Müslüman’a uzattığınız iki el...

Yeter ki birini “Zerdüşt”, ötekini “Alevi” diyerek ötekileştirmeyin.


SİZ SELAHADDİN EYYUBİ İSENİZ BİZE SALDIRAN BU MÜSLÜMAN KİM

Haberin Devamı


BAZI cümleler aklımdan çıkmıyor bir türlü...

Mesela, Suriye savaşının başında, hükümetimizin bazı üyelerinin, kafa kesen IŞİD’liler için söylediği şu cümle:

“Öfkeli gençler bunlar...”

Bir de kendini 21’inci yüzyılda Selahattin Eyyubi zannedenlerin söylediği şu cümle:

“Bize karşı Haçlı Seferleri düzenleniyor.”

Şimdi bu Selahaddin Eyyubi zannedenlere sormak hakkımız yok mu...

“Kardeşim tamam hepiniz birer Selahaddin Eyyubi’siniz...
Karşınızda da Haçlılar var...
Kahramanca savaşıyorsunuz...
İyi de bu saldıranların hepsi Müslüman...”

Bu durumda ya onlar Müslüman değil...

Ya siz Selahaddin Eyyubi değilsiniz...

Ya da bütün söylediklerinizin topu palavra...


VANDAL ADAM BAK KALBİNİ KIRDIĞIN KORELİ ÇOCUK KİM


HEPİMİZ o çocuğu sırt çantasıyla dükkânının önünde diz çökmüş ağlarken çekilen fotoğrafı ile tanıdık.

Adı Seogu Lee idi ve Koreliydi...

Durun hemen gitmeyin daha soracaklarım var

Cihangir’de işlettiği küçük plakçı dükkânı vandallar tarafından basılmış ve tarumar edilmişti.

Kimdir bu çocuk, ayrıntısını öğrenemedik.

Nihayet Ot dergisine konuşmuş.

Kore’de bir inşaat şirketinde çalışıyormuş ama müzik hastasıymış.

Bir gün İngiliz rock grubu Libertines’i dinleyince hayatı değişmiş ve gönlünün git dediği yerlere gitmeye başlamış.

2008 yılında Suriye’nin Halep şehrine gelmiş.

Bir süre sonra yürüyerek Türk sınırını geçmiş. Kahta’da kalmış.

İlk görüşünde İstanbul’u hiç sevmemiş.

Ama ikinci gelişinde “İşte istediğim yer burası” deyip kalmış.

Plakçı dükkânı “Velvet Indieground”u açmış...

Ot dergisi soruyor:

“Kalbin kırıldı mı...”

Şu cevabı veriyor:

“Kalbim kırık evet, ama Türkler yüzünden değil. Bu olay Kore basınında da çıktı ve Kore’dekiler benim bir hata yaptığımı düşünüyorlar. İçinde yaşadığım kültüre saygısızlık ettiğimi düşündükleri için bana kızıyorlar. Böylesi daha iyi... En azından Türkleri suçlamıyorlar.”

Ey vandal herif...

Kalbini kırdığın Uzakdoğulu çocuk böyle zarif bir insan işte...

Ama nerede sende onu anlayacak ruh...


PEŞİNE TAKILDIĞI GRUBU BEN DE ÇOK SEVERİM

Haberin Devamı


KORELİ plakçının hayatını değiştiren rock grubu 1990’ların sonunda parlayan İngiliz grubu Libertines... Genç Koreli, grubu “Indie” olarak değerlendiriyor ama bana göre 1990’ların Manchester kökenli post-punk akımına daha yakın. En sevilen şarkılarından biri “Can’t stand me now...” Grubun bu şarkıdaki sound’u bana 1960’ların Kinks’ini hatırlatıyor. Ben “Dead for Love” adlı şarkılarını da çok severim...


DEMEDİM Mİ O BİNADA TÜRKİYE'Yİ SEVEN İNSANLAR VARDIR DİYE


BU fotoğrafı dostluğuyla gurur duyduğum sevgili arkadaşım Kai Diekmann dün Twitter hesabına koydu.

Durun hemen gitmeyin daha soracaklarım var

Berlin’deki Axel Springer binasının önüne çektikleri Türk, Alman ve AB bayrakları yarıya indirilmiş.

O binaya çok girmiş çıkmışlığım var.

Epey dostum, arkadaşım var o binada...

Türkiye dostudur o insanlar.

Durun hemen gitmeyin daha soracaklarım var

Ne yazık ki, “Türkiye’yi Erdoğan’dan ibaret” sayanlara bunu anlatamadım.

Önündeki bayrağı yarıya indiren bu binada çalışan insanlar, iktidara ilk geldiği yıllarda Erdoğan’a sempati duyuyorlardı.

Ama son 5 yılda bu sempati eleştiriye dönüştü.

Onlara hakaret etmek yerine, kendimize dönüp niye bu eleştirileri yapıyorlar diye sormak daha makul olmaz mıydı.

Yazarın Tüm Yazıları