Değersiz yapayalnızlık

DAHA düne kadar bösbös böbürleniyorduk.

Haberin Devamı

- Ortadoğu bizden sorulurdu...
- Mahallenin ağabeyi değil en büyük ağabeyiydik...
- İslam âleminin rol modeliydik...
- Avrupa’nın kıskanılan yıldızıydık...
- Davos’ta, Şimon Peres’e, kendi memleketinde Merkel’e, seçim meydanında Sisi’ye, orada ona, burada buna zılgıtı çekiyor, bağırıyor, çağırıyor, azarlıyor, ağzımıza geleni söylüyorduk.
Ne günlerdi be...
Hakikaten ne günlerdi...


* * *


Kuş gibi uçtu gitti...
Şimdi bütün dünya “Soykırım” diye haykırıyor...
Bütün dünya dinliyor, bütün dünya duyuyor...
Biz ne diyoruz...
“Bir kulağımızdan girer, öteki kulağımızdan çıkar...”
Eh, değerli yalnızlık diye bir bahane uydurmuşsan, bu yalnızlığın keyfini çıkarmaya da devam edebilirsin...


* * *


Bir kere daha gördük ki Türkiye yapayalnız bıraktırılmıştır...
Devekuşu olmayı reddedenler çok iyi biliyor...
Şahsi ihtiraslar, kişisel meydan okumalar, gençlik hülyaları üzerine kurulu bu diplomasi çatır çatır çökmüştür...
Şehvetle tatlandırılmış belagat şerbetleri, içeride hâlâ birkaç müşteri buluyorsa da, dışarıda artık komik karşılanmaya başlamıştır.


* * *

Haberin Devamı


Diklenmeden dik durmak diye ambalajlanan, babalanma tarzı demode, eski püskü bir tiyatroya dönüşmüştür.
Bazıları “Eğilmedik, dimdik durduk” diye haykırmaya devam ederken, uluslararası itibarımız yerle bir olmuş, milli paramız, dizlerinin üzerine çökmüş, iki büklüm, uçan kurları izlemektedir.


* * *


Beyler bu ülkeye “Değerli yalnızlık” diye giydirmeye çalıştığınız o sakil elbisenin dikişleri fena halde atmıştır.
O söküklerin içinden fırlayan şey ise “Değersiz bir yapayalnızlıktır...”


* * *


Yine de gün dayanışma günüdür diyorsak, bilin ki, yanında durduğumuz şey, sizin, hayaller ve kibir üzerine kurulmuş diplomasiniz değil, ülkemizdir.


* * *


Eminiz ki, halk bu enkazı bir gün mutlaka kaldıracak ve Türkiye’nin saptırılan istikametini yine Batı’ya çevirecektir.
O zaman bu değersiz yapayalnızlık, uluslararası demokratik camianın değerli bir üyesi olmaya dönüşecektir.

45 yaşındaki bir kadın masada nereye oturmalı


NÂZIM Hikmet bir şiirinde
kadının toplumumuzdaki yerini şöyle tarif etmişti:
“Sofradaki yeri öküzümüzden sonra gelen...”
Abartılı bir ifadeydi ama, kadının yeri konusundaki itirazını çok güçlü şekilde anlatıyordu.
Ne kadar güçlü anlatılırsa anlatılsın, bu mesele, dünyanın en gelişmiş mahallelerinde bile henüz halledilmiş bir sorun değil.


* * *

Haberin Devamı


Bugünlere Silikon Vadisi’nde çok ilginç bir dava sürüyor. Helen Pao adlı 45 yaşında bir kadın, Silikon Vadisi’nin önde gelen ‘blue chip’ şirketlerinden birine 16 milyon dolarlık bir dava açtı.
Dava gerekçesi şu:
“Çalıştığım bu şirkette kadın olduğum için ayrımcılık yapıldı.”
Gerekçesini de şu örnekle anlatıyor:
“Beni hep kenarda oturttular ve şirket hakkında önemli kararların alındığı toplantılarda masaya almadılar...”
Dava sürerken, hiç beklenmedik bir gelişme oldu.
Facebook’un CFO’luğuna getirilen Sheryl Sandberg bir kitap yayınladı.
Kitabın bir bölümünün adı şuydu:
“Masaya otur...”


* * *


Böylece “karar masasında yer almak” kadınlar için bir mücadele hedefi olmaya başladı.
Silikon Vadisi son yıla kadar “Boy’s valley” (Erkek çocukları vadisi) olarak biliniyordu.
Ama bu sakil görüntü değişiyor.
Apple, Google ve Intel gibi dev dijital şirketler artık her yıl faaliyet raporlarına şirketlerinde çalışan kadın sayılarını, yöneticiliklere geçenleri de koyuyor.


* * *

Haberin Devamı


Masa bir zamanlar “Postacı Kapıyı İki Defa Çalar” filmindeki seks sahnesinin fantezi objesiydi.
Şimdi ise kadının iktidar sembolü haline geliyor...
Bu iyi bir şey...

Suudi Arabistan bile mürettebat uygulamasından vazgeçmiş

DÜN öğrendim...
Riyad Askeri Hava Üssü’nde her akşamüzeri bir brifing yapılıyormuş.
Tam Amerikan usulü bir basın brifingiymiş bu.
Brifingi Suudi Arabistan ordusu generali Ahmet Al Assert düzenliyormuş.
Her akşamüzeri, 10 müttefik ülkeden oluşan koalisyon kuvvetlerinin Yemen’de yaptığı operasyonları, dev ekranların önünde anlatıyormuş.
General Al Assert, Fransa’nın en önemli askeri okulu olan Saint Cyr’den mezunmuş ve anadili gibi Fransızca konuşuyormuş.
Gazeteciler istedikleri her soruyu sorabiliyorlarmış.
Anladığım kadarı ile Suudi Arabistan bile medya ile ilişkilerinde “mürettebat uygulaması”ndan vazgeçmiş.
Darısı ileri demokrasi ülkesi Türkiye’nin başına...

Yazarın Tüm Yazıları