Bylock'un 'patent imamı' nasıl elini kolunu sallaya sallaya gitti

3 Ağustos 2016...

Haberin Devamı

 

15 Temmuz darbesinden iki buçuk hafta sonra...

 

Sabah gazetesinden Abdurrahman Şimşek

4 Ağustos’ta Türk basınında ilk “ByLock” bombasını patlatmış.

 

Ankara’da aslında devletin uzunca zamandan beri bildiği bir gerçeği artık Türk kamuoyu da biliyor....

 

“FETÖ’cü” denilen darbeci askerler ve bürokratlar kendi aralarında bu “ByLock” şifresi ile konuşuyorlar.

 

Bundan bir gün önce 3 Ağustos’ta İngiliz Guardian gazetesinde yayımlanan ve ByLock’u konu alan haberin içinde bir isim geçiyor.

 

Haberin Devamı

“David Keynes...”

 

Yani malum “ByLock” programının App Store’da sahibi olarak görünen kişi.

 

* * * 

 

David Keynes denen kişi, o sırada Türkiye’de...

 

Ve adam 7 Ağustos günü elini kolunu sallaya sallaya Türkiye’den ayrılıyor.

 

Madem herkesin eli herkesin yakasında...

 

Ben de soruyorum.

 

Ey darbeci çetenin arkasına düşenler...

 

Hiç mi haberiniz olmadı bu gazete haberinden...

 

*  *  *

 

David Keynes, bu haberden 4 gün sonra elini kolunu sallaya sallaya Türkiye’den ayrıldı.

 

Genelkurmay imamı Öksüz’den sonra, ByLock’un “patent imamı” nasıl elini kolunu sallaya sallaya gitti.

 

 

 

Haberin Devamı

AKP’DE HİÇ ANLAMADIĞIM TAVIRLAR VE SESSİZLİK

 

CUMHURBAŞKANI Erdoğan önceki gün ilk defa patladı:

 

“17-25 Aralık’tan beri çeteyle tek başıma mücadele ettim...”

 

AKP’de bazı şeyleri  anlamıyorum.

 

O günlerde Cumhurbaşkanı’nı yapayalnız bırakanların hepsi şimdi müthiş bir vuvuzela haline gelmiş, en fazla onlar bağırıyor.

 

Ama daha MİT Müsteşarı olayından beri cemaat yayın organlarının en çok hedefe koyduğu Beşir Atalay Hoca köşesine çekilmiş, yapayalnız bırakılmış...

 

Hacca gider gibi Pensilvanya’ya gidenleri, cemaate milyonlarca dolar değerinde arsaları, binaları tahsis edenleri, cemaatin bütün etkinliklerine en ön sırada katılanları hatırladıkça, o günlerde yalnız bırakılan insanlar gözümde daha da büyüyor.

 

 

 

Haberin Devamı

BİR TÜRK DÜNYAYA BEDEL DİYOR VE BUNA İNANIYORSANIZ YÜRÜYÜN

 

ORASI Türkiye’nin Peşaver’i olacaktır...”


Bu cümle bana aittir.

 

Suriye savaşının başlamasından bir ay sonra aynen böyle yazdım.

 

Bir kehanet miydi...

 

Hayır...

 

Apaçık bir gerçekti...

 

* * *

 

Şimdi aynı apaçıklıkla şunu yazıyorum:

 

Eğer Irak ve Suriye’de 5 cephede birden böyle devam edersek...

 

Er geç bütün dünyayı karşımızda bulacağız...

 

Amerika’sı ile, Rusya’sı ile, Suudi Arabistan hariç bütün Arap dünyası ile, İran’ı ile, Almanya’sı ile, Fransa ve İngiltere’si ile...

 

Bütün dünyayı...

 

* * * 

 

-“Bir Türk dünyaya bedeldir” diyorsanız...

 

Durmayın yürüyün...

 

* * * 

 

- Amacınız, yüksekten gösterip sadece masanın kenarına ilişmekse...

 

Yine yürüyün...

 

Haberin Devamı

Yürüyün de bunu biraz daha ince diplomasi ile yapın derim.

 

 

 

DÜN ÇOK HOŞUMA GİDEN İKİ CUMHURİYET BAYRAMI İLANI

 

 

- Bağcılar Belediyesi’nin, Hürriyet’teki “Cumhuriyet Bayramı” ilanını çok sevdim.

 

Neden: Cumhuriyet’i överken, fotoğraf olarak Yenikapı mitingini kullanmış. Ama ilanın hiçbir yerine 15 Temmuz kelimesini koymamış. Böylece, “Cumhuriyet Bayramı yerine 15 Temmuz’u koymak istiyorlar” eleştirisini geçersiz kılarken, “Yenikapı’da toplanan insanların demokrasiye ve Cumhuriyet’e sahip çıktıkları” mesajını çok başarılı şekilde vermiş.

 

 

 

- Hyundai’nin Sözcü’deki ilanını da çok sevdim.

 

 

 

Atatürk ve arkadaşlarının birlikte bir fotoğrafını koymuş ve “Yarına umutla bakmak... İşte onların en büyük mirası” demiş. İsmet İnönü’ye her türlü haksızlığın yapıldığı şu günlerde, o büyük kahramanlara da vefasını göstermiş.

 

 

 

Haberin Devamı

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız hepimize kutlu olsun.

 

 

 

TURİZMİN POTURSUZ AĞASI BAŞARAN AĞA’NIN KASKETİ

 

 

HÜRRİYET Mersin gecesinin en keyifli analizini en sona bıraktım.

 

 

 

Turizmcilerin başı Başaran Ulusoy...

 

 

 

Kasket dili: Adı Başaran ama kasket pek başaramamış... Tek başarı, kasketin tam ortasına o çukuru nasıl yerleştirebildiği... Kasket Mersin ağasından çok, Tire pazarcı tarzına benziyor.

 

 

 

Yüz dili: Bakışlarda hafif bir ermişlik var. Bu bakış, hafif sakalla birleşince ortaya çıkan ifadenin, Ankara’ya yönelik dönemsel bir mesaj mı, yoksa hayata dönük bir cool’luk mu olduğu başarıyla saklanmış...

 

 

 

El ve kol dili: Allah için kendine güvenli. Kol serbest düşüşle aşağı bırakılmış. Ama kontrolsüz bir düşüş değil.

 

 

 

Poşu dili: Kravat üstü poşu, dünya fashion tarihine bu efsane kare ile giriyor. Küresellikle, yerelliğin şahane sentezi. Bağlama biraz, çay saatine giden İngiliz lady tarzı olsa da yukarıdaki hafif sakal bu yanlış anlamayı biraz olsun dengeliyor.

 

 

 

Ceket dili: Karın kaslarının elverdiği ölçüde içeri çekildiği halde, elveremeyen kısmı işi yarım bırakmış. Potur giymese de alttaki pantolon gönüllü bir şekilde o eksiği tamamlıyor.

 

Bylockun patent imamı nasıl elini kolunu sallaya sallaya gitti

Başaran Ulusoy

 

 

GÖNÜLLÜ İNSANLARIN GÖNLÜNÜ KIRMAK 

 

 

BU ülkenin başına bir tabii felaket mi geldi, felaketzedenin başında devletten önce hep onu gördük...

 

 

 

Enkazın altında umutla bekleyen insana “Orada kimse var mı” diye ilk seslenen oydu.

 

 

 

Tabiatla kucaklaşmak isteyen gencin en güzel rol modeliydi Nasuh Mahruki...

 

 

 

O bir halk kahramanıydı...

 

 

 

Sonunda o gönüllü insanın da gönlünü kırmayı başardılar...

 

 

 

Bilin ki, böyle insanların gönlünü kırar, bu güzel insanlara böyle hoyratça muameleyi reva görürseniz...

 

 

 

Yarın kapımıza dayanacak toplumsal felaketlerde, size “Orada kimse var mı” diye seslenecek tek bir sesi bulamazsınız.

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları