A330’un içinden bakınca Yeni Türkiye nasıl bir yer

PAZAR günü Kayseri Havaalanı’nın VIP salonunun önündeki görüntü şöyleydi.

Haberin Devamı

***

 

Turkuvaz protokol halısının ucunda dev bir A330 uçağı duruyordu.

 

Üzerinde “Türkiye Cumhuriyeti” yazılıydı...

 

Cumhurbaşkanı’nın uçağıydı...

 

***

 

Elli metre ilerisinde bir A319 uçağı vardı...

 

Onun üzerinde de “Türkiye Cumhuriyeti” yazıyordu...

 

Başbakan’ın uçağıydı...

 

***

 

Onun biraz ilerisinde bir Gulfstream uçak duruyordu...

 

Haberin Devamı

Onun üzerinde de “Türkiye Cumhuriyeti” yazıyordu.

 

Genelkurmay Başkanı’nın uçağıydı.

 

***

 

Kapının dışında ise sanki sonsuz bir siyah Mercedes ve GMC filosu uzanıyordu.

 

Aralarında, üzerinde çeşitli aletler bulunan antiterör araçları vardı.

 

***

 

Şehre giden anacadde ve ona açılan sokaklar kapatılmıştı.

 

Etraf, telaşlı ve stresli biçimde koşuşturan kişilerle doluydu.

 

Cumhurbaşkanı gelince bu uçsuz bucaksız siyah devlet konvoyu yola çıkmıştı.

 

***

 

Nedense o kalabalık içinde büyük bir yalnızlık gördüm.

 

15 Temmuz gecesi ailesi ile birlikte ölümden dönmüş bir insanın yalnızlığını...

 

***

 

Merak ettim...

 

Haberin Devamı

Bu büyük devlet kalabalığı “içinden” bakınca, acaba “dışarıdaki Yeni Türkiye” nasıl görünüyordur...

 

***

 

Galiba dışarıdan göründüğü gibi değil...

 

YENİ TÜRKİYE YAZARI OLAMAYINCA ESKİ KÜBA YAZARI OLDUM

 

FİDEL Castro’nun öldüğü gün, CNN Türk’teki arkadaşlar aradı.

 

Ne de olsa onlar da biliyor...

 

Milli irade kılıfına sokulmuş “popülist bir Türkiye” üzerine söylenecek sözünüz kalmamışsa, size “popüler bir Küba yazarı” olmak daha yakışıyor.

 

O gün CNN Türk ekranına, üzerimde bir Che Guevara tişörtü ile çıktım.

 

Vallahi de billahi de amacım Meclis Başkanı’nı ifrit etmek değildi.

 

Sadece şu cümleyi söyleyebilmek için o tişörtü giymiştim:

 

“Küba’da her yeri aradım ama maalesef bir tek Castro tişörtü bulamadım...”

 

Çünkü yoktu...

 

Haberin Devamı

Geçen pazar günü, Fidel Castro’nun vasiyeti açıklandı.

 

Ölümünden sonra adının bir sokağa, bir meydana, bir binaya veya anıta verilmesini istememişti.

 

Bu demektir ki Havana’da Jose Marti olan havaalanının adı da değişmeyecek.

 

Gördünüz mü gerçekten ileriyi gören iyi bir Küba yazarı olmuşum.

 

GALİBA ÇAKRALARIM YENİDEN AÇILDI

 

- Dolmabahçe’den Ortaköy’e giden yolda ağaçlar ışıklandırılmış.

 

Fotoğrafçı Süha Derbent’in, TAV imzasıyla çıkan “Kenya’nın Yaban Yüzü” adlı kitabının Feriye Lokantası’ndaki tanıtımına giderken bu ışıklar ve müzik sayesinde kendimi çok iyi hissettim.

 

- Tünel’deki İsveç Konsolosluğu binasında Levent Özçelikin “Kuzey” adlı kitabının tanıtımı vardı.

 

Haberin Devamı

Bu binaya ilk defa gittim. Meğer ne kadar güzel bir binaymış.

 

Galiba çakralarım açıldı. ‘Güzel’i tekrar görmeye başladım.

 

SAYIN CUMHURBAŞKANI BU MÜZEYE DE EL ATAR MISINIZ

 

ÖNCEKİ günkü yazımda Turgut Özal müzesi yok diye yazmıştım.

 

Cemil Çiçek aradı.

 

İnönü Üniversitesi’nin içinde bir Turgut Özal Müzesi var” dedi.

 

Ancak mütevazı bir müzeymiş...

 

Umarım, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu müzeye de sahip çıkar ve büyük bir Türk siyasetçisinin hatırası doğduğu şehirde yaşatılır.

 

JOHNNY VÜCUDUNA NEDEN ‘EBEDİ HİÇLİK’ YAZDIRMADI

 

FİDEL Castro’nun vasiyetini okuyunca Johnny Depp’in ofisinin duvarındaki o harika mottoyu yine hatırladım.

 

“Infinitum nihil...”

 

Yani “Ebedi hiçlik...”

 

Haberin Devamı

Aklımda sanki bu iki kelimeyi, dövme olarak vücuduna da yazdırdığı gibi bir şey kalmış.

 

Resmi sitesine baktım.

 

Vücudunda 31 dövme var...

 

Ama hayatının en önemli mottosu olan ‘Infinitum nihil” yok...

 

Neticede dövmelerimiz de toprak olup gidiyor...

 

Geriye ya hoş bir seda bırakıyoruz...

 

Ya arkamızdan okunacak lanetler...

 

Veya ebedi bir hiçlik...

 

Ben de Castro gibi “Ebedi hiçliği” tercih ederdim.

 

A330’un içinden bakınca Yeni Türkiye nasıl bir yer

 

ROLLING STONES 50 YIL ÖNCEYE DÖNDÜ

 

YENİ CD’leri “Blue and Lonesome”ın tamamını nihayet dinleyebildim.

 

Pek ticari değil ama ben çok sevdim.

 

Tercihlerim:

 

- “Just Your Fool”: Ağız armonikası tam gaz ve beni 17 yaşımın İzmir’ine götürdü.

 

- “All of Your Love”: Eğer blues’un damardan en arabesk ve deep hali varsa... İşte bu.

 

- “Everybody Knows About My Good Things”: Sanki, 50 yıl öncesinin “I’m a Little Red Rooster” nakaratını yeniden dinliyorum. Harika bir duygu...

 

- “Ride ’Em On Down”: Ambiyans, sanki Londra 1964... Sanki Brian Jones bile daha ölmemiş.

 

- Bu arada, Rolling Stones’un Havana konserinin canlı kayıt albümü çıktı.

 

Ben de oradaydım.

 

Özellikle “Sympathy For The Devil” müthiş...

 

LİSTEMDE 2 YENİ TÜRK

 

SİZE yurtdışında yaşayan 2 Türk’ten 2 harika yeni şarkı.

 

- Sırma: “Dancing into Life”

 

Amerika’da Berklee’de müzik okuyan harika bir şarkıcı.

 

Beste, ses, ritim, orkestra düzenlemesi çok iyi...

 

Haftalık, “Spotify Top 50” listeme tepeden girdi.

 

- Burak Yeter-Danelle Sandoval: “Tuesday”  Yine harika bir ses ve ritim. O da listemde...

Yazarın Tüm Yazıları