24 saatlik istişare

ASLINDA bu yazıyı yazmaya, önceki sabah başlayan operasyonu öğrendiğim an başladım.

Haberin Devamı

Ama araya 24 saat koydum.
“Konu adalettir. Yanlış bir şey yapmayayım” dedim.


* * *


Ortada alenen bir kavga var...
Geçmişte her iki tarafın da gadrine uğramış biri olarak, “Arkadaş bu benim meselem değil” deyip kenarda durmak da vardı...
Belki de en akıllıca hareket buydu...
Belki de “gizli bir oh”, 7 yıldır birikmiş öfkeye iyi bir merhem olurdu.


* * *


Neticede, Türkiye adaletsizlik tarihinin en karanlık sayfalarını birlikte yazmışlardı.
Aynı davanın savcılarıydılar...
Silivri zindanlarının duvarlarını birlikte ören, duvarcı loncasının gönüllü mensuplarıydılar.
Diyeceğim, “Arkadaş bu beni ilgilendirmez” deseydim, hem başkasına, hem kendime rahatça hesabını verirdim...


* * *


Amaa bir vicdan var ya...
O vicdan...
Hani Ergenekon’da, Balyoz’da, orada burada eski meselesini unutan, hafızasındaki öfkesini sıfırlayan o vicdan...
Hani durmadan, her gün kendine Bediüzzaman’ın “Dördüncü sual”ini* hatırlatan vicdan...
İşte o vicdan yine
bırakmadı yakamı...
İçimdeki müzmin isyankârı yine uyandırdı...
Araya 24 saat koydum...
İnanın zor bekledi...
Madem bu ülkede vicdanların tam orta yerine, “Bitaraf olan bertaraf olur” gibi bir mecburiyet terazisi kondu...
Ben de içimdeki gramları, vicdan darasına koyayım dedim.
Araya koyduğum 24 saatin tek etkisi, işte bu mecburi mukaddimeyi yazmaktan ibaret oldu...
İçimdeki sözleri hiç olmazsa kendi “Dördüncü sualim” haline getireyim dedim.
Diyorum ki, geçmişte yapılanlar çok kötüydü. İnşallah aynı hatalar tekrarlanmaz.

Haberin Devamı

(*) Saidi Nursi’nin “Dördüncü sual”i: “Suçsuz bir insan haksız yere yatacaksa, 100 suçlu serbest bırakılsın tercih ederim.”

Bu manşetlerin hesabı soruluyorsa öteki manşetler ne olacak


Madem, “Geçti artık mazi oldu” dediğimiz bir anda, bize o meşum sabahları hatırlatan operasyonlar yeniden başladı...
Madem, evinden alınıp götürülenler arasında meslektaşlarımız, gazeteciler var...
Madem o meşum “manşet suçları” yeniden tedavüle kondu..
Ben de vicdanımın sesine tercüman olup sorayım.


* * *

Haberin Devamı


Bu son operasyonun amacı nedir?
17 Aralık’ta yapılan ayakkabı kutusu operasyonunun intikamını almak mı...
Yoksa Silivri zindanlarında yapılan vicdansızlıkların, intihar eden insanlara, hapislerde öldürülen insanlara karşı işlenen suçların hesabını sormak için mi...


* * *


Eğer, 17 Aralık’ta ortaya atılan yolsuzluk iddialarının hesabını soruyorum diyorsan...
O zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hesabı sorulan yolsuzluklar nedir...


* * *


Eğer, Silivri’de yapılan zulmün hesabını soruyorum diyorsan...
O günlerde aynı manşetleri atan, aynı davaların avukatı olan, aynı yollarda kol kola yürümekle övünen arkadaşlar ne olacak?


* * *


Arkadaş söyle...
Bu dava, neyin ve kimin davasıdır...


* * *

Haberin Devamı


Amacım ne bir iddianın savcısı olmaktır, ne de makul bir şüphelinin avukatı olmak...
Dedim ya, amacım makul bir “Dördüncü sual”in
makul bir cevabını bulmaktır.


Bugünlerin hiç geçmeyeceğini sananlara umutsuz tavsiyeler


KİNİNİN davasını sürdüren arkadaş...
Bırak artık bu öfkeyi, bu bitmez kini...
Vazgeç bu kan davasından...
Bil ki intikam intikamı...
İntikamın intikamı, intikamın intikamının intikamını getirir...
Bil ki, dünün mazlumu bugünün zalimi olabilmişse...
Bugünün zalimi de yarının mazlumu haline gelebilir...
Dün başkalarının evlerinden alınanlara bahaneler uyduranlar, bugün evlerinden alınıp götürülüyorsa...
Yarın da başkaları başkalarını götürür ve o başkaları da bir bakarlar ki; o vicdan enkazı içinde, bu kırılmış gönül bahçesinde, onlara vah diyecek bir gönül kalmamış...
Sana Bediüzzaman’ın “Dördüncü sual”ini hatırlattım.
Hazreti İsa’nın da “Dağdaki vaaz”ından şu sözleri hatırlatayım:
“Ne mutlu yumuşak huylulara
Çünkü yeryüzü onlara miras kalacak
Ne mutlu merhamet edenlere
Çünkü onlar merhamet görecek
Ne mutlu barış sağlayanlara
Çünkü onlar Tanrı’nın evladı olacak...”

Haberin Devamı


Dün o zalim manşetleri atıp bugün bu zalim manşetlere devam edenlere

UNUTMA, tabiatın da, insan tabiatının da kuralıdır: Her gün geçer... Dün geçti...
Bir bakarsın bugün de geçip gitmiş...
Vazgeç artık bu zulümden...
Bırak bu eski manşetten yeni suç yaratma, eski yol arkadaşından yeni düşman yaratma gayretini...
Dünün manşetini atan suçluysa, bil ki sen de onun suç ortağıydın....
Dünün manşeti bugünün suçuysa, senin bugünkü manşetin de yarının suçu olacaktır...
Unutma hiçbir muktedir baki değil, hiçbir ara rejim ebedi değildir... Geçmişten ders alın, hiç olmazsa bugün yargıya baskı yapmayın...

Yazarın Tüm Yazıları