Kurulların bağımsızlığı kalmazsa istikrar tehlikede

BANK Asya üzerinden yapılan tartışmalar, politikacıların bankacılıktaki teknik işlere müdahale etmesi, bağımsız kurumları yeniden gündeme getirdi.

Haberin Devamı

Son olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, BDDK yönetimi için “gerekli kararları almazlarsa sorumlu olurlar” sözleri, bağımsız kurumlara siyasi müdahalenin doruk noktalarından biri olarak kabul edildi.
Daha önce Merkez Bankası üzerinden dönen “kurulların bağımsızlığı” tartışması son dönemde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) üzerinden tartışılmaya başladı. Bunun en önemli nedeni Erdoğan’ın Bank Asya hakkında sürekli açıklamalar yapması, BDDK yönetimini bu konuda belirli kararları almaya yönlendiren sözleri. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Merkez Bankası’nda olduğu gibi, BDDK konusunda da kurumun bağımsızlığını vurgulamaya çalışıyor ama Babacan’ın gayretleri sonuç vermiyor. Çünkü çeşitli bahanelerle bağımsız kurumların siyasete bağlı çalışması yolundaki baskıyı gösteren demeçler devam ediyor.
Siyasi iktidar bağımsız kurumların neden oluşturulduğu ve nasıl bir işlev gördüğünü bilmezden geliyor. Bağımsız kurumların küreselleşmeye uyum için artık tüm dünyada zorunlu hale gelen, siyasi etkiden uzak teknik karar alınması gereken alanları düzenleyen, dolayısıyla yabancı sermayenin bir ülkeye gelmesi için olmazsa olmaz şartlardan biri haline geldiğini gözardı ediyor.
Bir başka deyişle Türkiye’de bu kadar yabancı sermayeli banka bulunmasını, bu yolla küresel sisteme entegre olunduğunu, gelen yabancı sermaye nedeniyle mevcut büyüme oranlarına ulaşılıp ekonomik istikrarın korunduğunu unutuyor. Şurası açık ki; BDDK olmasaydı sektöre bu kadar yabancı gelmeyecek, bu kadar portföy yatırımı ve doğrudan yatırım yapılamayacaktı. Sektöre gelen yoğun yabancı sermaye, piyasada bağımsız bir düzenleme güvencesi olduğu için geldi.
SPK açısından da durum aynı; aksi takdirde BİST’in gelişmesi mümkün değildi.
AKP iktidarı başından beri bağımsız kurumlara sıcak bakmıyor bu kurumları kendi siyasi karar alma mekanizmasına bir tehdit olarak görüyor. Bu nedenle Kamu İhale Kurumu (KİK) ndan başlayarak bağımsız kurumlara müdahale etmeye çalıştı. Kurumları yöneten Kurullara teknik isimler yerine partiye yakın isimleri atayarak zaten siyasi etki altına aldı ama tüm yapılarını değiştiremedi.

Haberin Devamı


BDDK VE SPK’YA ALTERNATİF OLMAZ

Haberin Devamı


Tütün ve Alkollü içkiler Piyasası Kurumu (TAPDK), Enerji Piyasası Düzenleme ve Denetleme Kurumu (EPDK) ve KİK’e atanan kişiler kanalıyla neredeyse tüm kararları siyasi etki altına alındı. Son dönemde de paralel devlet tartışmaları çerçevesinde, baskı özellikle SPK ve BDDK üzerinde yoğunlaşmış görünüyor.
Bu arada 2011’de kararname ile Başbakanlıkta “Sektörel İzleme ve Değerlendirme Birimi” oluşturulması, son torba yasayla Kurul uzmanları ve murakıpların da atanacağı yaklaşık 400 kişilik kadro tahsis edilmesi, “Bağımsız kurumlara alternatif mi yaratılıyor” spekülasyonlarına neden oluyor.
Bence BDDK, SPK gibi kurumlara, siyasi otorite altında çalışan alternatiflerin oluşturulması mümkün değil. Yok, kurumlar kalacak ama bu birimle bağımsız kurumlara daha fazla müdahalenin yolu açılıyor, bağımsız karar mekanizmasına bağlı bazı gizli bilgiler siyasetin kullanımına geçecekse, bu da kabul edilemez.
İçeriden bir tepki gelmese bile, IMF başta olmak üzere uluslararası kurumların ve yabancı sermayenin böyle bir müdahaleyi kabul etmesi mümkün olamaz.
Buna rağmen BDDK ve SPK’nın tasfiye edilmesi ya da siyasi alternatiflerle çalışamaz hale getirilmesi ise ekonomik istikrara ciddi tehdit oluşturur.

Yazarın Tüm Yazıları