Köpek gibi seviyorum

Veli Kavlak’ın geçen hafta kurduğu “Herkes köpek gibi koştu” cümlesini şu aşağıdaki cümlelerin alayına tercih ederim. Alayına.

Haberin Devamı

“Takım olarak çok iyi mücadele ettik”, “İyi oynayan taraf bizdik ama maalesef maç berabere bitti”, “Yedek başlamam hocanın takdiriydi, saygı duyuyorum”, “Çok şey yazıldı, çok şey çizildi ama biz çıkıp topumuzu oynadık”, “Bu akşam ligin kaliteli ekiplerinden biri olduğumuzu gösterdik”, “Galibiyeti, bizi yalnız bırakmayan taraftarımıza hediye ediyoruz”, “Bugün, bu müthiş taraftarımızla hakemi de yendik”, “Buradan puan veya puanlarla dönmek istiyorduk”, “Rakibimizden iyi oynadık ama onlar girdikleri pozisyonları değerlendirdi”, “Bundan sonra tüm maçlarımızı kazanıp, rakiplerimizin puan kaybetmesini bekleyeceğiz”, “Bu deplasmanı kayıpsız atlatmamız gerekiyordu”, “Son haftalardaki çıkışımızı sürdürmek istiyorduk”, “Oyunun genelinde topa sahip olan taraf bizdik”, “Artık her maç final havasında”.

Kurban olayım bu ne ya.

Vallahi de bıktık. Billahi de bıktık.

Sadece aynı lafları ısıtıp ısıtıp önümüze koyan, asla kendisi olmayan, klişelerin prensi futbolculardan değil; kibirden, şımarıklıktan, kabalıktan bıktık.

Tırışkadan gollerini mıh gibi aklında tutan, hiç unutmayan, unutturmayan golcülerden illallah ettik. Biraz sahiciliğe, biraz güler yüze, iki farklı söze hasretiz. Ben öyleyim en azından.

Sanırım o yüzden Beşiktaş’tan gözümü alamıyorum bu sene. Beşiktaşlı futbolcular birbirlerini seviyorlar gibi geliyor bana. Hem birbirlerini, hem de hocalarını, aşçılarını, doktorlarını, şoförlerini seviyorlar gibi geliyor. O yüzden iyi oynuyorlar, o yüzden kazanıyorlar gibi geliyor. Böyle düşünmek istiyorum. Safım evet.

Gol atıyorlar, golü bir maç önce sakatlanan arkadaşlarının formasını kaldırarak kutluyorlar. Maç kazanıyorlar koşup kulüp doktoruna sarılıyorlar. Maç sonunda birbirlerine tatlı tatlı takılıyorlar. Kurdukları cümlelerle, bir biçimde klişeleri yerle bir ediyorlar.

“Birbirimizi sevmek zorunda değiliz ama saymak zorundayız” biçimindeki berbat klişeyi, Tolga Zengin enfes bir biçimde auta yollamış mesela. Maç öncesinde kısa kollu formalar içinde tir tir titreyen çocuklar için “Kocaman ‘saygı’ yazıyor o formaların üzerinde. Sevgi olmayan yerde saygı olmaz. O çocuklar emanet verilmiş, hasta olmamaları lazım. Yazık günah o çocuklara. Kim ise bunun yetkilisi, çok zor bir şey değil içlik vermek. Yetmiyorsa formamızı da çıkarır veririz, bize bu yakışır. Sevginin olmadığı yerde saygı olmaz” deyivermiş.

Böyle çok gerçek bir tarafları var. Sevinçleri, üzüntüleri, öfkeleri çok gerçek. Tolga Zengin, bazen gözünü öyle bir belertiyor ki korkarsın. Ama çocuğuna çok sinirlenen ana babanın yaptığı bir uyarı gibi bu. Kimseye zarar gelmez. Zaten Tolga, koca Beşiktaş takımını kaşıyla gözüyle idare ediyor bazen. İmkân verilse gözünü belerterek evrene çeki düzen verir.

Olcay Şahan, gurbette okuyan üniversite öğrencisi gibi. Ara sıra yemeğe alasım, vizesini finalini sorasım, annesini arayıp “Sakın merak etmeyin siz, biz ilgileniyoruz, elimiz hep üstünde” diyesim var.

Safım evet. Ama haklıyım. Beşiktaşlı futbolcular bir şeyleri sevgi üzerine inşa ediyorlar, çok belli.

Tee buradan görülüyor.

Köpek gibi görülüyor.

Yazarın Tüm Yazıları