Beylerrr bi rahat bırakın Beşiktaş’ı

Nasıl Yonca Lodi sesi, Barış Atay gülümsemesi, Soner Sarıkabadayı kafiyesi diye bir kesinlik var, hah işte bir de Beşiktaş’la uğraşmak diye bir şey var memlekette.

Haberin Devamı

Futbol uleması için bir tür şart bu. Beşiktaş’ta işler yolunda gitmeye başlar başlamaz bik bik etmezlerse, takımda sıkıntı varmış havası vermezlerse, üzerine saatlerce konuşup, derin analizler yapmazlarsa olmuyor.
Rüyadan ekmek çıkmıyor çünkü. Kâbus işlerine geliyor. Mesele nimet. Hadise kıymetli. Sansasyon can.

Sadece futbolda değil, her yerde bayılıyoruz olaya, felakete, gözyaşına. Tee çocukluktan başlatıyoruz işi. Şarkıyla, türküyle dehşet saçıyoruz. Allah aşkınıza “Horozumu kaçırdılar/ Damdan dama uçurdular/ Suyuna da pilav pişirdiler”den başka türkü yok mudur çocuk şarkısına devşirecek? Benim hâlâ rüyalarıma girer. Çil horozun suyuna pilav pişirmişler, pilav. Olacak şey değil.

Kurban olayım, “Bakkal oldum dükkân açtım, dükkâna cins cins mallar seçtim, kapısına kocaman tabela da astım, beklerim her gün müşteri gelmez!” diye bir şarkı dinlemiş olan çocuktan hayır gelir mi? Kim bilir kaç kuşak bu çocuk şarkıları yüzünden hararet yaptı? Kim bilir kaç?

Bir diğer su kaynatma sebebi de, havuzdan problem yaratan zihniyettir. Önce çocuğa, havuza çiş yaparsa, mavi bir kuyruk çıkaracağı söylenerek korku salınır. Havuzda mavi kuyruklu bir çocuk. Tövbeler olsun, tam gâvurun grotesk dediği şey. Hayır, çocuk bile isteye havuza işeyeceğinden değil, sırf “Ya kaçırırsam” korkusu ile doğru dürüst oynayamaz havuzda bütün tatil.

Sonra bu bilgiyle okula dönen çocuk, bu defa da havuz problemine çarpar. Üstüne bir de öğretmen, havuzu bilmem kaç saatte doldurması gereken musluğu çizerken tırnağı kara tahtaya sürter. İşte o sesi duymuş olan çocuk daha da iflah olmaz. Vantilatör kayışı oracıkta kopar.

Hâlbuki şarkıyla türküyle ne derdi olur ki çocuk dediğinin. Ve Cem Yılmaz’ın dediği gibi havuzla ne problemi olabilir: “Havuza ya uzaktan işersin, ya içine girer yüzersin!”

Ama bizde öyle olmuyor işte, problem seviyoruz. Hele futbol uleması sadece sıkıntıdan, sorundan, sansasyondan besleniyor. Ortada mesele yoksa hemen üretiyor. Geçen sene sezona Bilic, Önder Özen ve çArşı ile rüya gibi başlayan Beşiktaş’la, kâbus yaratana kadar uğraştılar. Önder Özen’i ayrı, Bilic’i ayrı didiklediler, ince sızı gibi yediler vır vır. çArşı’yla malum sebeplerle ayrı uğraştılar. Sonrasını biliyoruz.

Şimdi yine başladılar. Geçtiğimiz hafta gündemlerinde “Süleyman Seba sezonunda Beşiktaş’ı şampiyon yapmak istiyolla, o yüzden hakemler lehlerine şeedecek” saçmalığı vardı. Ha Beşiktaş istedi sanki bu berbat lige Seba’nın adının verilmesini. Sorun bakalım bi çArşı’ya, bakalım ne cevap alacaksınız. Gerçi çArşı sizinle mi uğraşacak, işi gücü var. Memleket ayazında çıplak ayaklı köy çocuğu bırakmamak için debeleniyor. E bir yandan da darbe planları filan, kolay değil.

Baktılar Beşiktaş’ta işler hakikaten iyi gidiyor, bu hafta da “I ıh, yok, Beşiktaş’ı şampiyon yapmazlar, hakemler aleyhlerine şeediyo bak” teranesi başladı. Saatlerce bunu konuşuyorlar. Tuhaf bir beden dili, dünyanın en mühim hadisesini konuşuyormuş halleri, r’ye bastıra bastıra “Beylerrrr” diye başlayan ve hayatın sırrını verdiğini zanneden cümleler. Nasıl yapmacık, nasıl sevimsiz, nasıl beter. O kadar olur.

Olcay Şahan’ın gol sevinci ne kadar sahiciyse, bu tartışmalar o kadar yalan dolan, o kadar yapay, o kadar yapıntı. Beylerrrr, Allah aşkına bi rahat bırakın. Bi rahat bırakın bu sahici çocukları.



Yazarın Tüm Yazıları