Paris’te olaylı moda haftası

Dünya moda haftalarının en gösterişlisi Paris, sıradışı bir sezonu geride bıraktı.

Haberin Devamı

Chanel’de feminist bir protesto yer alırken, Givenchy’de ön sırada dünyanın en ünlü bebeği oturdu!

Gelenek bozulmadı: Partileri, defileleri, davetli listeleriyle moda haftaları maratonunun en havalısı, gösterişlisi her zamanki gibi Paris oldu. ‘Gelecek’ fikrinin sorgulandığı, politik, sosyal, çevresel olayların etkilerinin de görüldüğü çoğu zaman feminist ve aktivist, yeni ‘modern’ kavramının tanımlanmaya çalışıldığı koleksiyonların çoğunlukta olduğu bir Paris Moda Haftası yaşandı. Geleceğe bakarken 70’ler siluetlerine büyük bir dönüş, oryantalist ve etnik ilhamlar, 18. yüzyıla kadar geçmişten alınan referanslarla yeni modern arayışının, kişisel hatıraların, anıların buluşturulduğu koleksiyonlar izledik.

Dior uzay filmi seti gibi: Tasarımcı Raf Simons, özellikle son iki sezondur en moderne ulaşabilmek için çok eski tarihlere bakmayı tercih ediyor. Bu dönemlerden edindiği detayları ve genel dili, çağdaş siluetlerle kontrast bir şekilde bir araya getiriyor. Geçmişi keşfederken, yakın gelecek fikirleriyle kombinliyor ve haute-couture geleneklerini demokratize ederek sokağa indiriyor. Ve daha fazla izleyiciye hitap ediyor. Louvre Müzesi’nin en eski avlusu olan Cour Carrée du Louvre’da gerçekleştirdiği defile, tam bir bilim kurgu filmi setini andırıyordu. Geçmiş ve gelecek iç içe geçmişti. Tazeliği, modernliği, şıklığı ve zorlanmamış tarihi motiflerin uygulamasıyla sezonun en kafa çalıştıran koleksiyonlarından biriydi.

Chanel’den protestolu defile: Karl Lagerfeld sürekli kendini yenileyen, bir şekilde en genç ve en modern vizyona sahip, muazzam hikâye anlatma yeteneğiyle yine sezonun en unutulmaz şovlarından birine imzayı attı. Geçen sezonki dev süpermarketten sonra bu sefer Grand Palais’nin içi, kaldırımları, su birikintileri, balkonları, çiçekleriyle tam bir ‘Boulevard Chanel’ olarak tasarlanmıştı. Ve sokakta, yani podyumda, 90 kadar model ellerinde pankartlar, megafonlarla slogan atarak protesto yürüyüşü gerçekleştirdiler. Gisele Bundchen’in elindeki megafonla bir grubun liderliğini yaptığı defilede pankartlar, feminist-aktivist kadınların sesi olmuştu. Farklı siluetlerin ve fikirlerin iç içe geçtiği, özgürlük kokan bir koleksiyon ortaya çıkmıştı. Ne 60’lar ne 70’ler, hiçbir dönem referansı olmadan, herkesin oynayabileceği parçalar yapmak istemiş Lagerfeld. Yasaklamanın yasak olduğu dönemlere bir özlem gibi...

Valentino’da bohem havası: Tasarımcı ikili Maria Grazia Chiuri ve Pierpaolo Piccioli’nin Valentino modaevini nasıl yeniden şekillendirip yarattıkları, okullarda okutulacak cinsten bir başarı öyküsü. Marka için elegan ve olgun bir bohem tanımı yarattılar. Bu koleksiyonlarında da bir 18. yüzyıl geleneği olan Grand Tour, yani üniversiteyi bitiren gençlerin, Avrupa’da yaptıkları turistik geziden ilham almışlar. Ve elbette turun İtalya ayağından, memleketleri Roma, Venedik, Napoli duraklarından. Kendi hatıralarını, serbestçe koleksiyona yansıttıkları şiirsel bir koleksiyon ortaya çıkmış böylece..

Bir tatlı huzur almaya geldik Hermès’den: Moda haftasının ve tasarımcı Christophe Lemaire’in modaevinden ayrılmadan önceki son defilesi olan Hermès, lüksün en sofistike halinin sergilendiği bir koleksiyonla moda endüstrisini en zarif ve elegan bir şekilde uğurlamayı bildi. Koleksiyon, toprak tonları, yumuşacık deriler, rahat siluetler, süet ve piton dokularıyla Jardin Du Luxembourg’un kum döşenmiş zemininden adeta akıp geçti. Defile sonunda ordaki Hermès kadını olmak istemeyen yoktu. Christophe Lemaire’in huzurlu ve zarif vedası bolca alkışlandı.

Jean Paul Gaultier’den buraya kadar: 40 yıla yakındır sürdürdüğü hazırgiyim yani prêt-à-porte bölümünü kapatmaya karar veren, bundan sonra haute couture olarak çalışacağını açıklayan Gaultier’nin veda defilesi moda haftasının en görkemli, en eğlenceli ve en unutulmaz anlarındandı. JPG, veda defilesi için Paris’in meşhur tiyatrosu REX’de ‘Miss Jean Paul Gaultier’ temalı güzellik yarışması konseptindeki gösterisini gerçekleştirdi. JPG’nin yanında olmak için Pierre Cardin, Alber Elbaz, Alexander Wang, Boy George, Rick Owens, Catherine Deneuve gibi birçok önemli tasarımcı ve sanatçı gecede hazırdılar. Yönetmen Pedro Almadovar ve Gaultier’nin de vazgeçilmez ilham perisi Rossy De Palma’nın şovuyla açılan gösteriye çok sayıda eski ve yeni top model katıldı. Tam bir parti havasında geçen defilede Suzy Menkes, Craine Roitfeld, Grace Coddington ve Emmanuelle Alt tiplemeleri tüm salonu kahkaya boğdu. Defile sonunda herkes bu vedanın JPG için sevinçli, moda dünyası için ise üzücü bir ayrılık olduğunda hemfikirdi.

Kardashian’lar cümbür cemaat Paris’te: Bu arada hepimize hayırlı uğurlu olsun: Kim ve Kanye’nin bebekleri North West ilk defile ve hatta ön sıra deneyimini binlerce kamera önünde yaşadı. North West’e özel koltuk numarası bile vardı! Givenchy’nin tasarımcısı Riccardo Tisci’nin bebek West’e siyah dantel gotik bir kıyafet giydirmiş olması da resmi tamamlıyordu! Balenciaga ve Givenchy defilelerine maaile katılan Kardashian ve West çifti her yerdeydiler. Öylesine her yerdeydiler ki, Pierre Hardy’nin 15. yıl kutlama partisinde adeta pastanın içinden çıkarcasına sahneye sürpriz bir şekilde atlayan Kanye mini bir konser verip herkesi coşturmayı da bildi!


Yazarın Tüm Yazıları