Sahi hayatımız böyle mi?

Karikatürist Latif Demirci’nin ‘NATIONAL GEOGLATHİF’ albümü aslında bizim hayat günlüğümüz

Haberin Devamı

Sahi hayatımız böyle mi

Onun karikatürlerine bakarken, birden “Yahu biz bu muyuz?” sorusunu sorar, sonra da kocaman bir “Evet!” derim.
Bendeki abes/absürd duygusunu en çok tahrik eden adamdır. Hep güldürmez, hep tebessüm de ettirmez. Çünkü karamizahın eteklerinde dolaşırken müthiş bir toplumsal eleştiri yapar. Belki kızdırır ama hep haklıdır.
‘NATIONAL GEOGLATHİF’ albümü bizim hayat günlüğümüz. Çizdikleri öylesine bir yaratıcılıkla bezelidir ki, o saptama üzerine siz bir öykü yazabilirsiniz.
‘NATIONAL’ sözünü görünce, abesten ilhamla bendeki çağrışım ünlü dergi National Geographic değil, “Latif de ulusalcılığı seçmiş” şeklinde oldu... Haksız da sayılmam. Çizdikleri ulusal karakterimizi, sinmişliğimizi, defolarımızı, şirinliklerimizi, vurdum duymazlıklarımızı yansıtırken, hoşgörü sanatının da örneklerini verir.

Haberin Devamı


İsimsiz kahramanlar


Mahalleye dair çizgiler, karikatürde mahalle baskısının ne kadar iyi sonuçlar verdiğini ispatlamaktadır.
Kitabın son sayfasındaki ithafı her şeyi özetliyor aslında: “Bu albümde emeği geçen isimli malzemelerle, isimsiz kahramanlara sonsuz şükranla... Kanlıca 2012.”
Bir olayın aslının kopyası, taklidi, gülüncü ortaya çıkaran öğelerin başında gelir.
Eskiden ava çıkanların kolunda bir şahin bulunurdu. Latif’in karikatürüne bakıyorum, fukara adam ne yapsın, horoz var kolunda!
Bir başka sahne: Teyzemiz ciğerleri (ben öyle diyorum) plastik bir kabın içine doldurmuş, peşinden bir kedi sürüsü geliyor.
Bu çizgi bana rahmetli hocam Prof. Dr. İsmet Sungurbey’i anımsattı. Onu her gün bu şekilde sokak kedilerini doyururken görebilirdiniz!
Seyyar manav arabası sokakta giderken, mahallenin kedileri, köpekleri de onu takip ediyor. Genelde bu seyyar manavlar kavun karpuz satarlardı ama şimdi ayıklanmış enginar öne geçti! Tam o anda bir ses geliyor “Ne bağırıyorsun arabacı, ‘Havuuuç’ diye? Görmüyor musun, bütün kardanadamların burnu havuç.”
Lâtif’in sokak satıcılarına bayılıyorum, onların dünyasına bizi çekiyor. Sanat/sanatçı gündelik yaşamın da belleğidir. İstanbul’da yaşayıp da nohut pilav arabasına rastlamayan biri var mıdır? Latif onları da çiziyor doğal olarak!
Bir atmosfer sanatçısıdır Demirci.
Berber dükkânında kafesteki kuşlar... Damlardaki antenler... Gelincik tarlasındaki adamın gömleği üzerindeki gelincikler, birörnek giydirilen kardeşleri anımsattı! Karpuz tarlası içinde karpuz yiyen iki kişi. Sıradışı bir manzara resmi gibi! Oda darmadağın. Hırsız çuvalı doldurmuş, tam pencereden çıkarken, bir ses geliyor: “Bir daha çal sam!..”
Ulvi Usta’nın saat tamir dükkânı, camında şöyle bir levha: “Happy Hours: 17.00-19.30”
Uzun lafın kısası, nefis bir çalışma! Doğa, insanlar, hayvanlar, hayatın bütün renkleri, konumları, durumları...
Latif’in kitabı, çizginin yaşamımızdaki vazgeçilmez yerini bir kere daha ispatlıyor.

Yazarın Tüm Yazıları