Melek’e çello öğreten Dante ve kaçınılmaz aşk

Ercüment Cengiz, müzikten, müzisyenlerden hareket ederek romanlar yazıyor.

Haberin Devamı

‘Gırnatacı’dan sonra ikinci romanı da Çellocu adını taşıyor

Romanın başındaki alıntı Ahmet Hamdi Tanpınar’dan: “Musiki, giydirilmiş zamandır.”
Aynı zamanda doktor olan romancı, tıp kitaplarını okurken biraz da roman okumalı, diyerek iyi bir roman okuru olmuş. Edebiyatla resim arasındaki bağlantıları düşünüp, müzikle roman arasındaki bağlantıyı kurmuş romanında.
Müzik ve müzikçi ekseninde Osmanlı’daki yenileşme hareketlerini irdeliyor.
Melek’e çello öğreten Dante ve kaçınılmaz aşkKısaca konuyu şöyle özetleyebilirim: II. Mahmut döneminde başlayan Batılılaşmanın müzikteki izdüşümünden bir dönemi yazıyor Ercüment Cengiz. Âli Paşa’nın eşi Melek, İtalya’dan gelen çellist Dante; romanın iskeleti bu üç kişiden kurulu. Âli Paşa eskiyi temsil ediyor, yenileşmeyi kabullenmiyor, mesleğinde iyi bir maliyeci, kimi olaylarda bu sayede harcanmıyor, daha doğrusu kendi kanaati bu yönde. Melek yabancı ana-babadan, Müslüman olmuş Paşa ile evlenince. Ancak yalının ıssız hayatının ona göre olmadığını, Pera’ya yarı resmi toplantılara gittiğinde fark ediyor, hiç kuşkusuz çocukluğunda da bunları gördü. Batı müziği artık saraya girmiş, Mecit Efendi, bunun bizzat hamisi olmuştur. Hatta Beşir Ayvazoğlu’nun Rauf Yekta Bey’den naklettiği bilgiye göre, Dede Efendi, bu yenileşmeden alınmış, “Tadı kaçtı” demiştir. Saray Orkestrası’nı bir İtalyan şef yönetmektedir, zalim bir yönetim tarzı olan maestronun amacı İstanbul’u ziyaret edecek olan ünlü besteci ve piyanist Franz Lizst’e bu orkestrayı beğendirmektir.

Haberin Devamı


Bir oryantalistin notları


Kahramanımız Çellist Dante orkestradan kemancı Fevzi Bey ile dost olur. İstanbul’un alaturka gece âlemlerine de onunla birlikte gider. Dante’nin Pera ve İstanbul tasvirlerinin bulunduğu sayfalar, bir oryantalistin notları olarak yorumlanabilir. Doğu-Batı ikilemindeki hayatlar, karşıtlıklardan oluşan yaşama biçimleri nerede düğümleniyor... Dante, Melek’e çello öğretiyor. Hiç kuşkusuz klasik, bilinen bir son; böyle bir yakınlaşmanın etkisiyle aralarında bir aşk doğuyor. Paşa kıskançlıktan çıldırıyor, şüpheler içinde kavruluyor. Aşklarına dair sanrılar görüyor. Ve çellisti ortadan kaldırmaya karar veriyor.
Kaldırabiliyor mu? Onu da okurun kitaptan öğrenmesini istiyorum. Melek’in sonunun kahredici olduğunu söyleyebilirim.
Ercüment Cengiz’le kitabı üzerine konuştuğumuzda müzikle küçük yaştan beri ilgilendiğini şöyle açıklıyor: “Annem ut çalardı, böyle bir aileden geliyorum.”
Başarılı olamayan müzikçilere reva görülen cezanın derecesi; romanda kırbaçlanmaya kadar gidiyor, açıkçası bu kadar ileri boyutta mı bilemiyorum, şimdiye kadar hiçbir tarihi belgede böyle bir bilgi yok. Ancak bir roman gerçeği de olabilir, buna karar vermek okura kalmış.

Haberin Devamı


Çellonun yeri ayrı


Türk İstanbul’la Batı İstanbul’un hayatlarının karşılaştırılması, daha önce birçok örneği verilmiş bir anlatımın özgün örneği olmuş. Çellonun enstrümanlar arasında ayrı bir yeri olduğu kanısındayım. Onun seçilmiş olması da bu açıdan ilgi çekici. Cengiz’in ödüllendirilen ilk romanı Gırnatacı’dan sonra yayımlanan ikinci romanı Çellocu, müzik tarihimizin önemli bir dönemini anlatıyor.

Yazarın Tüm Yazıları