Edebiyata yansımayan kalıcılık kazanamaz

DİLERSENİZ başlığın kapsamını daha da genişletelim ve edebiyatın yanına “sanata yansımayan”ı da ekleyelim.

Haberin Devamı

Savaşları, kıyımları, zulümleri bugün lanetliyorsak, edebiyatın kalıcı gücü sayesindedir. Çünkü insanın hafızası zayıftır ve unutmak üzerine sürdürür hayatını. Oysa edebiyat ve sanat bu unutkan hafızayı yeniler...

Medyada her gün bir kadına yapılan zulmü, öldürülmeleri okuyoruz, görüyoruz.

Kadın yazarlarımız hemcinslerine yapılanları edebiyata yansıtıyorlar. Hiç kuşkusuz böylece, yapılanlar belleğimize yazılıyor, kuşaktan kuşağa bu kayıt altına alınıyor.

Tanıtacağım kitabın başlığı, niteliğini özetliyor: “Ben miyim kurban”.

Türkiye Edebiyatı’ndan Kadına Karşı Şiddet Öyküleri Antolojisi’ni Didem Görkay ve Recep Usta derlemiş*.

Derleyenlerin kitabın başına yazdıkları cümlelerden bazılarını sizinle paylaşmak istiyorum:

“Çiçek benim ölü bedenimde açmayacak...
Medyada şiddet kurbanı kadın haberiyle karşılaşmadığımız gün kalmadı! Üzülüyoruz, öfkeleniyoruz ve bir şeyler yapmak istiyoruz. Sonra benzer bir başka haber daha çıkıyor karşımıza. Sonra bir haber daha...”

Bunları okuyoruz, görüyoruz ve diğer bir ölüme kadar unutuyoruz.

İşte derleyenler bu noktada edebiyatın kalıcılığını düşünüyorlar:

“Tam bu noktada, sürekli hale gelen bu acı karşısındaki çaresizlikte edebiyata yönelmenin bir fark yaratabileceğine inandık.
Ayşe Kulin’in Kurban adlı ilk kez yayımlanacak bir şiirinden oluşan ‘Ben miyim kurban?’ adlı kitabımız çıktı ortaya.”

Kitap hem fark yaratacak hem kalıcılık kazandıracak.

ANTOLOJİNİN ilk öyküsü Ayşe Kulin’in Kurban adlı öyküsü.

Başındaki şiir:

“Gençliğimde iki koçu bedel biçtiler
Üçüncüyü benim için kurban ettiler
Amanın beni başlık için yaktılar
Sürme gözlü koç mu ben miyim kurban?”

Öyküdeki Seher’in ölümü, kocası Abuzer’in ona bakışı, örneğine çok rastlanan bir durum ne yazık ki.

Türk edebiyatının büyük ustası Tomris Uyar, öyküsünü Hüseyin’e ithaf etmiş. Kadınların/kadınlığın köy ortamında ezilmişliğini, yok sayılmışlığını bu öyküden okuduğunuzda, o günü bütün ayrıntısıyla anarsınız.

Bensu Kaya, Askı’da adamı şöyle tanımlıyor: “Edebî değildin. Dramatik tarafın yoktu. Seri numarası silinmiş heriflerden biriydin.”

Didem Görkay, Büyü’de, annesinin öldürülüşünü bir Çehov duyarlığıyla anlatıyor. Elvan Arpacık, Ya Sabır’da öldürmeye mahkûm edilen bir kadın tipi yaratmış.

Kitapta yer alan diğer isimler şunlar: Fatma Burçak - İyi Çocuktu Sedat, İlknur Tolunay - Sahip, Mehmet Fırat Pürselim - Beyaz Gelinlik, Mine Söğüt - Beni Öldürmek İsteyen Muhteşem Hayat, Münire Özgencan - Karlı Bir Gün, Nilüfer Açıkalın - Kıyılan, Özlem Kiper - Mor ve Ötesi, Seda Özay - Körebe, Sercan Zorbozan - Viski, Şule Öncü - Totem ve Tabut, Zafer Doruk - Teyzem.

Edebiyata yansımayan kalıcılık kazanamaz

ÖYKÜLERİ okuduktan sonra, günlük haberler sizin belleğinizde yer edecek. Unutmayacaksınız.

(*) Alfa-Mona Yayınları.

Yazarın Tüm Yazıları