Bari hayaller özgür olsun

Haberin Devamı

HÜRRİYET’in 23 Nisan tarihli “Bırakın Çocuklar Konuşsun” manşetini okuyunca, düşündünüz mü hiç: Gerçekten büyükler çocukları dinliyorlar mı?
Onlara ne kadar söz hakkı tanıyorlar? Hatta bugüne kadar tanıdılar?
Ana-babalardan öğretmenlere bütün büyüklere kadar ulaşması gereken bir soru.
İşte Hürriyet bu tatlı, gerekli uyarıda bulunuyor.
Tam güne denk düşen bir kitaptan söz edeceğim.
Serhat Güney’in yazdığı, Size Genç Şair Diyenin... adını taşıyan romanı Kırmızıkedi Yayınları’ndan çıkmıştı.
Yatılı okulda okumadım, uzun süre aynı mekânda bir toplulukla beraber yaşamadım. Çeşitli alışkanlıklarda, çeşitli eğilimlerde birçok gencin bir arada yaşamasının zorluğunu anlatıyor Serhat Güney.
İki arkadaş, ikisi de karşıt anlayışta ama yalnızlıkta ve tedirginlikte anlaşıyorlar. Kitabın alt metinlerinden biri, aile baskısına, okul baskısına, çoğunluk baskısına rağmen birey olma savaşı.
Bastırılan duyguların farklı şekillerde ortaya çıkması, gizil isyanlara dönüşmesini anlatıyor. Kara roman olarak tanımlayabilirim, eğer bir türe bağlamak gerekirse. Bir gencin rutin okul düzenine, yaşantısına karşı gelmesi, acaba uyanmış bir bilincin başkaldırısı mı, yoksa gelip geçici bir gençlik bunalımı mı? Bu soruya doğru cevap vermemiz gerektiğini hatırlatıyor.


* * *

Haberin Devamı


BİZDE, başta öğretmenler olmak üzere, ana-babalar yaşadıklarının en ideal hayat olduğu konusunda ısrar ederler, yıllarca aynı söylemi sürdürürler. Oysa değişimin farkına varıp, bu değişimi hisseden gençlere karşı tavır, yaklaşım farklı olmalıdır. Serhat Güney, Size Genç Şair Diyenin... kitabında bilinçakışını deneyerek dile getiriyor bunu. Satır başı yapmadan, paragraf kavramına sırt çevirerek, soluk soluğa bir anlatımı yeğlemiş.
Bir saptamasına katılıyorum. Kendimizi överken, gerekçe olarak başkalarının eksikliklerini sayarız.
Özgüven kazanmanın yanlış yöntemidir bu.
Kimi zaman rastlarsınız sizi övenler, hakkınızda iyi şeyler söyleyenler lafı çok zaman ama ile bitirirler. Riyanın başka bir tezahürü olsa gerek...
Yatılı okuldan hafta sonu çıkmanın bile bir özgürlük hareketi olduğunu söylerlerdi birçok arkadaşım. Hafta sonunun tadını nasıl çıkardıklarına şahidim... Her şeye rağmen okula dönüş ayrı bir paradokstur. Hem dışarıyı özlersiniz, hem de arkadaşlarınıza anlatacağınız birçok şey vardır geride kalan...
Yazar bu paradoksu da anımsatıyor bize: “Bilseniz nasıl iple çekiyordum pazartesi sabahlarını, okuluma kavuşacağım için değil, ama onları bir kez daha afallatacağım için.”
Ciddiyet benim için her zaman bir gülünçlük unsuru çağrıştırır, yazara katılıyorum: “Ciddi olmak kadar çirkin bir şey bulunmaz sanıyordum bu dünyada, buna gönülden inanmıştım o günlerde.”
Ben hâlâ inananlardanım.


* * *

Haberin Devamı


KİTABI okuduktan sonra Hürriyet’in manşetini tekrar düşünün...

Yazarın Tüm Yazıları