İki ülke tek destinasyon

İZMİR’den bin Midilli’de in...

Haberin Devamı

İzmir’den bin Selanik’te in...

Ya da tam tersi...
Birbiriyle benzerliği olan iki ülke yıllarca düşmanca yaşadı.
Diyorum ya hep...
Şu siyaseti hayatımızdan çıkarsak dünya çok daha güzel olacak ama...
İşi siyasetçiler yönetince Türkiye ve Yunanistan neredeyse savaşın eşiğinden döndü.
Hatırlayın, küçücük bir kara parçası için fırtınalar koparılmadı mı?
Kardak Kayalıkları için iki ülke gırtlak gırtlağa gelmedi mi?
Oysa yok aslında birbirimizden farkımız...
Ben Yunanistan’a gittiğimde kendimi iyi hissediyorum.
Atina sokaklarında gezerken Türkçe konuşabileceğim insanlara rastlıyorum.
Bazı marketlerde Türkçe “İzmir tulumu geldi” diye yazılara rastlıyorum.
Kıyılarımız benziyor, yemeklerimiz benziyor, alışkanlıklarımız benziyor.
İnsanımız benziyor...
İki ülke turizmini mutlaka birlikte pazarlamalı, birlikte anlatmalı.
Başka çaresi yok...
Ve inanın böyle yaptığımızda iki ülke de bundan faydalanacak, turizmi gelişecektir.
O yüzden direkt uçuşları hep destekledim.
Ne yazık ki, önce SunExpress, sonra da Pegasus direkt Atina seferlerini kaldırdı.
Şimdilik Egean Havayolları seferlerini sürdürüyor.
Selanik’e de direkt uçuşlar bir sezon denendikten sonra kaldırıldı.
Oysa anlatılamadı ve ısrar edilmedi.
Karşılıklı feribot seferlerinin bu sefer iyi anlatılması gerektiğini düşünüyorum.
“İki ülke tek destinasyon” mantığıyla dünyaya açılmalıyız.
Ve bunu da hemen yapmalıyız.
Çünkü turizmde işler iyi gitmiyor ve yeni stratejilere ihtiyacımız var.
Ne yazık ki, çok kötü bir sezon geçirdik.
Sinyaller önümüzdeki yılın da böyle geçeceğini gösteriyor.
Turizme pansuman tedbirler değil, uzun vadeli planlar lazım.

Haberin Devamı


Ah be hocam

BİZİM dönemimizde hocalar, müdürler bize böyle bağırmazdı.
Yani, “Dingonun ahırımı mı burası?” deyip laf çakmazlardı.
Valla öyle...
Tane tane anlatırlardı, ikna etmeye çalışırlardı.
Bir yanlış varsa da neden yanlış olduğunu söylerlerdi.
Ardından da doğruyu, olması gerekeni gösterirlerdi.
İzmir Karşıyaka’daki Ankara İlkokulumuzun Hamdi Müdürü, sevgili öğretmenim Neşe Aras ve diğer öğretmenlerimizin bir gün böyle bağırdıklarını görmedim.
Onları hiç mi kızdırmıyorduk, hiç mi yaramazlık yapmıyorduk, hiç mi hınzırlık peşinde değildik?
Hem de neler yapardık, neler...
Her gün bir başkasının kafası patlar hastaneye giderdi, gürültüsüz patırtısız bir gün geçtiğini bile hatırlamıyorum.
Ama hep sakin kaldınız, bizim yaşlarımıza inmeyi bildiniz, güzel güzel anlattınız.
Kendinizden, çevrenizden örnekler verdiniz.
Teşekkür ederiz sizlere...
Hata yaptığımız zaman, “Evet yaptık...” demeyi öğrettiğiniz için...
Doğru yaptığımızda da, “Aferin...” dediğiniz için...

***

Haberin Devamı

Sonra mı?
Sonra Saint Joseph...
Ah Cemal Hoca ah...
Tatlı sert bir tavrı vardı ama bizi hiçbir zaman üzdüğünü hatırlamıyorum.

***

Elbette bir genelleme yapmıyorum; her öğretmenden, her okul müdüründen bahsetmiyorum. Böyle söylersem de haksızlık yapmış olurum.
Ama Karşıyaka Atakent Erdoğan Kibarer Ortaokulu’ndaki görüntüleri izlediğimde kendi çocukluğuma gitmeden edemedim.
“Andımız tartışmasına” hiç girmiyorum.
Çünkü yönetmelikler değiştirilirken bu konuları çok konuşmuştuk.
Bu andı seven, öğrenciliğimde söylerken gurur duyan biri olduğumu da söylemek isterim.
Dediğim gibi o geçmişte yaptığımız bir tartışmaydı.
Ben görüntüleri izlerken, “Ya hoca biliyoruz yönetmelikler var; onlar da genç çocuklar, bazı şeyleri alttan alamaz mısın?” diye geçirdim içimden...
Güzel düşünen çocuklar, gençler yetiştirelim.
Ve gençlerimizin hata yapma özgürlükleri olduğunu da hiç unutmayalım.

Yazarın Tüm Yazıları