Ütopyasızlık da bize mahsus

Acun Ilıcalı, ABD televizyonlarında son yıllarda yaşanan en büyük fiyaskoyu Türkiye’ye getirdi. ‘Ütopya’nın ‘sosyal deney’ iddiası Amerika’da can çekişirken, bizim derdimiz sadece inek.

Haberin Devamı

Fox’un ‘Utopia’sı TV8’e ‘Ütopya’ olup gelmeden önce, “majestik projeler nasıl batırılır” sorusuna ders gibi cevap verdi. Acun Ilıcalı Türkiye’ye getirdiği yabancı formatların orijinalleriyle karşılaştırılmasından pek hoşlanmaz. Ama bu durumda ‘Ütopya’ deneyinin şanını kurtaracak gezegendeki tek insan kendisi olabilir.

Fox’un daha geçen sene reality departmanının başına getirdiği Simon Andreae’nin biraz sıradışı bir TV zevki var. Öldüren memeler, yasak geyşalar ve seksin kimyasıyla ilgili programları gazlamış mesela. Fox onu tam da ‘Utopia’ öncesi bu pozisyona getirerek nasıl bir çılgınlık peşindeydi bilemem tabii de, her bölümü yüzde 25 reyting kaybederken bir şeylerin çok çok yanlış gittiği kesin.

Kısaca özetleyecek olursak;

Ütopyasızlık da bize mahsusKör göze parmak cast en sadık reality dostunu bile yordu. 1992’de MTV’de ‘Real World’u izlediğimizden bu yana bir şeyler değişmiş olmalı. Bir öfkeli adam, bir ırkçı, bir dindar, iki-üç hoppa kız, bir çift romantik ve bilge ihtiyar formulünü ‘son yılların en büyük sosyal deneyi’ iddiası içinde kimse yutmadı demek ki.

Ütopyasızlık da bize mahsusSonunda ödül olmayan yarışmayı kim ne yapsın? Bu kadar soyut bir vaat ancak Kuzey Avrupalıların bilinç seviyesinde işliyor herhalde (orijinal program Hollanda yapımı). Bir yıl boyunca bir çiftlikte ‘yeni hayat kurmak’ iyi hoş da 15 kişi için işin ucundaki havuç ne?

Ütopyasızlık da bize mahsus En saçması da şu, reality şov denilen şeyin tüm varlık sebebi ucuz olması. Utopia ise üç kuruş reyting alarak 50 milyon dolara mal oldu. Alkışlar Fox’a.

Haberin Devamı

TÜRKİYELİ’NİN ÜTOPYASI: İNEĞİ SATALIM PARACIKLARI ALALIM

Şimdi gelelim bizdeki duruma. Acun Ilıcalı, ister ‘Survivor’ adasına, ister ‘Yetenek Sizsiniz’ sahnesine seçiyor olsun, ‘bizden biri’ klişesini ustalıkla işletiyor. ‘Ütopya’ seçkisini de yaparken, bavulu kapamak için üstüne oturan anneleri, ekmek elli ninelerin uğurladığı kara oğlanları, tonton kız babalarını iyi bulmuş. Buzdolapları ucu kırık sebze magnetleriyle süslü mutfaklarında çekmiş önden. Dantelli fiskos sehpalarının başında vedalaştırmış.

Apartmandan çıkarken arkasından su döktüre döktüre uğurlatmış. Böylelikle binlerce kişi arasından bu çok tanıdık tezgahtarları, sigortacıları, öğrencileri ve kendisini olmadığı bir şey zanneden bir avuç insanı bir ambara tıkamış. Maalesef bu 15 kişi Ütopya’nın en çekilmez yarışmacısı Semih’in zannettiği gibi “Çok üst düzey meziyetleri sebebiyle” seçilmiş değil. Yalnızca birbirlerine girişme dinamikleri hesaplanarak, ağızlarından çıkacak zırvanın olasılığı ölçülerek buraya getirildiler. Yoksa kimse endüstriyel tasarımcı Altar’dan, elektrikçi Murat’tan, oyuncu Kurretülayn’dan bir gram yetenek sergilemesini beklemiyor. Fakat ABD versiyonundan farklı olarak bu insanları gündelik hayatımızda her yerde görüyoruz. Onları tanıdığımız için röntgenlemek isteme ihtimalimiz de daha yüksek. Oysa ‘Utopia’da nudist avcı Hex, çokeşli çiçek kız, hapishane kaçkını, alkolik orman köylüsü, hamile lezbiyen gibi karakterlerle haşırneşirdik, ki elbette fazla gelmişti.

Üstelik bu stereotipler habire kuracakları yeni dünyada demokrasi mi olsun, dinimiz ne olsun, Hıristiyan mı olalım ateist mi gibi meselelere girmeye zorlanıyordu. Bizim Semih Cumhuriyeti’nin tek derdi var: İneği satalım paracıkları alalım! Böyle de basit Türkiyeli’nin ütopyası. Acun Ilıcalı’nın eninde sonunda şu açık uç sorununa da el atacağından şüphem yok. Bir halk oylaması, eleme gecesi filan uydurur kurtarır izleyicisini kafa karışıklığından. Yarışmaysa en iyisini o bilir sonuçta.

Yazarın Tüm Yazıları