Hayaller İstanbul gerçekler Pakistan

Carrie Mathison İstanbul’a gelmedi ama büyüklerimizi epey huylandırmayı başardı. ‘Homeland’ üzerine türlü komplo teorisi kurulurken, Hollywood’la hayali savaşımız kızışıyor.

Haberin Devamı

Hollywood yıldızları 2013 yazında Recep Tayyip Erdoğan’a bir açık mektup göndermişti. Gezi Parkı eylemlerindeki polis şiddetini kınıyorlardı. Aralarında bu tür meselelerde asla eksik olmayan Susan Sarandon ve Sean Penn ikilisinin de olduğu mektup, tüm anglosakson nezaketiyle, soğuk soğuk uyarıyordu. Bizim taraftan tepki ise ‘F*ck Off’ diye bir kampanya oldu. Erdoğan da ilanı yayımlayan Times’a “Fiyatın ne, onu söyle!” diye çıkıştı. Üzerine iktidara yakın gazeteciler uzun uzun ‘Hollywood lobisinin’ çevirdiği pis işleri açıklamaya çalıştı. Herkes bize düşman olduğuna göre Hollywood da kültürel emperyalizmin pınarından üzerimize bin türlü uğursuzluğu boca etmekten geri kalmayacaktı!

17 Aralık-İran-Halkbank-Yetenekli Bay Sarraf-ayakkabı kutusu sırasında ise Batı yakasının en prestijli CIA draması ‘Homeland’in yeni sezonda Türkiye’ye taşınacağı konuşuluyordu. Hayırdır inşallah. Üstelik konu da İran-banka-ABD-teröre kaynak filan…

Neyse sonunda Carrie Mathison’ın (Claire Danes) da geçen hafta yayımlanan ilk bölümde dediği gibi İstanbul’u çok istediler ama olmadı. Çünkü hükümet yetkililerimiz “ülkemizi kötü gösterirler” kaygısıyla senaryonun her satırını okumak istemişti. Beğenmedikleri yeri değiştirip ‘one minute’ çekecekler, uğraştıracaklar diye İstanbul hop oldu Pakistan.

YENİ TÜRKİYE’NİN GLOBAL SANSÜR KURULU

Son 10 yılda İstanbul’da pek çok Hollywood filmi çekildi. ‘Taken 2’, ‘Hit Man’ ve ‘The International’ bunların arasında en ünlüleri. Ama elbette İstanbul’un yıldızının parladığı an James Bond’un Kapalıçarşı’yı fethettiği ‘Skyfall’. Ya da biz öyle bir parlama olacak sandık. Oysa olaylar Kapalıçarşı esnafının Daniel Craig’e “çekil git, siftah yapamadık” diye oyuncak kedi atmasıyla başladı. “Ülkemiz insanı böyle paçoz olamaz” hezeyanıyla, “İstanbul’u yanlış tanıtıyorlar” tutturganlığıyla noktalandı. Zavallı prodüksiyon ekibi, film içinde neden Türkiye tanıtımı yapmadıkları konusunda röportaj verip özür dileyecek hale geldi.
Aynısı ‘The International’da çatılarda gezinme sahnelerinde de bütün casus filmlerinde Sultanahmet, vapur, Pera manzaralarında da yaşandı. Tatmin olmadık. Huysuzlandık. Herkes zaten bize düşman olduğu için, haritada yerimizi gösteremeyecek cahiller oldukları için, tek dertleri kıskandıkları İstanbul’u karalamak olduğu için… diye sürdü gitti bu iş.

Şimdi ‘Homeland’ meselesi çıtayı bir tık yukarı taşıyor. Dış güzellik değil, iç güzelliğimiz de sıkıntı artık. Hollywood, Türkiye ile ilgili siyasi bir kurgu ihtimalini çıtlatsa panik atak geçiriyoruz. Eskiden tek derdimiz “Biz deveye binmiyoruz”u anlatmaktı ne güzel. Şimdi, başımızdakileri hırsız, yolsuz, çarpık gösteriverecekler diye senaryo okumaya görevlendirilmiş ekiplerimiz var.

Global sansür kurulu yani bir nevi. Ajan Carrie Mathison’a güvenmeyenler, ‘Kızılelma’yla, ‘Kurtlar Vadisi’yle, ‘Beyaz Karanfil’le ‘Yeni Türkiye’lerinin hayali öyküsünü anlatıyor. “Güzelim Sultanahmet Camii’ni beş dakikacık göstermişler” masumiyetinden hayaletlerle savaşın ortasına ne zaman düştük bilen var mı?

Yazarın Tüm Yazıları