Sansüre hayır diyenler kazandı

Altın Portakal jürisi sansür işine ne diyecek?” diye yazınca Yılmaz Erdoğan biraz bana sitem etti...

Haberin Devamı

“Yılmaz ne yapacak?” diyerek kendisini ortaya attığımı düşünüyordu...
Evet, ben de biliyordum belgesel jürisinin farklı, Yılmaz’ın başkanlık yaptığı ulusal jürinin farklı olduğunu.
Ama sonuçta aynı festival...
Aynı festivalde sansür tartışılıyorsa Yılmaz da, jürideki diğer arkadaşlar da bu tartışmadan kaçamazdı.
Her kesimden sansüre itiraz edenler sesini yükseltmese... Ben Yılmaz’ı ortaya atmasam... Yılmaz, “ Sansürün olduğu yerde ben olmam” demese...
Belgesel jürisinin başkanı istifa etmese...
Konu böyle hararetli tartışılmasa...
Bütün sorumlular taşın altına elini sokmasa...
Belki de sessiz sedasız festivalden derdest edilecekti
Gezi belgeseli...
Sansür belası biraz daha sessizce kanımıza karışacaktı.
Kaldı ki, tam da Yılmaz’ın bana söylediği çözüm önerisi hayata geçirildi.
Yeniden değerlendirildi belgesel, yeniden tartışıldı, yönetmen İngilizce altyazısındaki bir küfrü kaldırmayı kabul etti ve sonunda iş bu aşamaya geldi.
Yarışmadan çıkarılan Gezi belgeseli yeniden yarışmaya davet edildi.
Fena mı oldu?
Sansüre hayır diyenler kazandı.
Not:
Bu arada filmin yönetmeni Reyan Tuvi kadar, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’i de tebrik etmek gerekiyor.
Krizi tırmandırmak yerine, çözüme odaklı oldukları için.

Haberin Devamı


Çakal Carlos gibi

Deniz Seki’nin yurtdışında olduğu söylendi. Paris’te görüldüğü öne sürüldü...
Son iddia ise yurtdışına hiç çıkmadığı, Türkiye’de olduğu yönünde.
Tanınmamak için sürekli kılık değiştiriyormuş.
Kredi kartı ve telefon hiç kullanmıyormuş. Türban takıyormuş. Güneş gözlüğü kullanıyormuş...
Saç rengi ve giyim şeklini sürekli değiştiriyormuş...
Vallahi yazılanlar doğruysa bizim de bir Çakal Carlos’umuz oldu demektir.
Çakal Carlos, 80’lerden itibaren 25 yıl boyunca tüm dünyada CIA’i, Mossad’ı, Interpol’ü peşinden koşturmuş ve kılıktan kılığa girerek 2007’ye kadar yakalanmamıştı.
Üstelik Deniz Seki, kadın başına koca emniyeti peşinden koşturuyor ve iddiaya göre Türkiye sınırları içinde yakalanmamayı başarıyor!
Annesinden aracılarla para aldığı söyleniyor.
Nerede yaşıyor, ne yiyor, ne içiyor...
Merak ediyorum bu yazıları da okuyor mu acaba?
Deniz’in bu kaçış macerası filmlere konu olacak kadar ilginç bir hale dönüşmeye başladı...

Haberin Devamı


Leyla geri döndü

Bu aralar Cihangir’de bir mutluyuz sormayın.
Mahallemizin efsane barı Leyla, 7 yıl aradan sonra geri döndü...
Hem de hiçbir şey olmamış gibi; aynı konsept, ortadaki aynı barı, aynı havasıyla... 7 yıl önce Leyla bizim buralardan gitmek zorunda kaldığında hiçbirimiz evli değildik.
Çocuklarımız yoktu...
2004’te ilk açıldığında bir anda popüler olmuş, sanatçı, oyuncu, yönetmen, gazeteci birbirinden ünlü müdavimleriyle sadece Cihangir’in değil tüm İstanbul’un en gözde mekânı olmuştu Leyla...
2007’de ortaklar arasında anlaşmazlıktan dolayı sessize çekip gitti bizim mahalleden. Sonra da yerine açılan hiçbir mekân Leyla’nın tadını vermedi.
Bayramdan hemen önce gittiği gibi sessizce yeniden açılıverdi Leyla, Cihangir’de...
Elbette Deniz Türkali yönetiminde...
Eski bir dostu görmenin sevinciyle koşarak gittik Leyla’ya.
Anılarımızı tazeledik, “Ah şu barın dili olsa da” diye lafa başladık, “Ne partiler, ne doğum günleri, ne kahvaltılar yaptık” diye devam ettik...
7 yılda Leyla’da hiçbir şey değişmemiş.
Mönüsü, şefi, işletmecisi, duvarda mönülerin yazıldığı dev kara tahtası, gazete standı bile sanki dokunulmamış gibi duruyordu.
Deniz Türkali zorlasa, barmenler bile aynı olacakmış hani...
Leyla aynı Leyla’ydı, bir baktık biz değişmişiz, kahvaltıya gittiğimizde pusetler, yanımızda çocuklar vardı...
Ben ve arkadaşlarım bu kış 20’nci yılımızı kutlayacağız Cihangir’de.
Bilin bakalım ne yapacağız?
Elbette Leyla’da büyük bir parti vereceğiz.
Eski günlerde olduğu gibi...

Haberin Devamı


İade-i itibar

Eylül ortasında THY’nin dergisi Skylife ’ın son dönemde editoryal olarak çok zayıfladığını, uçaktan inerken artık dergiyi yanıma bile almadığımı yazmıştım.
Uzun zaman sonra ilk kez Skylife’ın bir sayısını yanıma aldım; ekim sayısını...
Galatasaray maçı dönüşü Londra-İstanbul uçuşunda dergiyi elimden düşüremedim. Sultanahmet’teki Alman Çeşmesi’nin hikâyesini...
Türkiye’nin ilk üst düzey animasyon filmi “ Evliya Çelebi”nin 24 Ekim’de vizyona gireceğini...
İnsanoğlunun bir haftada sahip olduğu 168 saati nasıl harcadığı gibi eğlenceli konuları...
3. Mardin Bienali’nin detaylarını... Tebriz’i, Leipzig’i Skylife’ın bu sayısından öğrendim. Pekiyi dergiyi neden yanıma aldım?
Gökyüzüne bakmaya meraklı olanlar için müthiş yol gösterici olan teleskop dosyası için...
Elinize sağlık arkadaşlar, her
sayıyı böyle dolu dolu istiyoruz...

Yazarın Tüm Yazıları