Otobüs patlıyor merak eden gazeteci yok

İngiliz gazeteleri bu işin ıcığını, cıcığını ortaya çıkarır, grafiklerle, uzman görüşleriyle okurlarına anlatırdı...
Ama bizde Yenikapı’da yaşanan olayın üzerinden iki gün geçti, konuyu merak eden tek bir gazeteci yok...
Oysa merak edecek o kadar çok nokta var ki?
1- Sıkıştırılmış doğalgazla bu otobüsler nasıl çalışıyor? Bu tüpler çarpışmalarda da patlar mı?
2- Sıkıştığı köprü otobüsün güzergahı mı, güzegahıysa her gün geçtiği köprünün altına o gün nasıl sıkıştı... Yok değilse orada ne arıyordu?
3- 300 metre öteye fırlayacak kadar tehlikeli tüpler yolcular için can güvenliği tehdidi oluşturmuyor mu?
4- Köprünün üzerinde yazdığı gibi, köprünün yüksekliği gerçekten 2 metre 80 santim mi? Bir muhabir gidip ölçse ne sonuç çıkar?
5- O köprünün altından geçen ilk belediye otobüsü bu mu? Diğer belediye otobüsleri sıkışmıyor da bu niye sıkıştı?
İstanbul’da her gün milyonlarca insanın kullandığı belediye otobüsleriyle ilgili, milyonlarca insanı ilgilendiren bir konu bu...
Gördüğüm, bir tek gazetecileri ilgilendirmiyor...
Gazeteciliğin en önemli unsuru merak, giderek bizim meslekten uzaklaşıyor...

Demirdöküm reklama kız çocuklarını ekleyecek

Demirdöküm’ün son reklam filminde sadece erkek çocuklarının kullanılmasını eleştirmiştim...
“Bu ülkede kız çocukları yok mu, ayrımcılık 40 saniyelik reklam filminde bile yapılıyor” diyerek...
Demirdöküm Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Ertuna konuyla ilgili bir açıklama gönderdi...
“Tüm iş süreçlerinde kadın-erkek eşitliğine önem veren, ülkemizde kadınların her alanda daha fazla yer alması, cinsiyete dayalı ayrımcılığın önlenmesi konusunda her dönemde hassas davranan bir şirketiz...
En son yayınlanan reklam kampanyamızda herhangi bir cinsiyet ayrımcılığı yaklaşımımız olmamıştır, olması da düşünülemez.
Bununla birlikte reklam filmimizin, yazınızda belirttiğiniz gibi algılanma ihtimali şirket değerlerimiz açısından kabul edilemez bir durumdur...
Hızla, bu yanlış anlaşılma ihtimalinin ortadan kaldırılmasına yönelik aksiyonlarımızı alıyoruz...”
Kendilerine çok teşekkür ediyorum hem bu açıklamadan, hem de reklamı hızla revize edip kız çocuklarını da ekleyecekleri için...
Demirdöküm gibi Türkiye’nin en köklü şirketlerinden birine de, gözden kaçan bir eksikliği böyle hemen düzeltmek yakışırdı...
Yeni reklam filmini merakla bekliyoruz...

Barista müziği

2010 yılında kurulan Barista, kısa süre önce ilk albümleri DayDream’i çıkardı...
İyi müzik yaptıkları kadar, hayata bakışları da güzel...
Rebel Moves’un Are You Satisfied albümünü çok sevdim ben, Barista da bana Rebel’cileri çağrıştırdı ilk dinlediğimde...
13 İngilizce şarkının yanı sıra, 3 Türkçe şarkı da yer alıyor albümde...
Bunlardan biri de, Haydan Gelen...
Sözleri ilginç, bakın ne diyor:
“Kaldırımın kenarında / Tozun kirin altında / Puroları ağızlarda / Mojitolar masada...
Paraları götürdü ya / Helal haram demeden / Anladığı bu kadarmış / Şu kısacık hayattan...
Kafası kel orta yaşlı / Yanında da kevaşe / Ye iç yat / Daha ne var ki anlamsızlıklarında...
Yedikleri tam özenti / İçtikleri görmemiş / Kazıksa fiyat iyi / İçindeki hadıma...
İzahati bu mu koca yaşamın / Ellisindeki adamın / Öğretecek neyi var ki oğluna / Kendi bir halt değil ki / Parasıyla bir halt olsun...”
Albümdeki tüm şarkı sözleri gibi bu sözler de grubun kurucusu Bahadır Eryılmaz’a ait.
Blues ve rock melodilerini seviyorsanız Barista’ya kulak verin, beğeneceksiniz...

Sevdiğim şeyler

* Karşıyaka’nın şampiyonluğu... 28 yıl sonra gelen Türkiye Basketbol Ligi’ni bir ilçenin coşkuyla kutlaması, tribünde renkli görüntüler, Boğazköprüsü’ne asılan dev KSK bayrağı... Hepsi ama hepsi çok güzeldi...

* Yazarlık yarışması... Şu an Küba’da Robinson ve Cuma filmini çeken Serhat Kılıç’ın Ankara’daki Okul’unda açtığı yazarlık yarışması... Kısa oyun ve kısa film konusunda hem profesyonellere hem aday yazarlara bir yarışma başladı... Bilgi www.okulluyuz.biz sayfasında...

* Nani’nin gelmesi... Hangi takım olursa olsun Türkiye’ye iyi yabancıların gelmesi futbolun kalitesini, göz zevkini artırır, Türk futbolunu yükseltir...
Hagi’ler, Alex’ler, Van Hooijdok’lar, Sneijder’ler gelmese ne çok anımız eksik olurdu değil mi?