Nermin Hoca’dan selam var

Hocaların hocası olarak anılan Nermin Abadan Unat’la geçen yıl Bodrum’da kaldığımız yerde tanışmış ve bir röportaj yapmıştım...

Haberin Devamı

Eğer okumadıysanız 94 yaşına girmeye hazırlanan bu müthiş kadınla geçen yıl 6 Ağustos 2014 tarihinde yaptığım röportajı mutlaka bulup okuyun...
Bu röportajdan bir yıl sonra Bodrum’da yine aynı yerde, yine aynı kumsalda yaz tatilimizde karşılaştık Nermin Hoca’yla...
“Çocuğun kaç aylık oldu” dedi...
“Herhalde karıştırıyor” diyerek, “Geçen yaz 3’tü, 4 yaşına geliyor” dedim...
“Pera’yı değil, Pars’ı soruyorum sana” diyerek bana 94 yaşında tıkır tıkır çalışan beyniyle ilk ayarı verdi...
Meğer yazılardan takip edermiş, “Senin yazıların kadar babalığını da takdir ediyorum” dedi...

* Görüşmeyeli ne yaptınız bir yıl boyunca?
- Yurtdışındaki Türkler’in oy verme davranışlarıyla ilgili araştırma yaptım... Bu sene 4 ülke Almanya, Fransa, Belçika ve Hollanda’da araştırma yaptık...
* Sonuç...
- Oralarda saat 1960’larda durdu... 1960’larda anneler babalar Türkiye’den çıktı. Nasıl bir Türkiye bıraktılarsa, hala tatile geldiklerinde tek kıstasları son 15 yıldaki inşaat, konut, yol konularındaki gelişmeler... Gözlerini kamaştıran tek şey onlar.
* 7 Haziran seçimlerinde de aynısı mı oldu?
- Orada farklı oldu... Son seçimde gerek Aleviler, gerekse Kürtler son derece faal oldu, bu sefer oy verme mezhep ve etnisite etrafında döndü... Avrupa’da böyleyken muhalefete en fazla oy Amerika ve Avustralya’da yaşayan Türkler’den çıkıyor, neden? Çünkü oralara gidenler yüksek vasıflı ve inşaattan, yoldan gözleri kamaşmayacak donanıma sahipler...
* Bu yıl okulda ders vermeye devam ettiniz mi?
- Nisan ayına kadar vermeye devam ettim ama bir tek bu kış vermeyeceğim okulda ders... Sağlığım el verirse 2016 ilkbaharında yine ders vereceğim okulda...
* Neden bu kış ders vermeyeceksiniz?
- Oğlumun babası, Yavuz Abadan’ın biyografisini yazacağım bu kış... Fevkalade mühim bir bilim insanıydı. Bir azınlık grubunun temsilcisiydi, Kırımlı bir Tatar’dı... Azınlık olarak Kırımlı Tatarlar’ın çok farklı tutumları olmuştur... Hiçbir zaman provokasyonların içinde yer almadılar, her zaman kültürlerini muhafaza etmeye çalıştılar...
* Eşiniz Yavuz Abadan kaç yaşında geliyor Türkiye’ye?
- 1905 Japon-Rus savaşında Japonya Rusya’yı yenilgiye uğratınca, Çarlık Rusya’sı Hıristiyan olmayanları da silahaltına almaya karar veriyor... Bunun üzerine Yavuz’un dedesi Türkiye’ye gidelim diyor... Yavuz annesinin kucağında 3 aylıkken geliyor... 4 ay sonra annesi, 4 sene sonra babası ölüyor ve babaanne ve halasıyla kalıyor... Buradan başlayan ve bilim insanlığına uzanan hikayesini yazacağım.

Haberin Devamı

Nermin Hoca’dan selam var

Haberin Devamı

Koalisyon da demokrasinin vazgeçilmez bir unsurudur

* 7 Haziran seçimleri sonrası politik fotoğrafı nasıl görüyorsunuz?
- Demokrasi canlı bir şey, bir süreç... Demokrasi öyle bir şey ki, aynı noktadan hareket ederek her zaman aynı mantıklı sonucu çıkaramıyorsunuz... Ben hâlâ ümidimi kesmedim koalisyondan... Koalisyon da demokrasinin vazgeçilmez bir unsurudur... Koalisyon birbiriyle uzlaşmaz gözüken anlayışların bir noktada buluşması demektir... Biz bunu başaramazsak hoşgörü diye bir şey kalmaz...

* Gönlünüzden geçen koalisyon var mı?
- İnanılmaz derecede bir kutuplaşma var, bunu kırmak lazım... Mesela AKP-CHP koalisyonu olsa ben bunu demokrasinin bir egzersizi olarak görürüm... Belçika’da Hollanda’da koalisyon hükümetleri değil bir sene 10 sene, 20 sene devam ediyor... Orada uzlaşıyor iki taraf da, bizde niye uzlaşmasın...

Haberin Devamı


Alevilik kabul edilmeli artık

* Türkiye’nin en büyük açmazlarından biri nedir?
- Siyasete hakim olan katı sünni bakış açısı... Türkiye’nin Aleviliği ayrı bir İslam öğretisi olarak kabul etmesininin zamanı geldi artık. Almanya’da federal sistem ne yaptı, önce Hamburg, sonra Bremen, Berlin ve Hessen... Dört ayrı idari birim Alevi dernekleriyle bir devlet anlaşması imzaladılar... Bunun anlamı şu: Okullarda Alevilerin kendi öğretileri okutulacak... Cemevleri ayrı bir ibadet yeri olarak sayılacak. Bayramları Alevi çocukları için serbest olacak...
Avrupa’nın ortasında Alevi topluluğu büyük itibar kazandı. Burada hâlâ kem gözle bakılıyor... Bu gelişmeyi bizim politikacılarımız görmezden gelemezler... Bizim politikacılar Bartholomeos ile iftar yemeğine gidiyor...
Harika, çok güzel bir şey de cemevinin ne kabahati var...

Haberin Devamı

Almanca ve İngilizce demokrasi kitapları
Nermin Abadan Unat, geçen yaz olduğu gibi bu yaz da maşallahı var, çok zinde... Her işini kendi görüyor, denize giriyor, güneşleniyor, eylülde 94 yaşına girmeye hazırlanıyor ve sürekli okuyor...
Şu sıralar elinde iki kitap var: “Demokrasi kurtulabilir mi” üzerine İtalyan ve Alman bakış açısıyla karşılaştırmalı iki kitabı aynı anda okuyor;
Biri Donatella Della Porta’nın “Can Democracy Be Saved” adlı kitabının İngilizce çevirisi...
Diğeri Otfried Höffe’nin “Ist die Demokratie Zukunftsfahig” adlı kitabı...
İtalyan bakış açısının daha gerçekçi olduğunu söylüyor Nermin Hoca...


Gazetecilere tek kimlik yetmez
Artık dijital çağda yaşıyoruz. Dijital çağ, dijital insan yaratıyor... Hem orada hem burada olmak iki kimlik gerektiriyor.
İki kimlik, üç kimlik, hatta dört kimlik... Tek kimlik olmaz artık... Bitti, o dönem bitti artık...
Şurada midye dolması satan adamın bir tek kimliği var ama topluma yön veren insanların, gazetecilerin giderek daha çok kimlikleri olması gerekiyor. Bunu yapanlar başarılı olacak...

Haberin Devamı

Nermin Hoca’dan selam var

Öğrencimle alakam olamaz dedi, evlenmek için 5 yıl bekledim

* Yavuz Abadan’ın hayatını yazarken herhalde nasıl tanıştığınızı da anlatacaksınız değil mi, kitaptan önce bize anlatsanız...
- Ben Yavuz’un öğrencisiydim... Eminönü Halk Evi’ne gidiyordum, o da oranın başkanıydı... 20 yaşındaydım, Halk Evleri’nde 1’inci sınıfa giderken... Daha ilk sınıfta benim kendisine karşı bir zaafım olduğunu anlayınca, “Benim öğrencilerimle bir alakam olamaz... Siz mezun olduktan sonra belki görüşürüz” dedi, bir daha da yüzüme bakmadı benim...
* Sonra nasıl evlendiniz?..
- 25 yaşında... Halk evini bitirdikten sonra Ulus gazetesinde işe başladım, Falih Rıfkı Atay çağırdı beni, savaşın son yılı... Ben gazeteciliğe başladıktan sonra Yavuz görüşmeyi kabul etti benimle ve iki sene sonra evlendik, 1946’da...
* Tam yokluk yılları...
- Yavuz evlenmeden önce dedi ki, “Benim 3 şartım var. 1- Savaş bitecek 2- Ailem muvaffak (başarılı) olacak 3- Ev bulunacak... Ben de ona karşılık dedim ki, “Bu üçü de benim dışında olan şeyler... Savaşı ben bitiremem... Ailenle tanışırım ama muvafakat konusunda bir şey yapamam... Evi de ben bulamam...” O zaman Ankara’da tek bir çivi yok... Böyle
evlendik biz...


Öğrencilerime magazin eklerini okuyun diyorum

* Gazete, dergi, kitap gün boyu sürekli okuyorsunuz...
- Ben öğrencilerimle konuşurken diyorum ki, eğer siz toplumsal olaylarla ilgiliyseniz iki şey yapacaksınız. 1- Gazete okuyacaksınız 2- Gazeteyle birlikte magazin haberlerini de okuyacaksınız... Hatta fırsatınız varsa resimli sosyete dergilerini de takip edeceksiniz... Ben öğrencilerime bunu tavsiye ediyorum...
* Çok şaşırdım... Hani felsefeyi, tarihi yutmuş bir hocadan bunu duymak çok ilginç... Okuyor musunuz siz magazin eklerini...
- Okumasam nereden bileceğim, sizin oğlunuz olduğunu... Okurum çünkü okumazsam ben Türkiye’de finans gücünün nereye gittiğini, finans dünyasının yeni dinamiklerini başka nereden öğrenebilirim. Koç ve Sabancı’yı bilmiyor değiliz ama Türkiye’nin yeni zenginlerini, genç kuşaklarını oradan öğreniyorum...
* Sosyete dergilerini bile okuyorsunuz ha?
- Hepsini... Size bir şey söyleyeyim mi, ben Maliye Bakanı olsam her müfettişi sosyete dergilerine abone ettiririm. Kim nerede ne harcıyor o dergilerde ortada zaten... Ben basını çok önemsiyorum... Ama çok üzülüyorum ki gençler artık gazete okumuyor... Haberi, bilgiyi sadece Twitter’dan öğrenmeye kalkmak fevkalade kötü bir şey...

Yazarın Tüm Yazıları