Gorili vurmayıp ne yapacaklardı

Amerika’da bir hayvanat bahçesinde gorilin yanına düşen 4 yaşındaki çocuğu kurtarmak için gorilin öldürülmesi bütün dünyada hayvanseverleri ayağa kaldırdı...

Haberin Devamı

Bizim Ömür Gedik de onlara uydu...
Gorilin ne suçu vardı diyorlar...
Sorumsuz anne-babanın suçunu goril çekmemeliydi diyorlar...
Neden güvenlik bariyerleri aşılamayacak şekilde yapılmadı diyorlar...
Buraya kadar yüzde yüz haklılar...
Hatta hayvanseverlerin tüm hayvanat bahçeleri kapatılsın çağrılarını da destekliyorum...
Gerçekten masum ve çok sevimli bir goril hayatından oldu...
Anne-baba sorumsuz diyorlar...
Evet öyle olduğu kesin ama bu 4 yaşındaki çocuğun goril tarafından parçalanmasını mı gerektirir?
Anne-baba, çocuktan kurtulmak için gorilin yanına bilerek de atmış olabilirler...
Bu durumda, ebeveynler kendi çocuğunu düşünmüyorsa bize ne deyip gorile yem olmasını mı izleyeceğiz...
Elbette görevliler müdahale edip kurtaracaklar...
Gorilin çocuğu kolundan tutup suların içinde sürüklediği görüntüleri izleyin, belki bir şey yapmayacaktı ama o kadar güçlü ki istemeden bile çocuğu öldürebilirdi...
Görevliler de böyle bir ihtimale izin vermeden gorili öldürdü...
Hayvan hakları örgütleri anne-baba hakkında dava açsınlar, zaten Amerika’da açılacaktır...
Hayvanat bahçesine güvenlik zafiyeti nedeniyle dava açsınlar...
Bunların hepsi tamam...
Ama gorilin vurularak öldürülmesine itiraz etmek anlaşılır gibi değil...
Uyuşturucu iğneyle vurulsaydı deniyor, o koca goril uyuşana kadar onun gibi 10 tane çocuk yerdi...
Dolayısıyla Ömür’cüm, bu olayın gorilin ölümüyle sonuçlanması olabilecek en doğru finaldi...
Umarım hayvanat bahçelerinin kapatılması tartışmalarını alevlendirir de, gorilin ölümü boşa olmaz...

Haberin Devamı

Filmlerdeki sigara sahneleri özendirir!

Tam da 31 Mayıs Dünya Sigarasızlık Günü’nde, Milano’dan dönerken THY uçağında Dressmaker filmini izledim...
Kate Winslet’in oynadığı bu film Düşlerin Terzisi adıyla kasım ayında vizyona girmişti bizde...
Sigara lobisiyle Hollywood’un kol kola olduğunun son kanıtı oldu bu film benim için...
Karakterlerin sigarayı yakma, içine çekme, çekerken tütünün yanma sesi o kadar detaylı ve güzel verilmişti ki...
Sigarayı bırakalı 20 yıl oldu, 20 yıldır hiç bu kadar canımın sigara çektiğini hatırlamıyorum...
Filmlerdeki sigara sahnelerinin özendirici olduğunu kendi üzerimde test etmiş oldum resmen...
Peki film nasıldı? Çok başarılı...
Sigara sahnelerine takılmadan izleyebilirsiniz...

Haberin Devamı

Biz ayıba ayıp deriz...

Ertuğrul Özkök’ü eleştirdiğim için bana kızan Fenerbahçe taraftarları soruyor, “Obradovic’e yapılana neden ses çıkarmıyorsun” diye...
Nasıl çıkarmam...
Nasıl böyle bir şeyi onaylayacağımı düşünürsünüz...
İster yüzüne tükürülmüş olsun, ister ayran atılmış olsun fark etmez... Obradovic’e yapılan kocaman bir ayıptır...
Fenerbahçeli oyunculara yapılanlar büyük bir ayıptır...
Tıpkı Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın Galatasaray’la oynanan futbol ve basketbol maçlarında holiganlar gibi hareket etmesinin ayıp olduğu gibi...

New York’ta Mor ve Ötesi

İnsan inanamıyor ama gerçekten de Mor ve Ötesi’nin 20. yılı...
Hatırlayamadığım kadar uzun zaman oldu Mor ve Ötesi konserine gitmeyeli.
Hazır New York’tayken ve onlar da Amerika turnesine çıkmışken izlememek olmazdı.
Serdar İlhan Presents tarafından gerçekleştirilen bu konserlerden New York ayağı, yine Serdar İlhan’ın ortağı olduğu ve hemen hemen buraya gelen her Türk grubun konser verdiği Drom’da oldu.
New York enteresan, o kadar kalabalık ve bir o kadar da yalnız bir şehir ki, burada herhangi bir Türk grubun konserinde izleyenlerin gözlerinde geçmişe olan özlemi görmeniz mümkün.
Sevdikleri grupların yaptığı müzik de muhtemelen o anıların soundtrack’i...
Bu sebeple daha önce yine Amerika’da çeşitli şehirlerde Gripin’i izlemiş biri olarak kitlenin heyecanlı olacağından hiç şüphem yoktu.
Ne çalacaklarını, konserin nasıl geçeceğini filan merak ediyordum elbet ama en çok da aşırı yorucu olan bu turnenin üzerlerindeki etkisini merak ediyordum.
Boston ve Philadelphia ardından üçüncü gecelerinde New York’ta sahnede olmalarına ve hiç dinlenmemelerine rağmen o kadar güzel bir konser verdiler ki sanırım sevdiğin işi yapıyor olma enerjisi bu olsa gerek.
Konser son albümde en beğendiğim şarkılardan ‘Tamiri Mümkün Kalbinin’ ile başladı.
Neyse, ne zaman ki ‘Uyan’ çaldılar, tam da yıldönümü olduğu için Gezi’ye gitti aklım...
Biliyorsunuz ki Gezi’den yıllar önce yazıldı o şarkı, ne kadar da geleceği gören bir şarkıdır...
Benim kafam başka yerlere gitti tabii bu şarkıyla ama hızlıca kafamdaki o pop-up’ı kapatıp konser keyfine geri döndüm.
“Winter is coming” söylemi hayatımıza girmeden çok önce yaptıkları ‘Kış Geliyor’, ‘Re’, tabii ki daha ilk notada çığlıkların koptuğu ‘Cambaz’, ‘Bir Derdim Var’, ‘Daha Mutlu Olamam’ ve nice eski ve muhtemelen unutulmayacak şarkılarla dolu güzel bir konserdi.
Ne acayip di mi ülkemizde konserler, şenlikler, festivaller bir bir iptal olurken bir başka ülkenin bir başka şehrinde çok daha rahat ve kaygısız bir şekilde konser izlemek?
Gerçekten acayip. Ama ne dediler? “Her şey ama her şey geçer...”
Not: Mor ve Ötesi’nin bu konser izlenimini bir süredir New York’ta yaşayan müzik yazarı ve sunucu İpek Atcan kaleme aldı...

Yazarın Tüm Yazıları