Hemen yapılması gereken...

Şu Tweet’in İngilizce halini geceyarısını biraz geçe okumuştum:

Haberin Devamı

“#Kobani’de son 48 saat içindeki hava saldırıları #IŞİD saldırı birimlerini, saldırıların başlatıldığı alanları, sığınakları; ve #Rakka’daki bir garnizonu imha etti. # Suriye”

Tweet’i kaleme alan imza önemli: Brett McGurk. ABD’nin Irak ve İran’dan sorumlu Dışişleri yetkilisi. Bizdeki Müsteşar Yardımcısı’na tekabül ediyor. Kendisini Mart ayında Süleymaniye’deki bir sempozyumda izlemiştim. Iraklı tüm siyasi aktörlerler ve özellikle Kürtlerle yakın ilişkisi dikkatimi çekmişti. Birkaç gün önce de, Emekli General John Allen ile birlikte IŞİD’e karşı işbirliği amacıyla temaslar yürütmeye gelmişti.

Brett McGurk’ün Kobani’deki hava saldırılarının etkisine dair özgüvenli haberini doğrulayan gelişmeye dün sabah tanık olundu. Üç haftayı aşkın süredir ilk kez kenti savunan güçlerden iyimser mesajlar geldi. Karşı-saldırıya geçecek kadar inisyatif alabildiler. Kentin batısındaki bir köy ve çevresindeki bazı tepeler IŞİD’den geri alındı, en sert saldırıların geldiği doğu yönündeki bazı mevzilerdeki IŞİD bayrağı indi.

Haberin Devamı

Kobani’de durum tersine döndü diyebilir miyiz? Bilemiyorum. Der Spiegel’in son sayısında “Kobani Kantonu”nun dış ilişkiler sorumlusu İbrahim Kurdo’nun birkaç gün önce telefonda heyecanla haykırdığı şu sözlerine yer verilmişti:

“İD (İslam Devleti) savaşçıları binlerle, tanklarla ama büyük ölçüde güneyden, doğudan, yaya geliyorlar. Sayıları sürekli yükseliyor. ‘Lord of the Rings’i andıran bir durum bu ve biz onları durduramıyoruz. Koşuyorlar ateş ediyorlar, koşuyorlar ateş ediyorlar, ölüm umurlarında değil.”

IŞİD’in, geçen Cuma günü itibarıyla Rakka’dan, Deir ez-Zor’dan, el-Bab’dan, “Hilafet Devleti”nin her köşesinden getirilen takviyelerle 9000 kişilik bir güçle, tahmini 3000 kişilik Kürt gücüne karşı savaştıklarının bildiren Der Spiegel, “Kobani Kantonu” dış ilişkiler sorumlusunun, 14 etkili hava saldırısının gerçekleştiği Perşembe günü daha umutlu konuşmuş olduğuna dikkati çekiyor.

Kobani’de süre uzadıkça, tanklarla, modern ağır makinalı tüfeklerle, havanlarla ve sürekli silah ve savaşçıyla takviye edildiği görüntüsü veren IŞİD’in, birkaç bazuka ve hafif kalaşnikoflardan öteye savunma silahı olmayan Kürtlerin üstesinden gelmesi kaçınılmaz.

Haberin Devamı

Bunu sadece amansız bir hava harekatı durdurabilir. Şimdi olan da o galiba. Durdurabilir. Ama, tümüyle önleyebilir mi?

Soru işareti...

Kobani, kendiliğinden ilgili orada direnenlerin ötesinde herkes, milyonlarca insanın geleceği, ülkelerin istikrarı, iç dengeleri, dış politikaları, uluslararası ilişkiler bakımından önem taşır oldu.

Nitekim, Der Spiegel şu satırlara yer vermiş:

Kobani’de zafer İslam Devleti için büyük zafer olacak çünkü böyle bir gelişme, terörist milislerin ABD gibi bir süperdevlet yönetimindeki bir ittifak tarafından dahi durdurulamayacağının kanıtı olacak. Kobani’deki gelişmelerin ABD önderliğindeki koalisyonun ayakta kalıp kalamayacağını ve İD’ye karşı savaşta başarı kazanıp kazanamayacağını da belirlemesi ihtimali bile var.

Haberin Devamı

Eğer şehir cihatçıların eline düşerse, Kobani, Türkiye, Ankara ile PKK arasındaki barış süreci ve tüm ülkenin istikrarı için de bir felaket olacak.”

Geçen haftanın olayları bunu açıkça gösterdi zaten. Kobani’nin kaderi ile Türkiye Kürtlerinin gelecek algılaması arasında etle tırnak gibi olan ilişkiyi, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın dünkü çok sert ve hükümeti ağır bir dille eleştirdiği konuşmasının HDP’nin niçin gösteri çağrısı yaptığını izah ettiği şu bölümünden de kolayca anlayabilmek mümkün:


“Mürşitpınar’da IŞİD kapıyı ele geçirmek üzereydi. Koalisyonun uçakları vurmuyor, boş boş dolaşıyordu. 'PYD ile ne yapılacaksa yapılsın, halkımız bu durumu teşhir etsin, imdat çağrısı yapsın' istedik. Halkımızla birlikte sokağa çıktık. O çağrının arkasındayız. O çağrıyla birlikte koalisyon uçakları IŞİD’i Kobani’de vurmaya başladı. Biz Türkiye de dâhil olmak üzere o ülkeleri teşhir edelim istedik. Tek bir şiddet çağrımız oldu mu? Her halkın sabrı bir yere kadardır. Siz emirle kadrolarınıza iş yaptırabilirsiniz. Biz onlardan değiliz, bunu öğrenemediniz mi? Ölümden öte köy var mı? Neyle tehdit ediyorsunuz? Madem provokasyon var, bunu gördün, ilk günden HDP ile el ele verip neden sorunu çözmedin de 'Kobani düşecek' dedin."

Haberin Devamı

Aslına bakılırsa, -eğer bir raslantı değilse- Türkiye’de Kürtlerin Kobani için ayağa kalkmasıyla, IŞİD’e yönelik hava harekatının şiddetini arttırmış olmasıyla doğrudan bir ilişki kurulabilir. Brett McGurk’un hava harekatının IŞİD’e ciddi zarar verdiğine ilişkin ilk tweet’inin tarihi 9 Ekim. Yukarıda alıntıladığımız, “Kobani Kantonu” dış ilişkiler sorumlusunun umudunun artmasına yol açan, IŞİD’e yönelik ilk etkili hava harekatının tarihi ise 8 Ekim.

Koalisyon”un Kobani’de etkili olmaya başlamasıyla birlikte, Türkiye’nin son derece olumsuz ve tehlikeli gelişmelerle yüzyüze kalması gerçeği de söz konusu.

Bunun –o da korkutucu biçimde şimdilik- nispeten yatışmasının Abdullah Öcalan’ın devreye sokulmasıyla mümkün olabildiği biliniyor. Demirtaş, Öcalan’ın “mesajı”nın tümünü dün açıkladı:

Haberin Devamı

“Son Kobanê IŞİD kuşatmasından kaynaklanan şehir olaylarının önünü almak için hükümetle temasa geçmeniz hayatiyet arz etmektedir. Aksi halde önü katliama açık provokasyona yol açmış olacağız. Taraflar dar çıkar bakışlı inatlaşmaları terk etme durumundadır. Bu ortamda çözüm sürecini hızlandırmanın yolu başarınızla orantılıdır. Hükümetten seri adımlar beklemek çok önemli ve hakkımızdır. Başta çatışma durumunda kaldığımız STK’larla diyalogla çözme yöntemi önemlidir. Bu konularda gerekli hassasiyet beklentisiyle, en kısa zamanda görüşmek dileğiyle. Selamlar, Abdullah Öcalan”

Ahmet İnsel, dün Radikal’de Abdullah Öcalan’ın devreye girişini, çok isabetli biçimde şöyle tasvir etmişti:

“’Cumhurbaşbakanı’ sürekli gaza bastığı için motor freni çalışmayan, onu gören hükümetin başının, bakanların ve parti yöneticilerinin de başkandan geri kalmamak için fren pedalının varlığını unuttukları bir el yükseltme yarışı izliyoruz. Geçtiğimiz hafta arabanın duvara toslayacağını görenler, iş iyice çığrından çıkmadan frene asıldılar. El freni İmralı’daydı. Yokuş aşağı giden vasıta el freniyle ne kadar durdurulabilirse, Öcalan’ın yolladığı mesaj o kadar durdurabildi şiddet sarmalını. Araba devrilebilirdi de. ‘Cumhurbaşkanı’nın, hükümetin başının ve başkana yaranma yarışı dışında gözleri bir şey görmeyen parti yöneticileri ve yandaşlarının ortalığı kaplayan kesif balata kokusunu duyduklarını ümit ederiz.”

Eğer, dün yapılan konuşmalar bir ipucu verecek ise, “kesif balata kokusu”nun hiç duyulmamış olduğuna hükmedebiliriz.

Geçen hafta yaşanan olaylar, Kobani’deki, yarın-öbürgün Afrin’deki, Cezire’deki gelişmelerden etkilenerek misliyle canlanabilir.

Böyle tehlikeli bir mecraya girilmişken, ne yapıp yapıp, AKP iktidarı ile Kürt siyasi hareketi arasında bir “modus vivendi” sağlanmalıdır.

Ülkemizin istikrarı ve bölgenin geleceği için öncelikli olan Türkiye-Kürtler beraberliğinin zemini ve altyapısı, ne yapıp yapıp, korunmalıdır.

Bu amaçla, bugün yapılması gereken, bunun en kestirme yolu –herşeye rağmen halâ geç değil- Kobani’ye “koridor” açılmasıdır.


Yazarın Tüm Yazıları