Helga teyzenin dairesi

Alsancak’ta karşılıklı dairelerde yaşardık.Ama tek daire gibi.Dış kapılar tüm gün birbirimize açık.Birinde biz. Karşı dairede Helga teyze, Ülgür amca ve kızları Melike.

Haberin Devamı


Ve arada sırada İstanbul’dan fırtına hızıyla gelip giden oğulları Aycan abi.Tam da vatkalı kazaklar giyip, saçımızı Sue Allen gibi kat kat kestiğimiz, Pink Floyd’un The Wall albüm/filmini tekrar tekrar izlediğimiz, Fil Pizza’dan aldığımız sosisliyi yiye yiye şapşal şapşal gezdiğimiz, Fuar’da Çin pavyonunu ziyaret ettiğimizde Çin’e gitmiş kadar heyecanlandığımız, gözlerimin tam da denizin (Kordon’daki) renginde (kahverengi) olduğu, maç çıkışlarında bir abimin Karşıyakalı diğerinin Göztepeli taraftarlara yumurta fırlattığı 80’li yılların ikinci yarısı ve 90’ların başları...

Helga teyzenin dairesi

İşte tam da o yıllarda, görünmez köprüyle birbirine bağlı, o iki dairede ne günler yaşadık. Sofralar kurup, sofralar kaldırdık. Bayramları çoğunlukla bizde, Noel ve yılbaşılarını Helga teyzede koca çam ağacının altında karşıladık. Biz çocuklar için Filistinli babam Ortadoğu, Alman Helga teyze de mahallemizin Avrupa temsilcisiydi. İki daireden de hiç eksik olmayan ve dünyanın dört bir yanından gelen misafirler hepimizi eğlendirip, renklendirirdi.2 annem 2 babam var gibiydi. Hayatımın dönüm noktalarında hep Ülgür amca ve Helga teyzeye de danıştım. İngiltere’ye giderken, dönme kararı alırken, üniversite ve meslek seçerken... Helga teyzeye az mı içimi ters yüz ettim.Mesela, o sıralar 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim görevlisi olan Ülgür amca bir gün beni karşısına alıp uzun uzun konuşmasaydı, sonrasında ne gazeteci ne de televizyoncu olacaktım. Bambaşka bir mesleğe atılıp, bambaşka bir hayata akacaktım.Toplaştığımızda ve tencereler fokurdarken mutfaklarımızda, “Haydi” derdi babam, hepsi de gitar çalan kardeşlerim Adil, Fatih ya da Cem’e “Gelin buraya ve derhal çalın bize bir, Telli Turna!”Şarkılar sızdı o 2 dairenin pencerelerinden. Kahkahalar bulut oldu. Bazen de gözyaşlarımız, duvarlara nem.O evde ilk önce bir trafik kazası sonucunda Ülgür amcayı kaybettik.Sonra babam gitti.Büyüdük. Dört bir yana saçıldık.Aradan 20 yıl geçti. Ve bu hafta kuzenim Mesut, bir sürpriz olacağını çaktırmadan tutturdu da tutturdu:- Alsancak’ta bir sanat galerisinde muhteşem bir sergi var. Mutlaka gelmelisin?- Adres?- Boşver adresi. Konum atıyorum.Konumu izledim. Ve işte hayat. Buyurun buradan yakın. Karşımda Helga teyzenin dairesi!

Haberin Devamı

Helga teyzenin dairesi

Haberin Devamı


Yerce KardeşlerBiri usta bir fotoğraf sanatçısı, diğeri de harika bir mimar. Emin Emrah ve Nail Egemen Yerce kardeşler. Helga teyzenin dairesini satın almışlar. Ve aylarca uğraşıp burayı şahane bir çalışma, yaşama ve sergileme alanına dönüştürmüşler.Şu anda hala gezilebilir ilk enstelasyonlarının adı Yer/Fold. Ve enstelasyonun konusu da sıradan bu dairenin değişimi. Son olarak aldığı hal. Değişimi fotoğraflamışlar, filmini yapmışlar. Bana göre binalar canlıdırlar. Üstelik biz uyurken de uyumazlar. Sesler çıkarırlar. Kaslarını gevşetirler. Ruhları vardır. Dolayısıyla ben sergiyi gezerken Helga teyzenin dairesi beni tabii ki tanıdı. Bütün görmüş geçirmişliği ile çaktırmadan beni selamladı. Burada geçen binlerce anı zihnimde canlandı. Burada söylediğimiz şarkılar kulağımda çınladı.Hiç bir enstelasyon benim için bu kadar duygusal olamazdı. Demem o ki bu sergiyi de bundan sonra gelecekleri de kaçırmayın. Yerce kardeşlere burayı harika bir sanat merkezine dönüştürdükleri için teşekkür ederim.Helga teyze ve Ülgür amcanın dairesine de zaten bu yakışırdı.

Yazarın Tüm Yazıları