Gülümse, bulutlar gitsin

ÇOK üzülerek uyandığım bir sabahtı ve kulağımda çalıyordu.

Haberin Devamı

Yüzümü yıkamaya gittim, saçımı taradım, ne giydiğime bile bakmadan üstüme bir şey geçirdim. Yine oradaydı. Ona aldırış etmeden omuzlarımı daha da düşüre düşüre yürüdüm evin içinde. Kahvaltı etmesem de olurdu ve o bana “hadi gülümse” diyordu.

Gülümsemek için bir sebebi olmalı insanın diye düşündüm, benim o gün yoktu. Aslında o günlerde epey bir zaman olmadı. Beni bırakıp gitmişti dudağımdaki o iki kıvrım ki, çocukluğumdan beri benimle birlikte yaşarlardı.
Gıda boyalı, ama büyük mutluluk sebebi ilk pamuk helvamı yerken benimleydiler.
Karşı apartmanın bahçesinde babamdan ilk bisiklet dersi aldığımda oradaydılar.
Güzel sanatların yetenek sınavlarını kazandığımda, ilk kez aşık olduğumda, kendi paramla ilk arabamı aldığımda, ilk iş günümde, 50 metrekarelik ilk daireme taşındığımda, ilk yurt dışı seyahatimde, bazen hiç bir şey yokken ya da sokakta yıllardır görmediğim ve çok sevdiğim birini gördüğümde oradaydılar.
Çünkü normal insanlardık. Ve normal gündemlerimiz vardı. Dudaklarımızdaki iki kıvrım da bizimle birlikte yaşarlardı. Biz farkında olmadan gelir, biz üzüldüğümüzde giderlerdi. Her şey bizim kontrolümüz dışında gelişirdi ve ne zaman gülümseyeceğimize dışardaki dünya izin veriyordu.
Yanılmışım.
O iki kıvrım beni aslında hiç terk etmemiş. Hep orada durmuşlar. Sessizce benim onları yeniden hatırlamam için. Kendimi yeniden iyi hissetmem için.
Hayat 20’lerin başında umurunda olmayanı, 30’larında başına kakarak, 35’inde farkındalıkla öğretiyor. Diyor ki, ben sana kendine gelmen için ayağa kalkman için, iyi hissetmen için bir çift kanat verdim. Dudaklarının yanına kondurdum ve sen çareyi kişisel gelişim kitaplarında aradın.
Yarın bayram. Çoktandır unuttuğun o iki kanadı yerinden çıkarma, yanaklarına kondurma zamanı. Sevdiklerini koklaya koklaya öpme, elini baklava şurubuna daldırma zamanı. Mis gibi Türk kahvesi kokusu, en nihayet tatile çıktıysan mis gibi iyot kokusu. Bayram, yeni bebek kokusu.
Artık kaygılarımı bir çöp torbasına doldurup yanımda taşımayı reddediyorum.
Hayat ben korktukça daha çok üzerime geliyor biliyorum. Kanatlarıma sıkı sıkı tutunup gülümsüyorum. Önce dudaklarımdan başlıyor aydınlık, sonra saf gibi içimdeki saf ışığa inanıyorum.
Ben bunu yapmazsam kimse benim için yapmaz.
Biliyorum bu ülkede gülümsemek zor. Biliyorum hayat kolay değil.
Ama yarın bayram, bu gün değilse ne zaman?

Yazarın Tüm Yazıları