Akut’ta neler oluyor?

Arama-kurtarma faaliyetleriyle adını duymaya alıştığımız AKUT Derneği son zamanlarda gündemde farklı haberlerle yer alıyor. Sosyal medyada başlatılan imza kampanyası, başkanı hakkında Cumhurbaşkanı’na açılan hakaret davası… “Neler oluyor?” dedik ve AKUT Başkanı Sayın Nasuh Mahruki ile söyleşi yaptık.

Haberin Devamı

Sosyal medyada, Genel Merkez binanızdan çıkarılmak istendiğinize dair bir imza kampanyası var. Neden çıkarılmak isteniyorsunuz?


Van Depremi’nden bu yana, yani 4 – 5 yıldır beni AKUT’un başından uzaklaştırmak isteyen, Cumhurbaşkanı’nın da anonsçuluğunu yapan Orhan Karakurt’un başını çektiği bir ekip uğraşıyor benimle ve AKUT’la. Yaptığım röportajlardan kelime cımbızlayarak ellerindeki medya gücüyle algı yönetimi yapıyorlar ve hem kamuoyunu hem de AKUT gönüllülerini bana karşı yüklüyorlar. 3 haftadır yaşadığımız kriz sürecinin içinde genel merkezimizden çıkarılma tehdidi de vardı ve bu tehdidi Orhan Karakurt’tan duyduktan 10 gün sonra; bürokratik işlemlerde hiçbir sorunumuz olmadığı ve Defterdarlık tarafından da bize böyle söylendiği hâlde, 49 yıllık irtifak hakkımız iptal edildi. “15 gün içinde genel merkezinizi boşaltın.” resmi yazısı elimize ulaştı. Bu şekilde, yani 14 yıldır sorunsuz ve kira ödeyerek kullandığımız genel merkezimizden bizi çıkartma tehditleriyle AKUT’u baskılamayı ve strese sokup, aceleye getirip bize hata yaptırmaya çalıştıklarını düşünüyorum.


Akut’ta neler oluyor


Asıl amaçları benim AKUT’un başından ayrılmam. Arkasından gelebilecek AKUT’la ilgili amaçlarını şimdiden kestiremiyorum ama AKUT’u rahat bırakmayacaklarına eminim. Hemen olmasa da zaman içinde AKUT’u kendilerine benzetmek üzere dönüştürmek isteyeceklerini düşünüyorum.


Nasuh Bey, Genel Merkezinizin tahliyesiyle ilgili şöyle bir iddia var. “AKUT Derneği, yönetmeliğin ve irtifak hakkı ön izin sözleşmesinin gereklerini yerine getirmediği için merkezlerinin boşaltılması isteniyor. Dernek yöneticileri bunu biliyorlardı, hatta irtifak haklarında ön izin süresi 1 yıl iken Akut’un dilekçesine istinaden bu süre uzatılmıştır. AKUT bu gerçeği kamuoyuyla paylaşmıyor, tahliye olayını siyasileştiriyor.”

Haberin Devamı


Bu bilgi doğru değil. Çünkü irtifak hakkı dilekçemizi teslim ederken, ben, saymanımız ve mimarımız 3 kişi gidip Defterdarla, bize o yazıyı yollayan İstanbul Emlak Müdürü ve Şişli Emlak Müdürüyle saatlerce dosyamızı, evraklarımızı son kez değerlendirdik ve hiçbir eksik yoktu, her şey tamamdı. “Hayırlı olsun!” diyerek, irtifak hakkımızın tesis edilmesi talebimizi resmi dernek yazımızla teslim ettik. En küçük bir problem yoktu, iması bile yoktu. Ancak 5 Ekim’deki program bahane edilerek, genel merkezimiz elimizden alınmaya çalışılıyor. Buradaki ilginç ayrıntı şu; söz konusu TV programının hemen ardından, Orhan Karakurt’un bazı AKUT Ekip Liderlerini telefonla arayarak söylediği; “Nasuh artık bardağı taşırdı, AKUT’un başından gidecek yoksa bundan sonra AKUT ve AKUT’lular için her şey zor olacak.” dediğindeki gibi gerçekleşmesi her şeyin. Biz her şey yolunda diye bilirken, Orhan nereden biliyor Maliye Bakanlığı’nda yürüyen projemizin iptal edileceğini ve genel merkezimizin elimizden alınacağını 10 gün önceden?

Haberin Devamı

Ayrıca diyelim ki bu süreçte bürokratik eksiğimiz var. 14 yıldır kiramızı aksatmadan ödemişiz, en küçük bir sorun çıkarmamışız, içinde evsizlerin yaşadığı harabe halindeki kalıntıyı kendi paramızla yenilemişiz, harika bir yere çevirmişiz, devlete kazandırmışız, neden bize böyle davranıyorlar anlamak mümkün değil. Burası kamu yararına çalışan bir dernek, hem de kendi konusunda ülkenin öncü ve lider kurumu. Hepimiz burada gönüllü olarak çok önemli, ölümle yaşam arasında bir kamu hizmeti yapıyoruz, en zor, en acil durumlarda arama ve kurtarma hizmeti veriyoruz. Her şeyden önce Defterdarlığın, bir eksiğimiz, yanlışımız varsa dahi, bize haber verip yardımcı olması gerekirdi. Son anda bürokratik bir eksiklik bahane edilerek genel merkezimizin elimizden alınmaya çalışılması siyasi bir müdahaledir. İstanbul Defterdarlığıyla 14 yıldır sorunsuz yürüttüğümüz ilişkiye müdahale edip basit bir irtifak hakkı meselesini bile siyasileştirenler aslında ta kendileri. Orhan Karakurt, Maliye Bakanlığı’nda mı çalışıyor ki, Defterdarlığın bile bilmediği bizim irtifak hakkımızın iptal edileceğini önceden biliyor?

Haberin Devamı

Yasal irtifak hakkı ön izin süresi 2 yıl + 1 yıl + 1 yıl olmak üzere 4 yıldır, biz de sonuçta yasal hakkımızı kullandık ve bu süreçte, 1963 yılından kalan ipoteği kaldırdık, ön parselden geçiş iznini halledip tapuya işlettik ve bizim yapmamız gerekenlerin hepsini yaptık. Bu süreçte Defterdarlık yazışmalarımıza verdiği cevaplarda da bize çok zaman kaybettirdi. Bir yazımıza 7 ay sonra, bir diğerine 10 ay sonra cevap yazdı ve bize 17 ay kaybettirdi, şimdi zamanında bitiremediniz diyor.

Cumhurbaşkanına hakaret etme iddiasıyla ilgili olarak size ve AKUT’a kumpas kurulduğunu söylüyorsunuz. Hayatımıza ‘99 Adapazarı depremiyle giren, binlerce gönüllüsü olan bir arama kurtarma derneğine karşı neden kumpas kuruluyor?


Her şeyden önce AKUT çok temiz biz marka, çok temiz bir imaja sahip, en güvenilir kurumlarımızdan biri ve işini çok iyi yapan gönüllülerden oluşan büyük bir yapı. Bu büyük ve hareket kabiliyeti, esnekliği çok olan, her işi başarıyla kotarabilen yapıda ne yazık ki bazılarının uzun zamandır gözü var. Bu kumpasın amacı AKUT’un başından gitmemi sağlamak. Beni AKUT’un başından uzaklaştırmayı başarabilirlerse, hem beni siyasi söylemlerimden dolayı cezalandırmış olacaklar hem de AKUT’la ilgili kötü emellerine dönük ilk ve en büyük adımı atmış olacaklar. Arkasını nasıl zorlayacaklarını şimdiden bilemiyorum ama bugüne dek yaptıklarından kuralsız, yasa dışı ve etik dışı davranarak her tür kötülüğe kalkışabileceklerine eminim...


1 aydır zaten AKUT’un üstüne geleceklerini biliyorduk, Ankara’dan bu duyumları alıyorduk ve bu kez beni AKUT’un başından uzaklaştırmak için çok kararlı olduklarını da tahmin ediyorduk. Nitekim 5 Ekim’de katıldığım yine bu gruba ait bir TV programında geçen bir ifadeden çıktı bütün bu süreç. Lozan tartışılırken, Ege Adaları Lozan’da Yunanistan’a verildi uydurmasına karşılık ben de ‘AKP hükümetleri eliyle Yunanistan’a terk edilen 17 Adamızı’ gündeme getirdim. 17 Adamızın Yunanistan’a terk edilmesi ve “Adalarımızın işgal ve ilhak edilmesi sürecinde sorumlu olan Başbakan, Cumhurbaşkanı, Genel Kurmay Başkanları yargılanacak.” dediğim programda, adı hiç geçmediği hâlde, Sayın Cumhurbaşkanı’na hakaret ve tehdit ettiğim iddiasıyla başlatılan çok sıkıntılı bir süreç yaşıyoruz. 16 Adamız 2004 – 2006 yılları arasında AKP hükümetlerinin bilgisi dâhilinde ama Devlet aygıtından saklanarak Yunanistan tarafından işgal edildi. Bu konuyu 2008 yılında fark eden, Milli Savunma Bakanlığı Eski Genel Sekreteri Kurmay Albay Ümit Yalım gündeme getirdi. O tarihten sonra da Saygı Öztürk, Soner Yalçın, Yılmaz Özdil, Banu Avar, Ahmet Takan, CHP, MHP, HDP, Vatan Partisi ve daha başka pek çok kişi ve kurum da yazdı, sordu, sorguladı. Ayrıca Adalarımızın işgal edildiği dönemde Tayyip Erdoğan zaten Cumhurbaşkanı değil, Başbakan’dı ve bu süreçten Başbakan olarak sorumluluğu var. O programda Başbakan dediğimde Binali Yıldırım’ı kast etmediğim gibi Genel Kurmay Başkanı dediğimde de Hulusi Akar’ı kast etmedim, doğal olarak aynısı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için de geçerli çünkü dediğim gibi bu Adalar 2004 – 2006 yılları arasında Yunanistan’a terk edildi.


Orhan Karakurt, bir siyasetçi; siz ise Dernek Başkanı ve yazarsınız. Kulvarlarınız bu kadar farklıyken neden sizin AKUT’un başından gitmenizi istiyor olabilir?

Haberin Devamı

Bu sorunun cevabını bilmiyorum, kendisine sormak lazım. “2011 Van Depremi’nden bu yana neden Nasuh’u AKUT’un başından uzaklaştırmak için etik dışı ve yasa dışı yolları ısrarla ve inatla deniyorsun?” diye. Tahminim, hem muhalif siyasi söylemlerimden dolayı beni cezalandırmak, hem de zaman içinde AKUT’un içinde etkisini artırıp buradan bir güç ve menfaat elde etmek istediği yönünde.


Bunları yaşıyor olmak sizi ve arkadaşlarınızı nasıl etkiliyor?


Maalesef çok olumsuz etkiliyor. Sadece gönüllü olarak arama kurtarma yapmak ve insanlara faydalı olmak için çalışan gönüllülerimiz bu kavganın, bu gerilimin ortasında kalmaktan çok mutsuz. Buradan en kısa sürede çıkmak için uğraşıyoruz. İçimiz de karışık artık bu kadar baskıyla, tehditle, kumpasla boğuşmaktan. Yerlerinizden çıkarılacaksınız, hiçbir destek alamayacaksınız, Ankara’daki bütün işleriniz engellenecek, operasyonlara çıkamayacaksınız, bu önlemler yetmezse AKUT’luların özeline de geleceğiz gibi tehditler hâliyle bütün AKUT’u karıştırdı. Bazı yerleşkelerimizden, konteynırlarımızdan çıkarılma kararları şifahen söylendi. Bazı ekiplerimiz bölgelerindeki Afet Müdahale Planları’ndan çıkarıldılar. Öğretmen ve memur gönüllülerimiz “Bizi işten atarlar, sürerler” diye büyük tedirginlik içinde. Neden, Nasuh Mahruki artık AKUT’un başından gitsin diye. Gitmezse ekip liderleri ve gönüllüler hükümetin bu baskısını Nasuh’a yansıtsınlar ve içerideki baskıdan dolayı istifa etmek zorunda kalsın diye. Bu ülkede çok hukuksuzluk, çok haksızlık gördük ve bizzat yaşadığımız hâlde, devlet aygıtının bu şekilde kullanıldığı bir süreç daha önce hiç başımıza hiç gelmemişti.


Son olarak, yaşadıklarınızı Cumhurbaşkanı’na iletmeyi düşündünüz mü?

Haberin Devamı


Bu çok iyi bir fikir olabilir. Yıllardır gereksiz yere çeşitli seviyelerde gerilim yaşıyoruz, gönüllü olarak çok önemli bir kamu hizmeti ürettiğimiz hâlde neredeyse hiçbir kamu kaynağı kullanamıyoruz, hayat kurtardığımız arabalarımıza bile motorlu taşıt vergisi ödüyoruz, projelerimizde zorluklar ve engeller çıkartılabiliyor, hele şu son süreç artık sürdürülebilir olmaktan çıktı. Orhan Karakurt hak, hukuk tanımadan zorluyor bütün sınırları. Ben zorlama bir mantıkla suçlu dahi olsam derneğin geri kalanı, hiçbir gönüllümüz ve 20. yılını geride bırakan Türkiye’nin AKUT’u bunları hak etmiyor.

***Söyleşide bahsi geçen Orhan Karakurt’a cevap hakkı doğduğu için kendisine ulaşarak bir söyleşi teklifinde bulundum. Fakat kendisi ““Hukuki süreci başlattığı için teşekkür ederek söyleşi yapmayı kabul edemeyeceğini bildirdi.

Yazarın Tüm Yazıları