Sizi 67 milyon ağaç diken adamla tanıştırıyorum

Adam efsane.

Haberin Devamı

Gerçekten öyle.


Adı Jacques Rocher. Meşhuuuur Yves Rocher’nin oğlu. Yves Rocher-Institut de France Vakfı’nın kurucusu ve onursal başkanı. Aslına bakarsanız, bu havalı unvanların hiçbiri beni ilgilendirmiyor.

 

Sizi 67 milyon ağaç diken adamla tanıştırıyorum


Beni ilgilendiren şu: Bu adam, bugüne kadar beş kıtada, 67 milyon ağaç dikti.


Budur!


Yemin ederim bu ona âşık olmama bile sebep olabilir.


67 milyon ağaç ne demek!


Biz onları yakarken, bir bir keserken, maden filan yapmaya kalkarken...


Jacques Rocher bu gezegen için 67 milyon ağaç dikiyor. Alkışlamazsın da n’aparsın? Bu, bir insanın 67 milyon dolarının olmasından daha önemli bence,  bir sürü üniversite bitirmiş olmasından da... Bitkilerin efendisi o.

Haberin Devamı


Siz ona “Ağaç” deyin, o, size saatlerce konuşsun. En sevdiği ağaç ladin.


Zeytin ağaçlarına da bayılıyor.


Hayatının dönüm noktasıysa, Nobel Barış Ödülü sahibi Wangari Maathai ile tanışması. Altı yıl önce kaybettiğimiz Kenyalı Wangari Maathai, 2004’te sürdürülebilir kalkınma, demokrasi ve barışa olan katkılarından dolayı Nobel aldı. Bu ödülü alan ilk Afrikalı kadın oldu.


Jacques Rocher, 2007’de Maathai’yle tanıştığı zaman ona bir milyon ağaç dikme sözü veriyor. O sözü tutuyor. Sonra devamı geliyor. ‘Gezegenimiz İçin Ağaç Dikelim’ kampanyası kapsamında, 2013’te 25 milyondan fazla ağaç dikiyor.

 

Sizi 67 milyon ağaç diken adamla tanıştırıyorum


2015’te hedef, 50 milyon olarak belirleniyor. Şimdiyse hedef 100 milyon ağaca ulaşmak.


Şu anda 67 milyondalar!!! Gerçi Jacques Rocher, bu rakamın tsunamideki bir su damlası olduğunu söylüyor.


Dünya şahanesi bir adam. Ağaçlarla konuşuyor. Ormanların sırdaşımız olduğuna inanıyor.


Kardeşini 40 yaşında bir trafik kazasında kaybetmiş, gitmiş 40 yaşında bir ağaç bulmuş ve evinin yanına dikmiş, her sabah o ağaca bakarak, onunla konuşarak kardeşini selamlıyor. Babasını da 80 yaşında kaybetmiş. Bu sefer de 80 yaşında bir ağaç bulmuş, onu da evinin kenarına dikmiş, kendini böyle huzurlu ve mutlu hissediyor.

Haberin Devamı


O, ağaçların enerji verdiğine,bitkilerin bilgeliğine inanıyor.

Aynı zamanda, dünyanın bir pasaj olduğuna, buradan gelip geçtiğimize inanıyor.

2000 yıllık ağaçlar karşısında nefesi kesiliyor.

Ve ağaçsız yerlerde, kendini ölecek gibi hissediyor.

İşte bu adamın başkanı olduğu vakıf, 2001’de ‘Toprağın Kadınları’ projesini hayata geçiriyor. Projenin amacı, doğayla bağımızı güçlendirmek, çevreyi koruyan, toprağına sahip çıkan kadınları desteklemek ve son olarak da cinsiyet eşitliğine katkıda bulunanları ödüllendirmek.

Vakıf, doğaya inandığı kadar, kadınlara da inanıyor. Bugüne dek kadınların geliştirdikleri doğa ve çevre projelerine tam 1.6 milyon dolar destek olmuş.

Haberin Devamı

Bu sene de ‘Toprağın Kadınları’ projesi ilk defa Türkiye’de gerçekleşti.

‘Nimri’de Yeniden Hayat’ projesiyle İstanbul’dan mimar Özgül Öztürk kazandı.

Özgül Öztürk’ü tebrik ediyorum. Ve sizi, Jacques Rocher’nin röportajıyla baş başa bırakıyorum...

 

 

Siz müthişsiniz! Vakfınız da öyle. Sadece bizim için değil, dünyamız için de önemlisiniz...
- Teşekkür ederim.


Vakfınızın kuruluş sebebi nedir?
- Aslında bu bir çocuğun hikâyesi. Çocukluğum doğada geçti. Güzel bir köyde: La Gacilly. Ağaçların içinde. Doğanın muhteşemliğini bütün hücrelerimde hissettim. Ve doğaya zarar vermemek gerektiğini düşünerek yetiştim. Hayvanların ve doğanın korunması için, 11 yaşımdan beri militan bir duruşa sahibim. Bizim gibi tüm zenginliğini doğadan alan bir markanın, aldıklarını doğaya geri vermesi kadar tabii bir şey olamaz. Vakfı kurmamızın sebebi işte bu, ‘Toprağın Kadınları’ gibi projeler üretmemizin de. Doğaya borcumuzu ödüyoruz...

Haberin Devamı


Bu doğa aşkı babanızdan mı miras?
- Hem aileden hem kişisel. Babam da doğa âşığı bir adamdı, doğayla spiritüel bir bağı vardı. Keltler öyledir. Asteriks var hani, onlardanız işte. Dolayısıyla bir Bröton olarak doğayla sağlam, sıkı, vazgeçilemez bir ilişkimiz var bizim. Gücümüzü de enerjimizi de doğadan alıyoruz...


Biz doğaya iyi davranıyor muyuz?
- Maalesef! İnsanlığın en büyük problemlerinden biri bu. Doğayı tüketiyoruz. Okyanusları, ormanları mahvediyoruz. Vakıf olarak doğaya, küçük, mütevazı katkılarda bulunmaya çalışıyoruz ama yapabildiklerimiz, doğadan aldıklarımızın yanında küçücük. Amazon ormanlarındaki o yangın efsanesindeki kuş gibiyiz.

 

Haberin Devamı


Türkiye ilk kez dahil oldu

 

Sizi 67 milyon ağaç diken adamla tanıştırıyorum
 

 


Nedir o efsane?
- Çok büyük bir yangın çıkıyor. Bütün hayvanlar kaçıyor. Ama küçük bir kuş, ha bire yangının üzerinden geçiyor ve gagasıyla bir damla su bırakıyor. Diğer hayvanlar ona bakıp, “Sen delirdin mi? Bir damla suyla bu koskoca ateşi nasıl söndürebilirsin ki!” diyorlar. O da cevap veriyor: “Eğer herkes kendi payına düşeni yaparsa, biz elbirliğiyle bu ateşi söndürebiliriz!” Buna çok inanıyorum. Benim için ‘Toprağın Kadınları’ projesi de bu. Esas olarak, dünyanın dört bir yanındaki çevreci kadınların mücadelelerini ödüllendiriyoruz. Projeye dahil olan herkes, o küçük kuş gibi bakıyor olaya. Doğayı korumak adına, işin bir ucundan tutuyorlar. Bu vakfın amacı da onların yaptığını görünür kılmak ve devamlılığını sağlamak.

 

Bugüne kadar 50 ülkeden 225 kadına destek oldunuz...
- Evet, ilk kez Türkiye de dahil oldu.


Hangi proje hangi gerekçeyle seçildi?
- İstanbul’da yaşayan şehirli bir mimarın, Özgül Öztürk’ün projesi seçildi. Adı ‘Nimri’de Yeniden Hayat’. Elazığ’ın Nimri Köyü’ne gidip, orayı canlandırmaya çalışıyor. Nimri’de kökleriyle tekrar buluşma boyutu var. Eğitim boyutu var. Aynı zamanda Nimri’yi Koruma Derneği’ndeki kadın-erkek sayısını eşitliyor. Su kanallarını, çeşmeleri tamir ediyor, her yıl bir festival düzenliyor. Tıpkı benim gibi, o da kendi köyü için çaba gösteriyor.

 


Para değil umut veren olmak!

 

Sizi 67 milyon ağaç diken adamla tanıştırıyorum


Köyünüz La Gacilly’nin belediye başkanısınız...
- Evet. Daha önce de babamdı. Muhteşem bir köyümüz, botanik bahçelerimiz, organik tarım sahalarımız var. Her yıl dünyanın çeşitli yerlerinden sanatçıların katıldığı bir de açık hava fotoğraf sergimiz... Özgül Öztürk’ün Nimri’de yapmaya çalıştığı şey de bu, bunu değerli buluyorum. Beni etkileyen bir başka şey de, kadınların alçakgönüllülüğü. Kadınlar söz konusu olunca, ego değil, projenin önemi ve ortadaki eser ön plana çıkıyor.

 

Erkeklerde böyle olmuyor mu?
- Ne yazık ki olmuyor! Erkekler daha egosantrik. Geçen hafta Meksika’daydım, daha önce de İsveç’te, Rusya’da, Ukrayna’da ve Fas’ta... Dünyanın her tarafında böyle yapıcı ve yaratıcı kadınlarla tanışmaktan büyük mutluluk duyuyorum.


Sizi bugüne kadar desteklediğiniz projelerden en çok hangileri etkiledi?
- Son olarak İsveç’te projesi kazanan kadınla Madagaskar’a gittim. Madagaskar fakir bir ülke. Güneyinde ciddi kuraklık var. Yemek yapmak için ağaç kesmek ve odunları yakmak zorunda kalıyorlar. Projeyi kazanan kadın, güneş enerjisiyle çalışan fırınlar yaptırmış bu bölgede. Kadınlar bu fırınları kullanıyor. Böylece artık ağaç kesilmiyor. Müthiş değil mi? Hiçbir şekilde maddiyat gerektirmeyen bir enerji kaynağı güneş, ayrıca bu fırınlar imal edilirken 100 kişiye istihdam yaratılmış oluyor... Geçen hafta Fransa’nın kazananı da genç bir avukat hanımdı. Avukatlığı bırakmış. Binicilik dersi veren bir merkez açmış. Otistik çocuklarla ilgileniyor bu merkezde. Otistik çocuklar, atlarla ilişki kurduklarında açılıyorlar. Biz vakıf olarak ona bu merkezi hayata geçirmesi için destek olacağız. Kendimizi insanlara para veren bir organizasyon olmaktan çok, umut veren bir organizasyon olarak tanımlıyoruz.

 


Babam başardı köyümüz ayakta kaldı

 

Sizi 67 milyon ağaç diken adamla tanıştırıyorum

 


Nobel Barış Ödülü kazanan Wangari Maathai ve Birleşmiş Milletler yedi yıl önce bir milyon ağaç dikimi için protokol imzalarken hiç korkmadınız mı? “Altından nasıl kalkarım” demediniz mi?
- Yooo. Biraz deli olmak lazım hayatta. Ben de öyleyim. Hayallerimiz yoksa, ütopyamız yoksa niye yaşıyoruz ki? Deliymiş gibi görünen ama aslında o kadar da çılgın olmayan hayallerimizin olması lazım. Ekoloji, doğa ve çevre alanlarında çalışan çok arkadaşım var. Hep birlikte bu meselenin üzerine yoğunlaştık. Hayatta konunun üstesinden gelebilmek için tutkulu, inançlı olmak lazım.

 

İyi ama sonra da çıtayı yükseltmişsiniz...
- Evet, 1 milyonu yaptıktan sonra 5 milyon, 10 milyon, 20 milyon gibi hedefler koyduk. Şu anda ise hedef 100 milyon...


İnsanın kendini tanıtırken “67 milyon ağaç diktim” demesi, “Milyonlarca Euro’m var” demesinden bence daha değerli...
- Benim babam okumadı. Hayata sıfırdan başladı. Çalışma hayatına atıldığında 14 yaşındaydı. Bu şirketi kurmak, bu markayı yaratmak onun için çılgın bir tutkuydu. Amacı da para kazanmaktan çok, köyümüzü kalkındırmak, istihdam yaratmaktı. Nasıl sizde insanlar İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e göçüyorsa, bizde de Brötonya’dan Paris’e gidiyorlardı. Babamın mücadelesi, insanların Paris’e gitmek zorunda kalmaması içindi. Başardı da. Köyümüz ayakta kaldı.


Bu kadar büyük bir başarının karşılığında bu kadar büyük bir tevazu nasıl oluyor?
- Ne yaparsan yap hayatta, kibirlenip, şişmeye gerek yok. Çünkü bunun bir manası yok.

 

 


3 temel başlıkta


Toprağın Kadınları Projesi

Biyoçeşitlilik: Çevre yararına bir bitki türü veya tabiat alanının koruma altına alınmasını sağlamak.
Toplum: Çevre yararına alınan bir aksiyonla, toplumun refahına sürdürülebilir katkıda bulunmak. Bu kapsamda ‘kadın özgürlüğü ve cinsiyet eşitliğine destek’ de önemli.
Eğitim: Çevreyle ilgili bir konuda çocukların ve gençlerin bilinçlenmesini sağlamak. 

Yazarın Tüm Yazıları