Kocam değil, sevgilim

Bugün Sevgililer Günü.

Haberin Devamı

Kocam değil, sevgilim

Sevgilisi olsun olmasın, herkesin Sevgililer Günü kutlu olsun.
Ben severim özel günleri.
Küçümsemem.
“Kapitalist sistemin, tüketimi arttırmak için icat ettiği salak bir gün” laflarına da aldırmam.
Heyecan yaparım. Asla es geçmem.
Mutlaka özel bir şey yapmaya çalışırım.
Ama sadece bugün değil, yılın bir sürü günü bunun için uğraşırım, kafa patlatırım, sürpriz yaparım.
Sebepsiz yere de yaparım.
İlle de özel bir gün olması gerekmiyor.
Bilirim çünkü ‘emek’, ilişkiyi, aşkı canlı tutar.
Buna yürekten inanırım.
‘Sevgili’ de emeğini karşılıksız bırakmaz...


Bazen, şehvetten yanıp kavrulduğun bir erkektir sevgili.
Bazen, kokusunu özlediğin, baştan çıkarıcı bir kadın.
Bazen, senden büyüktür yaşça.
Bazen, küçük. Bazen, evlidir, gizli gizli buluşursun, doyamazsın, hep yarım kalırsın ama sevgilindir işte.
Bazen de kendi cinsinden biridir.
Bazen, çocuğundur sevgilin.
Bazen, köpeğin, kedin, tavşanın, sana sevgilin kadar yakın olan birlikte yaşadığın o canlı.
Benim tavşanım mesela, hâlâ burnumun direğini sızlatır. Bizim evin bahçesinde gömülü Hımm. Bahar gelsin de yine çiçeklerle donatalım mezarını.
Demem o ki, bence tek tip bir sevgili kavramı yok. Herkesin sevgilisi kendine özel.
Anlamaya gerek yok. Zaten imkân da yok!
Birlikte olduğum adam, yani sevgilim, başıma gelen en güzel şey.
Bunu da sürekli söylüyorum ona.
Çünkü değişmemi istemedi.
Beni, ben gibi kabul etti. Bu, mumla arayabileceğiniz bir erkek özelliği.
Bu kadar komplekssizlik.
Bu kadar kendine güven.
Çünkü ben bir adamın kolay taşıyabileceği bir kadın değilim; yaptığım işler, çektirdiğim fotoğraflar, sorduğum sorular, içine daldığım, sorguladığım kavramlar, hayallerim, fantezilerim...
Biraz ürkek bir tipseniz, biraz “Elâlem ne der”ciyseniz, vay halinize!
Ama ürkütemediğim bir adamla birlikteyim.
Ben onun hayatını renklendiriyorum, o da eğleniyor. Ve onu, şu dünyada her şeyden daha çok sevdiğimi biliyor.
Ben duygularımda asla cimrilik etmiyorum.
Sevgilim için dünyayı yakarım.
İşi bırakırım. Her yere taşınırım.
Her şeyi yaparım. Şartı şurtu da yok.
“Önce ben gelirim bu ilişkide!” de yok.
Böyle uçsuz, bucaksız bir bağlılık ve aşk.
Çünkü böyle hissediyorum.
Başka türlüsünü bilmiyorum.
Benim normalim, aşk tarifim bu.
Onunla birlikte olduğum için şükrediyorum ve kendimi çok şanslı buluyorum.
Bu adam olduğu için de sevgilime hayranlık duyuyorum. Onun bana ne hissettiğinden bağımsız olarak benim ona hissettiklerim bunlar.
Ve o, bunların hepsini biliyor.
‘Sevgililer Günü’nde bilgisayarın önüne oturduğumda, içimden böyle duygular geçtiği için bunları yazdım...

Haberin Devamı

Tek bir formül yok!

Haberin Devamı


Evlenmeyebilirdik ama evlendik.
Çünkü Dubai’de yaşıyorduk, hamileydim, öyle icap ediyordu, şeriat kuralları...
Evliliğe çok önem atfetmiyorum.
Ama evlilik de güzel bir şeymiş.
Hep korkuttular, “Aman ha! Adamı bitirir, gömer! Bütün özgürlüğünü kaybedersin. Hayat monotonlaşır. Sen, sen olmaktan çıkarsın. Zaten bir süre sonra sevişmez olursun, parlaklığını kaybedersin, rutine teslim olursun. Enerjin düşer, isteğin kalmaz, libidon yerlerde sürünür, şişmanlarsın, çirkinleşirsin. Şöyle kötü, şöyle iğrenç, şöyle felaket!”
Valla, bizde öyle olmadı.
Kardeş de olmadık!
Arkadaş da olmadık!
Hâlâ sevgiliyiz.
Hatta, daha da bağlandık. Güçlendik.
Hâlâ tavşanlar gibi çok seviştiğimiz oluyor, bazen azalıyor, sonra tekrar yoğunlaşıyor.
Seksimiz de ilişkimizin harcı olarak binamızı hâlâ sağlam tutuyor!
O yüzden evlilik söz konusu olduğunda, belki de konuşmaması gereken bir insanım.
Çünkü bence doğru insanla harika bir şey.
Ama şart mı? Değil.
Çocuk şart mı?
O da değil.
Olsa harika ama tercih etmeyen, başka bir duyguyla, bu duyguyu telafi ediyordur.
Hiçbir şeyin tek tipi yok.
Mutluluk için de tek bir formül yok.
“Şöyle olmalı” diye bir kural yok.
Herkesin sevgisi de sevgilisi de yoğurt yemesi de kendine...

Haberin Devamı

Kaşık gibi sarılmak

Seyahatteydi, sabaha karşı 4’te geldi sevgilim eve. Nasıl mutlu oldum anlatamam.
Kocaman bir yatakta, sevdiğin adamla kaşık gibi sarılıp uyumaktan, onun senin kulağına bir şeyler fısıldamasından, tenlerin birbirine değmesinden, nefeslerin karışmasından daha güzel hiçbir şey yok.
Kızımızı okula gönderdik, yine yatağa girdik, perdeler kapalı, ev karanlık, derin bir sessizlik...
Sevdiğin insanın ve uykunun kollarına düşüş... Uyanıyorsun, yine sarılıyorsun yine uyuyorsun... Diyeceğim şu: 10 yıl önce de böyle hissediyordum, şimdi de...

Hep sevgili kalabilmek


Bana insanlar “Numara mı?” diye soruyor...
“Taktik olarak mı böyle söylüyorsun? Bitmeyen bir aşk hali tanımlıyorsun. Nasıl olabilir ki? Ne yapıyorsunuz ki farklı olarak... İnsan sıkılmaz mı birbirinden! Hâlâ arzuluyor musun gerçekten bu adamı?”
Bir sürü kadın sordu bugüne kadar...
Özel bir formül yok.
Varsa da yaptığım şeyi bilinçli yapmıyorum.
Ama ben, hayatta, her konuda uzun yol koşucusu olmaya inanıyorum.
Emeğe inanıyorum. Bunu çok önemsiyorum.
İlişkime, aşkıma, evliliğime emek veriyorum.
Onu koruyup, kolluyorum.
Kocama da “Sevgilim” demeyi tercih ediyorum. Hava olsun diye değil, beni başkaları hiç ilgilendirmiyor, benim inanmam önemli, benim öyle hissetmem...
Deneyin, diye diye, sonunda dedikleriniz, sizin gerçeğiniz oluyor.
Ben ağızdan çıkan lafları önemserim.
Ben ölsem mesela, “Bunca yıl içinde iki iyi dost olduk!” demem.
“Arkadaş olduk, kardeş olduk” laflarını sevmiyorum ben.
Biz olmadık.
Bizden uzak dursun.
Biz hâlâ iki sevgiliyiz.
Hep de öyle kalacağız.
Ben hep onu baştan çıkarmak ve şaşırtmak için uğraşacağım. Çünkü dünya bir yana, sevgilim bir yana...
Ona her zaman, “Sen birlikte olduğum en güzel vücutlu adamsın” dedim.
Ve biliyor musunuz, öyle de kaldı...
Hep bakımlı... Hep fit...
Yani ağzımızdan çıkan şeyler, gerçeğimiz oluyor. O yüzden sevgilinizi nasıl tanımladığınız, onu anlatırken nasıl anlattığınız önemli...
Neyse, ben kaçtım, bence siz de bir an öncesevgilinizin kollarına koşun...

Yazarın Tüm Yazıları