Kendi hikayemin kahramanı olmaya karar verdim!

Omurilik Felçlileri Derneği başkan yardımcı Semra Çetinkaya’nın geçirdiği trafik kazasından sonra yaşadıklarını, çektiği acıları ve nasıl yeniden hayata bağlandığını anlatıyor...

Haberin Devamı

Kendi hikayemin kahramanı olmaya karar verdim


Omurilik felçlisi olduktan sonra 9 ameliyat geçiriyorsunuz...
-Evet. Çok zor bir süreçti. Oğlum 7 yaşındaydı, kızım 11. Her ikisinin de anneye ihtiyaç duyduğu zamanlardı. O koşa koşa indiğim basamaklardan, bir gün sedyede ve felçli olarak dönmek çok ağırıma gitmişti...
Nasıl bir düzen
kurdunuz kendinize?
-Önce kuramadım. Çünkü ayağımızın altındaki halı birden çekilivermişti. Kazaya kadar halimiz vaktimiz yerindeydi. Ama kazadan sonra işimi kaybettim. Hayatımın zirvesindeyken bir anda eksilere düştüm. Annem-babam Almanya’da. Elleri üzerimde ama uzaktalar. Evim kira. Yardımcı kadına para vermeyince, o da terk edip gitti. Sandalyem yok. Öylece yatıyorum...
Kim sahiplendi
sizi, kim destek oldu?
-Çocuklarım! Beni giydirdiler, döndürdüler, çevirdiler, yedirdiler. Resmen annem-babam oldular. Önce tabii ölmek istedim. Şu an karşınızda duran Semra değildim. “Ha tamam, bundan sonra belden aşağım tutmayacak, hayat boyu yürüyemeyeceğim, ama buna da şükür!” filan diyemiyorsun, dünyaya küsüyorsun. “Ben şimdi n’apacağım? Bu çocukları nasıl büyüteceğim? Çocuklarla birlikte intihar mı etsem acaba?” diye düşündüğüm çok oldu. Eski fotoğraflarıma, şort giymiş hallerime bakıp bakıp, inanılmaz bir depresyon yaşıyordum. Herhangi bir gelecek umudum yoktu. “Ölüm ateşi” denilen bir sendrom yaşamaya başladım. Ortada makul bir sebep yok, ama ateşim yükseliyor. O kadar ki, hastanede buz yatağına yatırıyorlardı, öyle düzeliyordum. Sonunda doktorum beni karşısına aldı ve dedi ki, “Semra! Biz seni çok zor kazandık, ama seni tamamen kaybetmek üzereyiz! N’olur artık toparla kendini...”
Sonra...
-Sonra karar verdim, algımı değiştirdim. “Ben bu hayata devam edeceğim!” dedim. “Kendi hikâyemin kahramanı olacağım!” dedim. Kendime acımaktan vazgeçtim. “Ben anneyim, bu çocukların da yemek yemesi gerekiyor” dedim, yatağın içinde yemek yapmayı öğrendim. Kızıma, “Tencereyi getir, soğanı getir, rendeyi getir!” diyordum. Ben hazırlıyordum, o gidip ocakta pişiriyordu. Birlikte hayata tutunmayı öğrendik. Derken annem, Almanya’dan bir tekerlekli sandalye gönderdi. Aylar sonra o sandalye sayesinde mutfağa girdim. Derken tekrardan anne oldum. Çocuklarımın kahvaltıları, okuldan dönmeden önce yemekleri hazırdı. Önlükleri ütülüydü. Yapamadığım tek şey sokağa çıkmaktı. Çünkü sokakta bir mağazanın vitrinine yansıyan birinin beni iterken ki görüntüsü ben mahvediyordu. Sakat bir kadın olduğum gerçeği bir kere daha beynime kazınıyordu. Kendimi insan değilmişim gibi görüyordum. Eksiktim, kusurluydum. Ev neyse de, sokaklara çıkmak istemiyordum...
Ne kadar sürdü bu?
-1 buçuk sene filan. Sonra Prof. Dr. Şafak Karamehmetoğlu aradı beni. Bizim derneğin kurucu başkanıdır. “Semra Hanım, biz Omurilik Felçlileri Derneği’ni kurmak istiyoruz. Yönetiminde de mutlaka omurilik felçlileri olsun istiyoruz. Azmi Hocam sizi önerdi. Engellilerin, yaşama tutunabilmesi için sizin gibi insanlara ihtiyacı var!” dedi ve ekledi: “Onların kurtulmasına yardım etmek, bizim de kurtuluşumuz!” O güne kadar omurilik felçlisi olarak bir ben varım zannediyordum, derneğin ilk toplantısında ikinci omurilik felçlisini gördüm. Ramazan Baş. 16 senelik bir omurilik felçlisiydi. Bu duyunca çok geçirdim. “16 yıldır, ölmemiş yaşıyor!” dedim. 16 senedir boynundan aşağı felç olmasına rağmen, ellerini de kullanamamasına rağmen, inanılmaz büyük düşünen, karizmatik, yakışıklı ve ufku çok geniş bir insandı. Ülkemizdeki sıkıntıları çok iyi biliyordu ve kendisi de omurilik felçlisi olduğu için çözümlerini de biliyordu. Birden yaşamak, bu sorunlarla mücadele etmek ve insanlara yardımcı olabilmek istediği doğdu içime. Daha önce altını çizdiğim şeylerin şimdi üstünü çizmeyi öğrendim...

Haberin Devamı


AYAĞA KALKAMADIĞIM İÇİN İŞTEN ÇIKARILDIM

Haberin Devamı

Siz bu derneğe girdiniz ve yıllardan beri orada mücadele ediyorsunuz...
-Evet, 98’den beri. Ama tabii benim de para kazanmaya ihtiyacım vardı. Hem dernekte çalışıyordum hem de bir alışveriş merkezinde enformasyonda çalışıyordum. 15-16 kişiyi eğittim. İşimi de iyi yapıyordum. Ama bir sonraki genel müdür, müşterinin ayakta karşılaması gerektiğini söyledi. Ayağa kalkamayan tek çalışan bendim, haliyle işten ben çıkarıldım. Tabii karşı dava açtım. Bütün bana söylenen bütçe küçültme gibi şeylerin gerçek olmadığını, tam tersi alışveriş merkezinin karda olduğunu kanıtladım. Davayı kazandım ama sonuçta işsiz kaldım. Hep bir mücadeleyle geçti hayatım.
‘Biz engelli dostu falan değil miyiz’ yani... Palavra mı?
-Vicdanlı insanlarız. Ama bu konuda vicdandan daha fazlasına ihtiyacımız var. Anayasa’da, sizin hakkınız neyse, benim hakkım da o. Siz nasıl vergi ödüyorsanız, ben de ödüyorum. Siz nasıl yol istiyorsanız ben de istiyorum. Ama ben postaneye giremiyorum. Sizin faydalandığınız haklarından ben faydalanamıyorum. Belediye başkanlarına çağrıda bulunuyorum, standart uymayan bir yerler, ölçülere uygun olmayan yerlere ruhsat vermesinler, engellileri de hesaba katsınlar...

Haberin Devamı


YARIN: Dernekte neler yaptık? Ve neler yapmak istiyoruz...

Yazarın Tüm Yazıları