Kadınlar neden gözaltına alınıyor?

ÖZGECAN öldürülüyor, kadınlar protesto ediyor.

Ve n’oluyor?

Polis, protestocu kadınları gözaltına alıyor!

Dehşet içinde izliyorum.

Neden?

O kadınlar, bir cinayeti protesto etmek için oradalar, bir daha tekrarlanmasını önlemeye çalışıyorlar.
Herhangi bir şiddet, kaba kuvvet yok.

Neden gözaltına alınıyorlar?

Polisin topluma vermek istediği mesaj ne?

“Protesto filan etme. Git evinde otur. Çocuğunla ilgilen. Yoksa senin de sonun böyle olur!” mu demeye getiriyorlar?

İyi de o kadınlar devletin yapmadığını yapıyorlar!

İtiraz ediyorlar, ses çıkarıyorlar, böylesi bir vahşet karşısında tepki gösteriyorlar.

Haksızlar mı?

Allah aşkına söyleyin...

“Yasta değiliz, isyandayız” diye pankart açmakta haksızlar mı?

Gösterdikleri tepki son derece normal değil mi?

Nedir bu kadınlarla alıp veremediğiniz...

Bu konuyu Eski KADER Başkanı ve Eşitlik İzleme Kadın Grubu kurucularından avukat Hülya Gülbahar’a sordum, bakın neler anlattı:

“Hiçbir şekilde şiddet içermeyen bu gösterilerde kadınlar, ‘Tecavüzcüler yargılansın. Tacize, tecavüze son verilsin. Haksız tahrik, iyi hal indirimi gibi indirimlerle cezalar kuşa çevrilmesin. En etkili ve en caydırıcı şekilde cezalar uygulansın. Özgecan’ı unutmayacağız, takibi bırakmayacağız, yas tutmayacağız, isyan edeceğiz!’ dediler. Bunlar aslında devletin, topluma söylemesi gereken sözler. Ama devlet tam tersine, şiddetti pekiştiriyor. Devletin kurması gereken bu cümleleri söyleyen kadınları da yerlerde sürükleyerek gözaltına alıyor. Kısacı Özgecan’ın bir milat, bir simge olmasını engellemek için elinden geleni her şeyi yapıyorlar...

Gülbahar’a, Özgecan konusuyla ilgili görüşlerini sordum...

NEDEN ÖZGECAN’DA BÜTÜN TÜRKİYE AYAĞA KALKTI?

Bugüne kadar birçok tecavüz ve kadına karşı şiddet olayına tanık olduk. Özgecan’a verilen tepki çok büyük oldu. Bütün Türkiye ayağa kalktı. Sizce neden?

Bardak zaten doluydu. Bu son vahşette taştı. Her gün kadınların hayatına müdahale eden açıklamalar, “Annenin diz kapağından bile tahrik olursun” lafları, kadınları patlama noktasına getirdi, Özgecan’nın ölümü ateşledi...

Sadece bu kadar mı?

Hayır! Her cinayet ve tecavüz olayında, “Yok mini etek giymişti”, “Yok uygunsuz bir erkekle beraberdi”, “Yok yanlış arkadaş seçmişti”, “Yok o saatte orada ne işi vardı?” “Yok çantasında niye prezervatif taşıyordu” türünden argümanlar üreterek şiddeti meşrulaştırmaya, tecavüzcüyü ve katili değil de kadını suçlu ilan etmeye çalışan mekanizma bu sefer açığa düştü...

Çünkü Özgecan minibüsle evine gidiyordu!

Aynen öyle! Kız arkadaşıyla buluşmuştu. Ve sadece evine gidiyordu. Burada suçu kadınının üstüne atacak hiçbir bahane, yaşanan vahşeti meşrulaştıracak hiçbir gerekçe bulamadılar...

KADIN CİNAYETLERİ 7 YILDA
YÜZDE 1400 ARTIŞ GÖSTERDİ

7 yılda yüzde 1400 arttı kadın cinayetleri. Sizce bunda iktidarın söylemlerinin hiç mi payı yok?

Bu artışta, tabii ki İsveç başbakanının ve cumhurbaşkanının daha fazla parmağı var! İsveç başbakanı durmadan İsveç halkına, kadınlarla erkeklerin eşit olmadığını anlatıp duruyor. Erkeklerin üstünlüğü üzerine propaganda yürütüyor. İsveç başbakan yardımcısı, kadınların kahkaha atmasından cep telefonuyla konuşmasına kadar her şeye müdahale ediyor. İsveç Diyanet İşleri Başkanlığı diye bir kurum oluşturmuşlar. O kurum mesaisinin yarısını, insanların sevişirken üstünü örtüp örtmeyeceklerine, banyo yaparken iç çamaşırlarını çıkarıp çıkarmayacaklarına ayırıyor. Hatta onların yetiştirdiği bir takım din adamları, erkeklerin annelerinin diz kapağından tahrik olup olmayacağını tartışıyorlar. Topluma pompalanan bu muhafazakâr ve dinsel yaşam biçimi nedeniyle İsveç’te erkekler kışkırtılıyorlar, kadınlar ise itiraz etmemek ve itaatkâr olmak üzere sindiriliyorlar.

İsveç demenizin özel bir sebebi var mı?!

Çünkü Türkiye deyince itiraz ediyorlar! Herhalde İsveç’te oluyor bunlar! Bu hükümet masum. Ama nedense bu ülkede adamlar, kadınları öldürüyor. Buna rağmen hiçbir argümanı, hiçbir eleştiriyi kabul etmiyorlar. Hükümetin yaptığı hiçbir şeyin bu şiddette payı olmadığını savunuyorlar...

İDAM ÇÖZÜM DEĞİL!

Özgecan cinayeti bir dönüm noktası olabilir mi?

Olay patladığında ne aileye ne topluma ne de kadınlara bu acıyı yaşama şansı verildi. Hiçbir kurumsal önlem gündeme getirilmeden, hemen idamdı, linçti, hadımdı, kısasa kısas tartışmasına girildi. E haliyle bu durum da insanı düşündürüyor. Neymiş? Şiddeti şiddetle çözeceklermiş! Toplumsal eşitliği sağlamak, kadınların toplumsal katılımını ve değerini arttırıcı politikalar geliştirmek yerine, olayı birkaç tecavüzcünün idamına indirgeyip, toplumu yatıştırmaya ve oyalamaya çalışıyorlar.

Sizce idam cezası çözüm değil mi?

Değil tabii.

Ceza Kanunu’ndan indirim maddeleri kaldırılsın dendiğinde neden başlarını çeviriyorlar da idamı getirelim dendiğinde hemen üstüne atlıyorlar...

Çünkü bütün muhafazakâr ve otoriter iktidarlar idamı savunuyorlar. Kaldırılmasına karşıydılar. Şimdi yeniden getirmeye çalışıyorlar. Çünkü idam, iktidarların, muhaliflerine gözdağı vermek için kullandıkları bir “devlet terörü”dür. Türkiye tarihinde, tecavüz nedeniyle idam edilmiş tek bir erkek yoktur. Ancak isimlerini bulabildiğimiz, idam edilmiş 15 kadından 10 tanesi, kocalarını öldürdüğü için, yani bir erkek öldürüldüğü için idam edilmiştir. Üstelik bu kadınların bu suçları, kendilerinin işleyip işlemedikleri bile kuşkuludur. Bu suçları beraber işledikleri iddia edilen erkekler, üç ayrı olayda, üçü de 21 yaşında altında olduğu için idam edilmemiş, 20-24 yıl gibi hapis cezalarıyla kurtarılmışlardır. İran’da iki hafta önce tecavüzcüsünü öldüren kadının idam edildiğini de kimse unutmadı. Bu tür kısasa kısas, hadım, linç gibi cezalar, kadına karşı ciddi bir silaha dönüşür. Düşünsenize zina söz konusu olduğunda kimler taşlanıyor? Kadınlar. Bunu kadınlar tek başına mı yapıyor? O fiilin içinde erkekler yok mu? Erkekleri taşlamaya güçleri yetmiyor mu?..