Erdoğan’ın benimle göz göze gelmek isteyeceğini sanmam

RÖPORTAJI ben yapmadım.

Haberin Devamı

Erdoğan’ın benimle göz göze gelmek isteyeceğini sanmam

Öğrencim Mehmet Can Gümüş yaptı.
Ben dinledim, ara ara da ağladım.
Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan’dı konuğu.
Bu kadar büyük acı yaşayanlarda bir “aşmışlık” oluyor, “bilgelik” oluyor, Sami Elvan da öyleydi.
“Ben ilkokul mezunuyum arkadaşlar!” dedi. “Hani kendimi iyi ifade edemezsem affola!” gibisinden, biz tabii hep bir ağızdan, “Estağfurullah” diye bağırdık, hayat ve yaşadıkları onu öylesine eğitmiş ki, herkesin kolay kolay aşamayacağı bir sürü şeyi aşmış.
Yaşadığı derin acıları çok basit ve yalın anlatıyor.
O yüzden de çok sarsıcı!
Süslemiyor, püslemiyor.
“Dannn” diye insanın yüreğine hitap ediyor.
İnsanı dağlıyor.
Ben Özgecan’ın babasında da böyle hissetmiştim.
İki babaya da acının getirdiği bir sükûnet hali gelmiş ki, insanın etkilenmemesi mümkün değil.
O anlatıyor, siz gözyaşlarınızı tutamıyorsunuz.
Anladınız!
Biz dün sabah Berkin’i andık. En başından Gezi’yi konuştuk. Ekmek almaya çıkan çocuğun başına gelenleri bir kere daha babasının ağzından dinledik.
Tüm o süreci yeniden sorguladık.
Birkaç gün önceydi Berkin’in ölüm yıldönümü günü, o güne kadar geldik.
Bu düşmanlığın sebebini araştırdık.
Neden terörist muamelesi gördüklerini...
Ama işin içinden çıkamadık.
Korkusuz bir baba Sami Elvan.
Zaten başına gelebilecek en kötü şey gelmiş, daha kimden, neden korkacak ki...
Kimseye hakaret etmeden ama lafını da sakınmadan anlatıyor.
Bir ara, “Erdoğan’la karşılaşırsanız, ona ne demek isterdiniz?” diye sordu Mehmet Can.
Sami Berkin durdu ve “Erdoğan’ın benimle göz göze gelmek isteyeceğini zannetmiyorum!” dedi.
İtiraf etmeliyim ki, etkilendim bu sözden.
Bir de Yavuz Bingöl’le ilgili söyledikleri beni etkiledi.
Meğer Ahmet Hakan’ın röportajından sonra aramış Sami Berkin’i ve defalarca elini, ayağını öpeyim diye özür dilemiş.
Cumhurbaşkanı, her ne kadar Gezi gençliğini Türkiye’nin gençliği olarak saymasa da bizim için, yani Türkiye’nin yarısı için onlar da, Gezi de kaybettiğimiz gençler de, Gezi’ye katılanlar da sahiplendiğimiz ve gurur duyduğumuz gençler.
Ve tarih de onları böyle yazacak!

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Sevgilim, hayalime ortak oldu

DÜN Nepal trekking anlatmaya başlamıştım, bugün de devam ediyorum.
Siz de ruhunuzu arındırmak, her şeyden uzaklaşmak istiyorsanız, bizim gibi kendinizi doğanın kollarına atıyorsunuz... Türkiye’de de güzel yerler var, Toroslar sizi bekler, Likya Yolu sizi özler, Kaçkarlar ne güne duruyor, Artvin bekle bize geliyoruz...
Ama biz Nepal’e gittik.
Çünkü Annapurna’ya âşığım ben.
Sistem şöyle işliyor.
İki kişi (onlara taşıyıcı yani “porter” deniyor) eşyalarınızı taşıyor, bir de rehberiniz oluyor. Sonra kendinizi yola vuruyorsunuz.
Sürekli dağ köylerden geçiyorsunuz. İlk gün 2500 merdiven tırmandık!
Şaka gibi.
Birethanti’den Ghandurk’a...
E öldük.
Ama ben aralarda dağ köylerinde boynuma kolye almaya ihmal etmedim!
Oranın yerlisine benzeyip, renklere büründükçe kendimi daha iyi hissettim, keçi gibi o merdivenleri daha iyi tırmandım. 2500 merdiven sonra Ghandruk’a geldiğimizde, dizlerim titriyordu.
Ama ödülün var, şömine başında sohbet, müthiş bir yemek ve olağanüstü bir manzara! E sonra da devriliyorsun.
Ve yuppieee, uyandığında, gözlerini müthiş bir güzelliğine açıyorsun.
Tırmandıkça, ödülün güzelleşiyor. Dağlar, kendini sana gösteriyor. İkinci gün Ghanduruk’tan Landruk’a yürüdük.
Bu sefer tüm o çıktığımız merdivenleri indik, iniş de kolay değil ama her şeye değiyor. Sonra nehri geçiyorsun ve tekrar tırmanmaya başlıyorsun! Her gün böyle böyle köyler aşıyorsun.
Hep yeni maceralar yaşıyorsun.
Müthiş rüyalar görüyorsun.
Geceleri de lodge’larda kalıyorsun, lüks değil ama temiz. Yemekler de çok iyi. Ama acayip soğuk oluyor geceleri, o yüzden sevgine bol bol sarılıyorsun, yanlış anlamayın ısınmak için...
Kondüsyonlu olmak bir avantaj ama ağlasan da, bağırsan da, çağırsan da, zorlansan da yapıyorsun.
Arada durup geriye bakıyorsun. Aştığın yollara...
İşte o zaman kendine gurur duyuyorsun.
Dağlara bir kere daha aşık oldum. Sevgilime de...
Çünkü benim hayalime ortak oldu. Üstelik onun da hayali oldu.
Seneye Ekim’de bu sefer Alya ve Yaso’yla gidiyoruz...
Hem Nepal hem Tibet...

Haberin Devamı

HAMİŞ: Beni bu dağlarla tanıştıran Yonca Ertem’e de teşekkür ederim.

Yazarın Tüm Yazıları