Cihangir’deki taciz timi

PAZAR akşamı.

Haberin Devamı

Cihangir kafelerinden birinin önü.

İnsanlar kendi aralarında sohbet ediyor.

Saat 21.30-22.00 gibi.

Her şey, her zamanki gibi olağan ve normal.

Tatlı bir pazar rehaveti.

Bir arkadaşım da o esnada sevgilisiyle telefonda konuşuyor.

O da ne!

Uzaktan bir ses geliyor, “Ya Allah... Bismillah... Allahu ekber...”

“N’oluyor” diye kafasını kaldırıyor.

Kalabalık sayılabilecek bir grup erkeğin tekbir getirdiğini görüyor.

Arkadaşım şöyle anlatıyor, “Ben, Tophaneli gençler olduğunu düşündüm. 18-25 yaş arası bir grup. 70-80 kişiydi. Derken ayağımın dibinde bir şey patladı. Torpilmiş adı. Maytap gibi, çatapat gibi bir şey. Göze-kulağa gelmediği sürece zarar verecek bir şey değil. Amaç, sinir bozmak. Sonra içlerinden biri, ‘Mekânlara atmayalım beyler’ dedi.

 

Haberin Devamı


APTAL APTAL BAKMA

 


“Peki sonra ne oldu?” diye sordum.

“Kafede oturup insanlara, yani bize dönüp, ‘Aptal aptal bakma... Aptal aptal... Aptal aptal bakma.... Aptal, aptal!” diye tezahürat yaptılar!”

“E peki siz n’aptınız? Karşılık verdiniz mi?”

Hayır. Hiçbir şey yapmadık! Zaten istedikleri buydu. Bir şey yapmamız! O zaman dalacaklardı, linççi bir yaklaşımla... Biz bir şey yapmayınca, baktılar, baktılar... ‘Hadi gidiyoruz’ dediler, yürümeye devam ettiler.”

 

*

 

Sizi bilmem ama benim hiç hoşuma gitmedi.

Bu, yeni bir dönemin başlangıcı bence.

İnşallah yanılıyorumdur.

İnsanlar üzerinde baskı yaratıp, huzursuz hissetmelerini sağlamak, bin türlü amacı olabilir, evlere tıkmak, insanların sokağa çıkmalarını engellemek...

Arkadaşımın taktığı isimle, onlar “Taciz timleri”...

 

Amaç tahrik etmek

 

Biri bir şey desin de ben de karşılık vereyim, ortalık karışsın!” diye bekleyenler, bu niyetle sokağa çıkıp tekbir getirenler...

Yani provokatif bir faaliyet.

İnsanları tahrik edip karşılık vermelerini sağlamak ve bu sayede kavga gürültü çıkarmak.

Haberin Devamı

Gezi’de yukarıdaki göstericilerin üzerine gelmediler, oradan aşağı inen tek tek insanları dövdüler.

Ama şimdi özellikle Hürriyet baskını sonrasında artık kendilerini rahat hissediyorlar.

Desteklendiklerini düşünüyorlar.

O zaman da pervasızca davranabiliyorlar tabii.

Bunun bir adım sonrası, normal şehirlerde de sokakta can güvenliğinin kalmaması...

Bu hükümetin böyle bir şeyi destekleyebileceğini düşünmek bile istemiyorum.

Umarım bu, başka olayların habercisi değildir.

Umarım bu, moda deyimle, münferit bir olaydır.

Umarım önümüzdeki günler, aylar bu tür başka sokak tacizlerine ve şiddetine gebe değildir.

 

Cem Yılmaz İftarlık Gazoz’da harikalar yaratıyor

 

Haberin Devamı

Cihangir’deki taciz timi

 

İFTARLIK Gazoz’a bayıldım.

Eleştirmenler hiç umurumda değil.

Ben sıradan bir izleyiciyim.

(Ahmet Hakan’a inat, popcorn’la sinemada film seyretmeyi seven bir izleyici.)

Eleştirmenlerin işi değerlendirmek, benim değil, ben onlar gibi “akıl”la izlemiyorum, tekniğe filan da bakmıyorum, tamamen “kalp”le izliyorum.

Kalbime değiyor mu, filmin tamamına yayılan duygu beni yakalıyor mu, tek ölçüm bu. Yönetmenliğini Yüksel Aksu’nun yaptığı “İftarlık Gazoz” benim ölçülerime göre şahane film.

Ha bazı yerleri uzamış, aradaki La Fontaine göndermeli iki çizgi film olmasa da olurmuş, evet Çağan Irmak filmlerini de hatırlatıyor, ama bunların hiçbirinin bence önemi yok.

Bunlar ukalalık.

Adam yapmış işte!

Haberin Devamı

İlk yarı, deli gibi güldürtüyor.

“Böyleydi işte bizim Türkiye’miz!” dedirtiyor, inanılmaz bir sıcaklık, naiflik, yalınlık...

Sonra...

Sonra ikinci yarı yumruk atıyor!

Hüngür hüngür ağlatıyor.

Benim duygularımı, bir orkestra şefi gibi indirip çıkarıyor.

O kadar ağladım ki, artık anırıyordum sinema salonunda.

Başarı, bence budur.

Duygu sömürüsü filan da değil, bunu becermek bence ciddi bir zekâ işi.

Hikâyen kuvvetliyse, çektiğin şeye inanıyorsan, samimiysen, yapabiliyorsun.
Diyeceğim o ki, Yüksel Aksu’yu tebrik ediyorum.

Filme emeği geçen herkesi de...

Boncuk gözlü küçük oyuncu Berat Efe Parlar’ı, hayal ettiğimiz gibi müşfik bir din hocasını canlandıran Macit Koper’i ve diğer bütün oyuncuları...

Haberin Devamı

Amaaaaaa Cem Yılmaz’ı tek geçerim.

Bu kadar tatlı, bu kadar sıcak, bu kadar bizden bir gazozcu olabilir.
Bir kere daha anladım neden hastasıyız bu adamın, gerçekten o gazozcu olmuş, Cem Yılmaz, gazozcunun içine kaçmış, sevmiş o gazozcuyu, biz de onu çok seviyoruz!

İzleyin ‘İftarlık Gazoz’u.

Sonra koyuverin kendinizi, duygularınızı, şahane bir müzik dinlerkenki gibi, insin, çıksın...

Önce gülün, sonra ağlayın...

Ama gözünüze eyeliner sürüp gitmeyin, akıyor!

 

Yazarın Tüm Yazıları