Bir Anadolu hikâyesi: Alancha

İlk önce Alaçatı’da açılan Alancha, misyonu, mesajı olan bir lokanta.

Haberin Devamı

Sıradan bir güzel yemek yeme yeri değil yani. Şef Kemal Demirsal önderliğinde, Anadolu mutfağını canlandırarak, modern ve yaratıcı bir yemek deneyimi vaat ediyorlar...

Bir Anadolu hikâyesi: Alancha


Kemik gözlükleriyle
bir şeften çok, kimyager gibi.
Sanki mutfak onun laboratuvarı.
Dalgın profesörlere benziyor.
Dış dünyayla pek teması
yokmuş gibi.
Varsa yoksa yeni tatlar yaratmak.


*


Ben gurme değilim.
Kendi çapımda ve diyet yapmadığım zamanlarda gurman bile sayılabilirim.
Obur yani!

Bir Anadolu hikâyesi: Alancha

Haberin Devamı


Ama gastronomiden filan anlamam.
Füzyon müzyon bana gelmez.
Vedat Millor değil, Mehmet Yaşin tarzı yiyiciyim, ben yemeğe dalarım.
Klasik tatların peşinde koşan
biri olarak, normalde benim
‘yaratıcı yemek deneyimlerini’
sevmemem, ‘Alancha’yı ben
almayayım, alanı mani olmayayım’ demem gerekir.
Di...
Ama öyle olmadı.


*


Bayıldım.
İki buçuk saatlik bir maceraydı
arkadaşlar, yedikçe açıldık,
açıldıkça yedik...
Yüzmek gibi yani.
Ama şahaneydi.
Maçka Armani Residence’in
altında.
Çok etkileyici bir mekân... Bu kadar seksi olur, mimari tasarım 10 numara.
Arkadaşlarımızı beklerken, giriş katındaki bara kurulduk.
Aman Allahım bir kokteyl cenneti.
Müzik de iyi.

Bir Anadolu hikâyesi: Alancha


Ben evli, çocuklu olduğumu,
karşımdaki adamın da koca sıfatı taşıdığını unuttum.
O an kendimi, İstanbul’un cazip gece hayatında fink atan 30’larında bir genç kadın gibi hissettim.
Çünkü ben artık geceleri bar bar gezmeyi sevmiyorum ama Alancha’yı çok sevdim.
İki zencefilli vokta beni benden aldı.
Ben şahane ben oldum.
Sadece tadı değil, sunumu da
müthişti.
Sonra arkadaşlarımız geldi.
Üst kata doğru yola çıktık.
Cam asansörle...


*

Haberin Devamı


Bir itiraf: Yemeklerde önce Şef
Kemal Demirsal
’ın çetesi ilgimi çekti.
Mutfakta öyle bir ekiple
çalışıyor ki, hepsi birbirinden genç, modern ve yetenekli.
Hepsi de şeflerine hayran.
Üst katın tasarımı da ışıklandırması da harika.
Milim milim düşünülmüş
planlanılmış bir yer.
Buraya kadar her şey tamam.
Peki Alancha bize ne sunuyor?

Bir Anadolu hikâyesi: Alancha
Önce Alaçatı’da açılan lokanta bir misyonu, bir mesajı olan bir lokanta.
Sıradan bir güzel yemek yeme
yeri değil yani.
Onlar şef Kemal Demirsal önderliğinde, Anadolu mutfağını canlandırarak, modern ve yaratıcı bir yemek deneyimi vaat ediyor.
Bu arkadaşlar, resmen Anadolu mutfağının köklerini araştırarak, deneyler yapmışlar, moleküler mutfağın özelliklerini kullanarak ezber bozan tatlar yaratmışlar.


*

Haberin Devamı


Masamıza yerleştik.
Kendimizi şefin ellerine teslim ettik ve 18 yemelik tadım mönüsünü beklemeye başladık.
Birer birer geldi.
Hepsini farklı bir genç şef getirdi.
Ama biz en çok Kemal Şef
masamıza yaklaştığı zaman heyecanlanıyorduk.
Dünyanın en normal kimyageriymiş gibi bize içinden dumanlar çıkan
yemekleri anlattı.
Bazılarının tabii, hepsinden duman çıkmıyor.
Hem sunumlar hem tatlar
harikaydı.
Neler mi yedik?
Mantar, yerelması, marul kalbi, antepfıstığı, ahtapot, pancar ve
yoğurt, midye, pişi, ekşimaya, ege otları, yahni, mantar, peynir, Boşnak eti, buğday aşı, denizlevreği, kuzu tandır, petit four...
Siz anladınız, bütün bu yemekler küçük küçük tabaklarda servis ediliyor.
Adı üstünde tadımlık.
Ve hepsinin yanında özel eşleşmeli şarapları geliyor.
Sonunda da ‘Bir Anadolu hikâyesi’ diye Kemal Şef size mönüyü imzalayıp veriyor.


*

Haberin Devamı


Ucuz mu?
Değil.
Ama değer mi?
Kesinlikle değer.
Bu emeğe, bu hizmete, bu tada
değer.
Alancha’nın internet sitesinde harika bir şiir var.
Tam da orada yaşanan deneyimi özetleyen...
Huzurlarınızdan ayrılmadan
Martha Medeiros’un şiirini sizinle paylaşmak istedim.
Yeni tatlara ve heyecanlara hayatta açık olun.
Yoksa yavaş yavaş ölürsünüz!


*


Yavaş yavaş ölürler.
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler.
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler.
Vicdanlarında hoşgörü
barındırmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler.
Alışkanlıklarına esir olanlar.
Her gün ayrı yolları yürüyenler.
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler.
Bir yabancıyla konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler.
Heyecanlardan kaçanlar.
Tamir edilen kırık kalplerin
gözlerindeki pırıltıyı görmek
istemekten kaçanlar.
Yavaş yavaş ölürler.
Aşkta ve işte bedbaht olup yön
değiştirmeyenler.
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar.
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar...

Yazarın Tüm Yazıları