Yine beynim mühürlendi

Valla kapattım kafacığımı artık her şeye... Nasıl bir yazdır anlamadım gitti. Hah yazı yazayım gece gece dedim, hazır Etiler ahalisi de sakinken... Bu sefer elektrikler gitti!

Haberin Devamı

Şimdi çıkar üç beş akıllı sorar “Eeee elektrikler yokken nasıl yazıyorsun?” diye, ama kızmam. Dedim ya beynimi mühürledim, yani elime aldım kumandayı, pause’ladım kendimi.
Çünkü malumunuz, yaz Ertuğrul Bey’in (Özkök) dediği gibi geçmedi.
Devlet memleket meseleleri, giden evlatlar, verdiğimiz şehitler, hâlâ başımızın açıkta olması... Eh insanız, hepsi haliyle sarstı bizi.
Zaten kendi içimizde de sarsıla sarsıla bir hâl olmaktayız
değil mi?
Bak daha ayağımı suya basmadım duştan başka okur kardeşim.
Hadi siz yine, geçenlerde Cengiz’in (Semercioğlu) dediği gibi “Bize laf sallayıp rahatlıyorsunuz”...
Biz işin kötüsü onu da yapamıyoruz iyi mi? Okur velinimettir diyoruz, vardır bir derdi ya karısına ya kocasına ya da patronuna kızmıştır diyoruz, yiyip yiyip lafları aşağı oturuyoruz!
Şaka bir yana...
Aranızda öyle klavye canavarları var ki sahte isimli, saniyede isim değişip geri gelip görev gibi kaldığı yerden devam ediyor. Merak ediyorum acaba eve ekmek diye ne götürüyorlar ki? Bu kadar boş vakti nasıl buluyorlar ki?
Neyse... Benim derdim şu; çok sıkılmadık mı, çok üzülmedik mi bu dünya dertlerinden yahu?
Hayatta üç gün arka araya gülmek ne zaman mümkün olacak acaba?
Yine de şükür ve hamdolsun, kimler neler yaşamakta! Ben sık sık böyle günler olunca, anksiyete krizlerine giriyorum.
Bazen bak millet neler yaşıyor diyorum, ama bazen gücüm kayboluyor. Kendi özüme dönüp, aşağılıkça sadece kendimi düşündüğüm de oluyor, yalan yok.
Bir uyuşuyor oram buram aman aman... Başlıyor karıncalanmalar. Korkular basıveriyor hayata ve herkese dair... Herkese dair derken, aman kimselere bir şeyler olmasın diye.
Yine öyle bir döneme kayıverdim. İlaççı biri de pek değilim.
Sanki parayı sokaktaki ağaçtan topluyorum, bir terapiste gittim.
Çaresizliğin insana yaptıramayacağı şey yok! Yolda şu işi kendi kendine halledemiyorum diye kendimden utandım!
Olay yerinde utancım ikiye katlandı.
Kadın meşgalelerimi sordu. Aman dedim, say say bitmez...
Film, dizi... Özellikle gerilim, seri katil falan bayılırım... Uzunca anlattım...
Şaşırdı!
Evet ya, onları seviyorum. Suç mu, günah mı? Kime ne?
Vay anasını! Ben çocukken kesin şiddet görmüşüm ya da ilerleyen yaşlarda taciz!
Kesin hatırlamıyormuşum!
Gerçi dedim Beyoğlu’nda okurken lisede, İstiklâl Caddesi’nde birkaç olayım oldu ama kazanan hep bendim. Hani derler ya sen bir de karşımdakini görmeliydin diye...
Israr etti, “Yok, olmuş bir şeyler” dedi. “Bu nedenle de anksiyete, panik atak” bla bla... Bana bak dedim, “Masandaki vazoyu kafanda kırarım”...
Tam öyle demesem de bağrındım. “Gördünüz mü!” dedi, “Bir de kişilik bozukluğu var sizde!”
Bunlar da doktor oluyor ya da terapist neyse...
Şimdi yeni bir anksiyete gelişti. Sabah akşam o kadının muayenehanesinin kapısında bekleyeceğim, hasta masta gelirse yukarı çıkmasın, uyarayım da dönsün geri diye...
Bir delilik de beni bulmasın yahu, bir delilik de!
Zorla insanın
mührünü açtırıyorlar okur arkadaşım ya...

Yazarın Tüm Yazıları