Gurur, onur, herkese ve babama bin teşekkür

Cumartesi öğle saati telefonum çalıyor, ekranda “Hürriyet” yazıyor.

Haberin Devamı

Bu şu anlama geliyor, biri benimle görüşmek istiyor, dışarıdan arayan biri.
(Santraldeki dostlarımız şahsi numaralarımızı kimselerle paylaşmıyor, arayanla bizim aramızda telefon bağlantısı kuruyorlar.)
“Ayşe Hanım, sizi Eryetiş & Balkanlar eğitim kurumlarından arıyorlar, müsaitseniz buyurun, görüşün.”
“Elbette” diyorum, aklıma eğitim kurumları denilince hep Yetiş Ayşe ve burs isteyen evlatlarımız geliyor.
“Merhaba.”
“Merhaba Ayşe Hanım, ben Esin.”
“Buyurun Esin Hanım, konu nedir?”
Öyle heyecanlı bir şeyler anlatıyor ki, ses de arada gelip gidiyor, tek anladığım bir “ödül töreni” lafı oluyor.
Hah diyorum, ödül törenine davet edecekler beni, adres isteyecek belki.
Öyle çok davetiye geliyor ki ama neden Esin Hanım da herkes gibi e-posta yollamıyor ya da gazeteye davetiyemi ulaştırmıyor?
Tamam diyorum, anladım, galiba benden birine ödülünü vermememi isteyecekler, hoş bir şey aslında.
İki üç saniyede aklımdan bunlar geçiyor...
Esin Hanım benimle konuşurken “sizinle konuşmak şeref” falan diyor.
Allah Allah diyorum, çiçeği burnunu biraz geçmiş ben yahu.
Koltuklarım falan kabarmaya başlıyor, “o şeref bana ait” diyorum.
Bir ara da acaba diyorum, santral bir hata yaptı, Ayşe Arman diye beni mi bağladılar?
Esin Hanım’a sormuş oluyorum, “Konuyu tam açar mısınız?”
“Sayın Aral, bizim Mavi Çınar ödüllerimiz var, birçok kategoride. Kurumlarımız arasında 10 bin kişi tarafından yapılan oylama ile öğrenciler, ebeveyn, idareci ve öğretmenlerin oyları sonucunda, dört önemli köşe yazarımız son aşamaya kalmıştı, biri de sizdiniz.
Bu sene en iyi köşe yazarı olarak siz seçildiniz.
Bu ödül geçen sene Yılmaz Özdil Bey’indi.
1 Ocak’ta ödülünüzü size takdim etmekten şeref duyacağız.”
Bir yandan şaka mı diye, tabletten araştırıyorum.
Verilen isimler doğru, Fatih Portakal geçen sene ödülünü alıp canlı yayında masasına koymuş, Müjdat Abi öyle, Barış Manço adına Lale Manço almış...
E-posta rica ediyorum detaylı, hemen geliyor.
Esin Hanım’la biraz daha konuşup “görüşmek üzere” diyoruz.
Birkaç kişiye anlatıyorum, “yahu insan kendiyle bu kadar dalga geçer de değerini hiç mi bilmez, eh Ayşe” diyorlar.
“Alışık mı değilim ne” diyorum.
1 Ocak’ta ikinci ödülümü ama en büyük ödülümü alacağım, hayatımda hiç bu kadar gururlanmamıştım.
Yazdıklarıma bu kadar değer verip kaale alan Türkiye’nin en önemli yazarları arasından beni seçen Eryetiş & Balkanlar eğitim kurumlarının, öğrencileri, ebeveynleri, idarecileri, öğretmenleri beni çok mutlu ettiniz ve de cennetin bir köşesinde olan babam Tekin Aral ve amcam Oğuz Aral’ı.
Amcam bana rüyamda boş bir defter ve bir kalem vermişti, “yaz” diye.
Sayenizde onları utandırmadığımı anladım, artık da kim tutar beni, öyle yani.

Yazarın Tüm Yazıları