Bir insanı sofrada nasıl tanırsınız?

Bir insanı gerçekten tanımak için ona mutfakta ve sofrada bakın.

Haberin Devamı

Bir insanı sofrada nasıl tanırsınız

Çünkü mutfak insanın gerçek aynası. Nasıl yediğini, nelerden hoşlandığını gördüğünüzde o kişinin aslında kim olduğunu da anlayacaksınız.

Herkesin bir mutfak hikâyesi vardır. “Yemek yapmasını bilmem” diyen, bununla övünen insanları anlamam mesela. Çünkü bilirim ki her insanın içinde gizli bir aşçı bulunur. Yeni bir sevgiliniz var ama huyunu suyunu çözemediniz mi? İşe yeni bir eleman almak istiyorsunuz ama karar vermiyor musunuz? Hiç vakit kaybetmeyin, hemen yemeğe davet edin. Yazdığım üç yemek kitabının sonunda artık insanları yemek yeme şekillerinden de yemek zevklerinden de tanıyabiliyorum.
Mesela acele acele yiyenler son dakikacıdır. Siz onlara günler, aylar verseniz de işi yine son güne sıkıştıracaklardır. Küçük lokmalar alarak aheste aheste yiyenler, aceleden, telaştan hoşlanmaz, ağırkanlıdır. Yavaş yemek yer, yavaş konuşur, yavaş sevişirler. Sevinçleri de üzüntüleri de ağdalıdır; incir çekirdeğini doldurmayacak şeyleri problem ederler. Yemeğin en sevdikleri kısmını sona saklayanlar, biraz mücadeleci biraz da çocuk ruhludur. Savaşmaktan korkmazlar hatta bu durumdan keyif bile alırlar. En iyi yol arkadaşı onlardan çıkar.
Tabağını kendine göre düzenleyenler, etleri bir yana sebzeleri öte yana yığanlar, derli toplu, düzenli insanlardır. Spontane yaşamak nedir bilmezler, öyle yaşayanı da sevmezler. Yılbaşında ne yapacakları, yaz planları daha şimdiden bellidir. Erken rezervasyon fırsatlarını hep onlar yakalar, en ucuz biletleri onlar alır. Planlarında bir değişiklik olursa dünyaları başlarına yıkılır. Döke saça yiyenler, tahmin edebileceğiniz gibi özensizdir. Onlar için önemli olan karın doyurmaktır. Yemeğin tadına, sunumuna, porsiyonuna çok takılmazlar. Hayatı da ilişkilerini de tıpkı tabakları gibi döke saça yaşarlar. En son söylenecek sözü hep en başta söylerler, patavatsızlardır.
Yemek zevklerine gelince... Ege ve Akdeniz mutfağını sevenler, otlardan, zeytinyağlılardan vazgeçemeyenler, bedenlerine, ruhlarına, hayatlarına, ilişkilerine özen gösterir. Hafif ve aktiflerdir. Hayatı da insanları da doya doya yaşarlar. Et ağırlıklı beslenenler, sözü dinlensin isterler, yani bir parça ‘ağır abilerdir’. Çok ‘salon adamı’ olmasalar da sevdiler mi tam severler, çiğköftenin acısına, yemeğin salçalısına, kadının kalçalısına bayılırlar. Hamur işi sevenler, değerlerine bağlı, gelenekseldir. Öyle yeni bir fikre, yeni bir teknolojiye kolay kolay alışamazlar ama hiçbir şeyden eksik de kalmazlar. Tatlıcılar, eğlenceli ve meraklıdır. Kalpleri hüzünle dolsa da yüzleri hep güler. En iyi kötü gün arkadaşı onlardan çıkar, siz iki göz iki çeşme ağlarken, o mutfakta kek çırpar. Dünya mutfağına gönül verenlerse, yenilikçi ve araştırmacıdır. Nerede ne var? Kim kiminle ne yapmış? Hepsini onlar bilir.
Artık karar zamanı! Acele acele yiyen mi, tabağını kendine göre düzenleyen mi, hamur işi seven mi yoksa etten vazgeçemeyen mi? Küçük bir ipucu vereyim mi? Bence mutfağında ve sofrasında lezzet olan, mutluluk olan, huzur olan...

Yazarın Tüm Yazıları