Bu kitabı okuyanın dünyası aynı olmayacak

İZMİRLİ Psikolog Mehlika Dülger, “Her insanın arzu ettiği değişimi yaratabilme özüne sahip olduğu” düşüncesinden yola çıkarak Kedra adlı bir roman yazdı.

Haberin Devamı

Bu kitabı okuyanın dünyası aynı olmayacak

Yaşadığı kaybın acısıyla baş edebilmek için, o güne kadar hiç farkına varmadığı, kendi kaynaklarından güç alarak yeniden doğan, zihninin duvarlarını yıkıp aynadaki çıplak suretiyle barışan bir kadının hikayesi olan Kedra ile kendini reddeden ve gölgesiyle mücadele eden günümüz insanına da göndermeler yapıyor. “Azap veren sancıların büyük hediyeleri vardır” diyen Dülger ile kitabını konuştuk.

 

- Kedra’nın anlamı nedir?

 

- Kedra’nın anlamıyla birlikte ismin geliş hikayesi çok enteresan benim için. Kitap kahramanı Mabel’in dünyaya sevgi mesajları vermekle ilgili bir görevi var. Aslında Omyanikya gezegeninden. Olay örgüsü sırasında bir mührü açacak ve açtığında gezegeniyle bir buluşması olacak. O bölümü yazarken anlamsız kelimeler zinciri kullandım ve bu kelimelerin sonuncusu “KEDRA” ile bitti. Ezgisi kulağıma hoş geldi. Hemen bir anlamı var mı diye Google’a baktım. Karşıma çıkan ilk cümle “sağlıkta, bolluk ve berekette, ruhsallıkta en uç nokta” idi. Tüylerim diken diken oldu. Kitabımla bire bir örtüşüyordu. O andan itibaren başka hiçbir kelime “Kedra”nın derinliğini karşılayamadı.

Haberin Devamı

Bu kitabı okuyanın dünyası aynı olmayacak

 

- Romanında genel olarak bir yolculuktan bahsediliyor. Nasıl bir yolculuk bu?

 

- İnsanın kendi derinliklerine yaptığı bir yolculuk. Okuru, roman kahramanı üzerinden kendi derinliklerine, reddettiği, kendine itiraf etmekten utandığı, karanlıklarda sakladığı o cılız sesine doğru bir yolculuğa çıkarıyorum. Bu öyle bir yolculuk olacak ki okur yaşadığı ilişkilerdeki çıkmazlarına, bazı şeyleri tekrar tekrar yaşamasının anlamına, bağımlılıklarına, kendilerine biçtikleri değere, reddettikleri en derin arzu ve ihtiyaçlarına, bugüne kadar hayatta anlamlandıramadıkları duygu ve düşüncelerine yönelik bir aynalar şehrine girecek ve o aynalar şehrinden o güne kadar hiç farkında olmadığı kendi aynasını ilk defa görüp onunla ilk defa karşılaşacak. Diğer bir deyişle “gölgesi” ile karşılaşacak. O andan itibaren gölgesini kucaklama yolculuğunu başlatacak.

 

Haberin Devamı

KENDİNİ REDDEDEN İNSAN YARIM İNSANDIR

 

- Anladığım kadarıyla bu romanda psikolojideki kavramları kullandın. Romanın bir felsefesi var.

 

- Evet, çok haklısın. Psikolojideki Jung’un “gölge” kavramı çok ilgilenip araştırdığım bir konuydu ve bu kavramın içini doldurduğum bir roman yazmak nasip oldu. Bu açıdan çok mutluyum. Fantastik bir roman kurgusu içinde “içindeki karanlıkla barışmazsan, hayat her daim içinde yarım kalır” diyorum. Gölge, insanda bir potansiyel olarak var olan, toplumsal olmayan duygu, düşünce ve davranışlarımızdır. Toplumsal ölçütlerle ve ideal kişiliğimizle bağdaşmayan tutku ve coşkularımızı temsil eder. Onaylanmadığı için de bastırırız ve yerine telafi amaçlı toplumun onayladığı bir benlik geliştiririz. Buna maskelerimiz diyebiliriz. Bastırdığımız yanımız, ifade alanı bulmadığı için, bu kendi bütünlüğümüzde bir parçalanmadır, bölünmedir. Bir parçamızı reddettiğimiz için kendimizi reddediştir ve kendini reddeden insan, yarım insandır.
- Peki, yarım hayat yaşayan insanın hayalet bir yaşamı olmaz mı?
- Kesinlikle. Hayalet yaşamı olan insan, bir zamanlar yaşamak için öğrendiği, toplumun onayladığı ideal benliğine yatırım yapan bir hayat planı üzerinde hayatını yaşar. Bir plan üzerinden yaşayan insan ya geçmişte ya gelecekte yaşar, “an”la teması yoktur. Kendi gölgesiyle barış yapmadığı içinde, dışarıda kendi gölgesini yansıtan insan ve durumlarla savaş halindedir.

Haberin Devamı

Bu kitabı okuyanın dünyası aynı olmayacak

 

BOŞLUKTAKİ İNSAN SÜREKLİ DIŞARIYI DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞIR

 

- Günümüz insanına baktığında, senin romanının ile ne gibi paralel yaklaşımlar görülebilir?

 

- Romanımla çağımız insanın en büyük sorunu olan “boşluk” duygusunun can damarına dokunduğumu düşünüyorum. Biraz önce söylediğim gibi toplumun onayladığı ideal benliğimize yatırım yaptığımız müddetçe, hayatımız sürekli bir şeylerin peşinden koşmakla geçer. Ben bunu eşeğin bir sopayla boynuna bağlı havucu yakalama mücadelesi gibi görüyorum. İdeal eş, ideal aile, ideal çocuk, ideal iş, ideal toplum...

 

- İdeal üzerinden hayatını yaşayan insanı ne bekler? Ne yapılmalı?

 

- Bu insanın, kendi duygu, düşünce, arzu ve ihtiyaçlarıyla teması yoktur ve sürekli dışarıyı değiştirmeye çalışır. Ki bu kazanılması imkansız bir savaştır. Böyle yaparak hayatta kendini patinaja alır ve hayatı tarla faresi gibi aynı yerde dönmekle geçer. Çok net bir şekilde kendi arzu ve ihtiyaçlarımızın farkına vararak sınırlarımızı belirlemek diyebilirim.

 

Haberin Devamı

- Bir psikolog olman bu kitabı yazma sürecinde nasıl bir etki yarattı?

 

- Büyük bir etki yarattı diyebilirim. Bana soruyorlar kendini mi anlattın diye? Tabi ki benden bir çok parça var. Ama romanıma haksızlık olur bu. Çok büyük bir kurgusal yanı var. Bugüne kadar çocuk, genç ve yetişkin danışanlarımdan edindiğim bir çok hikaye ve anlayış var. Bugüne kadar ki mesleki birikimim var. Bir romandan ayıran yanı, kurgunun ardındaki görünmeyen duygu ve düşünceleri bir psikolog gözünden bir harita gibi okura sunuyorum. Bu da sanıyorum bir psikolog, bir yazar adayı olarak benim farkım olacak.

 

- Bir okur olarak “Kedra”yı neden alayım? Kedra’yı okumak benim hayatımda ne değiştirecek?

 

Haberin Devamı

- Belki çok iddialı bir cümle olacak, ama Kedra tüm kişisel gelişim raflarındaki konuları tek bir kitapta toplayacak kadar insanı çok geniş bir perspektiften ele almaktadır. Romanım 20-60 yaş arasına hitap edebilecek kadar zengin örüntülere sahip. Bir kadın hikayesi üzerinden gitmesine rağmen Kedra’nın sadece kadınlara yönelik bir kitap olarak algılanmasını istemem. Kadın, erkek, genç her kimin eli raflarda Kedra’ya gidiyorsa, bilsin ki, o an hayatında aradığı bir cevap var. Çok keyifli, sürükleyici bir büyülü dünya içinde hem sorularının cevabını bulacak, hem de edebi bir tat bulacak. Kitabı bitirdiğinde, artık baktığı dünyanın aynı olmayacağını garanti edebilirim.

 

ÇOCUKLARINIZA TANRIYLA SEVGİ BAĞI KURMAYI ÖĞRETİN

 

- Bir psikolog olarak Hürriyet okuruna Kedra’nın ışığında ne yönde bir öneride bulunmak istersin?

 

- Ülke olarak bir geçiş süreci yaşadığımız bu dönemde Kedra’nın herkesin yüreğine umut, güç, sevgi tohumları ekeceğine inanıyorum. Bu anlamda ben özellikle geleceğimiz olan gençlere seslenmek istiyorum. Bizler yaralı bir toplumun çocuklarıyız. Kendi köklerimizde kuşaklarımızdan sırtımıza aktarılan yükleri fark etmediğimiz müddetçe, bu sancılar daha da büyüyerek devam edecek. O yüzden ilk olarak gençler uyanmalı. Gençlerle uzun süre çalıştım, halen de çalışıyorum. Onların kendi arzularının peşinden koşmalarını, onlara bakan sınırlı gözlerin onlara koyduğu sınırları kabul etmemelerini öneriyorum. Çünkü bunu yapmadıkları takdirde hayatları boşluk duygusuyla geçecek ve dışarıda gölgeleriyle savaşarak hayalet bir yaşam yaşayacaklar. Bu olduğu takdirde, toplumsal refaha bir adım bile yaklaşamayacağımızı söyleyebilirim. Kendi yaradılışını ortaya koyabilen insan, ancak ışığını çevresine yansıtabilir yoksa dışarıdaki karanlıkla savaşır. Ayrıca ailelere çocuklarına Tanrı ile derin bir bağ kurmalarını öğretmelerini öneriyorum. Ama bu bağ sadece ve sadece sevgiyle örülen bir bağ, korkuyla değil! Çünkü bir çocuğun en yüksek kaynakla kurduğu sevgi dolu bir bağ, ona yaşam zorlanmalarında, en büyük kaynağın gücünü verir ve bunu Kedra’nın içerisinde açıklıyorum.

 

- Kedra nasıl tepkiler aldı?

 

- Benim gibi ilk kitabını çıkaran bir yazar adayı için, Kedra çok çabuk büyüme yolculuğuna başladı. Dört günde ikinci baskıya girdik. Sosyal medya üzerinden bana ulaşanlar kitabın ellerine aldıklarında pozitif enerjiyi hissettiklerini söylüyorlar. Rüyasında Kedra’yı görüp ertesi gün kitabı almak isteyenler var. Ben Kedra’nın tılsımına en baştan bu yana inandım, okurum da bu yönde bana mesajlar veriyor. Ve ben Kedra’nın çok büyük kitlelere ulaşacağına yürekten inanıyorum, bunu hep birlikte izleyeceğiz. Spiritüel bilinçle bilimi el ele yürüyorum. Düşün, iste olsun gibi söylemlerin aksine okura çıplak gerçeği okura yansıtıyorum ve bunu çok sürükleyici bir kurgu içinde yapıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları