Tokat

Tokat, adamı, bazen bayıltır…  Bazen ise ayıltır…

Haberin Devamı

Antalyaspor, yapılması gereken her şeyi yaptı…

Oyunu da hak etti, skoru da…

Önce 11 kişi ile topun arkasına geçti… Sonra hızlı ve kalabalık çıktı…

En önemlisi, bu yazdığımın altını çizmek istiyorum;

“Öne geçtiklerinde, skoru korumaya çalışmadılar. Golü kovalamaya devam ettiler.”

Çok istemişlerdi… Kazandılar…

Ancak dikkat; Final maçı değildi, devamı daha önemlidir…

***

Fenerbahçe’nin bugün, bence en büyük problemi; Kadlec ve Alves’di…

Kjaer olmayınca, foyaları ortaya çıktı…

Rakibin son oyuncusuna önde basan Kjaer’in aksine, Kadlec ve Alves, kaleci Volkan’a yakın oynadı.

Oyun mesafesi uzadı… Alan boşaldı…

Hızlı oyuncuları, 3 metre geride karşılasan bile o oyuncu topla hızlanmış ise seni geçer… Ya da güzel bir pas verir… Korkarak gerilediğin anda kaybedersin…

Haberin Devamı

Alves, bugüne kadar sadece kafa toplarına çıkarak işi idare ediyordu, bugün denize döküldü…

Bugün bir başka problem daha ortaya çıktı;

Fernandao ve Van Persie giderek kötüye gidiyorlar…

“O oynasın, bu oynasın” diye tartışırken ikisi de formayı hak etmiyor…

Fernandao, geldiğinde topu yiyecek gibiydi… Şimdi yürüyecek hali yok…

Bakıyor Van Persie’ye, kendi kendine takılıyor… Hırsı yok, iddiası yok…

O da formayı garanti görüp, sanırım çalışmıyor…

Kağnı gibi oldu…

Aslında tek özelliği fizik gücü… O da bitince vasatın altında bir oyuncu oldu…

***

Takımın oyun mesafesini;

En önde ve en geride oynayan iki oyuncu belirler…

Fernandao sürekli ofsaytta… Nerede ise rakip kalecinin arkasında oynayacak… Alves’de utanmasa, Volkan’ın arkasına kaçacak…

Mesafe oldu mu 70 metre?

Buraya istediğiniz kadar defansif orta saha oyuncusu koyun;

Olmaz!

Nitekim olmadı…

***

Bugün Fenerbahçe iyi bir tokat yedi…

Tokat, adamı, bazen bayıltır…  Bazen ise ayıltır…

Büyük takımlar bayılmaz, ayılır…

Ne olacağını bakacağız, birlikte göreceğiz…

***

Ben de baygın halde iken Efes-Fenerbahçe Euroleagu maçına geçtim…

Göz ucu ile baktığım bilgisayardan, televizyona geçiş oldu bu…

Geriye düşmüş, eksik bir takımın direnişine şahit oldum…

Kulübenin coşkusu maçı getirdi… Melih ve Berk’i gördüm mutlu oldum…

Haberin Devamı

Obradovic’e bir kez daha saygı duydum…

“Son saniyede oyuna girmesine alıştığımız Doğuş’u, niye bizim maçta sürekli oynatıyorsun?” diye Efes koçuna kızdım…

Cedi’nin oynadığı müthiş oyuna bir yandan kızıp, bir yandan mutlu oldum…

Maçın sonunu, maçı Efes’e getiren bizim çocuklar ile oynamayan Ivkovic’e ise, “ders olsun” dedim…

***

Bir baktım Aziz Yıldırım çıkmış sahneye;

Futbolcularını idam sehpasından aldı.

“Konuşacaksanız beni konuşun, onları gerekirse ben yargılarım” dedi…

Yılların tecrübesi, ne zaman sahne alacağını bilir…

***

Döndüm Olimpiakos’un maçına;

Diğer kanalda da, Real Madrid – Laboral maçı vardı…

Cenaze evi veya tiyatro salonu gibiydi…

Atina’daki maçın seyircisi, beni maçın içine aldı…

Haberin Devamı

Sanırım 10 sayı ile mağluptular…

Sahada “kavga” ederek ligin en pahalı takımını, Khimki’yi yendiler…

Keyif ile izledim…

Hackett takımın yıldızıydı… Tam bir takım oyuncusuydu…

Milan’da oynayan kafasına göre takılan Hackett geldi aklıma…

Gece ile gündüz gibiydiler…

Düşündüm; Oyuncu aynı oyuncu; Farkı yaratan O kulübün kültürü ve taraftarı…

***

Bir de duydum ki; Burak Yılmaz, Çin’e satılmış(!)

Galatasaray ligde iddiasını kaybetmiş, ancak Avrupa’da yoluna devam ediyor…

Transfer etme hakkı bitmiş yerine oyuncu alma şansı yok!

En Avrupalı olduğunu iddia eden kulübümüz bile, hedefini Türkiye ligi olarak görüyor ise “yandık” dedim…

Anladım ki, bizim futbolda gidecek daha çok yolumuz var…

Haberin Devamı

“Bu kafa ile hiçbir yere varamayız” dedim…

Hüznü, heyecanı ve sevinci ile spor dolu bir Cuma gecesiydi…

Dopdoluydu…

Ailemize çok gelmiş olabilir yarın telafi etmek gerek…

Yazarın Tüm Yazıları