Altın değerinde tavsiyeler!

Aslında tavsiyeye hiç gerek yok, direk dolarınızı bozdurup altın alacaksınız.Büyüklerimiz öyle söylüyor.

Haberin Devamı

 

Ben, doları olmayıp ‘Türk Lirasıyla da altın almalı mıyız?’ sorusunu kendine soranlarla, altın alacak birikimi de olmayan benim gibilere kendimce altın değerinde tavsiyeler vereyim istedim.

 

Çünkü bence yaşanmışlık da en az altın kadar değerlidir.

 

Bir kitap: Bakele

 

Yeni bir kitap değil ama ben yeni okudum. Yazar Sezgin Kaymaz’dan bahsediyorum. İddiasız ve samimi dili, metroda yolculuk ederken ve uyku öncesi dinlemekten kendimi alamadığım Seslenen Kitap uygulamasında karşıma çıktı ve bende bir anda bağımlılık yaptı. Bakele adlı kitabını dinlerken gülümsediğimi, hüzünlendiğimi, duygularımı etrafımdaki insanlara takılmadan yüzüme yansıttığımı fark ettim. Bir dönem Ferhan Şensoy okurken Türkçeyi nasıl harmanladığına, betimleme gücüne, o zaman ilk defa duyduğum bazı dil oyunlarına nasıl hayran kaldıysam; Sezgin Kaymaz’ın da cümlelerinde bir ‘dil şovu’ yapmasına bayıldım!  Dinlemekle de kalmadım, hemen gidip kitabı da arşivime kattım. Şimdi sevgili Sezgin Kaymaz’ın diğer kitaplarını okumak için büyük bir heves içerisindeyim. Geç de olsa, Bakele sayesinde bu müthiş yazarı tanıdığım için çok mutluyum.

 

Haberin Devamı

Bir film: Görümce

 

Yalan yok, kendisini şahsen tanıyıp, çok da sevdiğim için zaten olumsuz düşünmem mümkün değildi. Ama, Gupse Özay tartışmasız yeni dönemin en yetenekli kadın oyuncu ve senaristlerinden biridir. Yıllar önce, henüz Yalan Dünya dizisi başlamamışken, sevgili dostum Beyazıt Öztürk’le birlikte, ilk kez bir toplantıda karşılaşmıştık Gupse ile. Onun yüksek enerjisi, hiç susmadan konuşması ve hızlı hızlı bir şeyler anlatması, durduramadığı kafası ve samimi gülüşüne daha ilk tanışmada hayran olmuş, ardından bakakalmıştık.

 

Zaten arkasından, Yalan Dünya – Nurhayat ve Deliha karakterleriyle, herkesi aynı şekilde kendine hayran bıraktı.

 

Haberin Devamı

Görümce’yi bir kaç gün gecikmeyle, tamamen dolu bir salonda, Nünü’mle birlikte seyrettik. Öncelikle Gupse’yi kadınlar oldukça sahiplenmiş demek ki, sinemanın üçte ikisi kadınlarla doluydu. Erkek starlı komedilerin arasına iddialı bir şekilde giren, cesur bir iş olmuş Görümce. Bence cesaretinin karşılığını da salonda ardı ardına gelen kahkahalarla alıyor. Zaten Nünü bir şeye gülüyorsa, o gerçekten komiktir, yeminle birbirimizi dürterek güldük!

 

Görümce’yi Gupse’nin yazdığını bilerek seyretmek de ayrı bir keyif. Harika bir oyuncu kadrosu, müthiş zevkli mekanlar, şahane diyaloglar, her ifadesiyle süper komik bir Gupse. Hele filmde bir de sürpriz karakter vardı ki, görünce neredeyse alkışlayacaktık! Kim olduğunu söylemeyeyim, kendiniz görün... (Şu an gerçekten çok söylemek istiyorum!)

 

Haberin Devamı

Bitmesini istemediğimiz filmlerden biriydi. Bir o kadar daha olsa seyrederdim.

 

Eminim ki film yazmayı hiç bırakmayacak, komedi sinemasındaki erkek egemenliğine zeki bir kadın dokunuşu getirmeye devam edecek, cin gibi kafasıyla ürettiği esprilerle bizi hep güldürecek. İyi ki varsın Gupse!

 

Bir belgesel: Sour Grapes

 

Çok sofistike göründüğünün farkındayım, ama durun bir! Kanaat önderiymiş, kültür yumağıymış gibi kitap, film, belgesel önermek değil niyetim. İnsan yaşadığı güzel anları sevdikleriyle paylaşmalıdır. En yakınlarıma sürekli nelerden bahsediyorsam, sizlere de bunları anlatmak niyetim.

 

Belgesellere çocukluğundan beri sarmış bir insan olarak, hala haftada en az üç, dört belgesel izlerim. Bu aralar beni en çok etkileyen, Rudy Kurniawan adında bir üniversite öğrencisinin dünya şarap piyasasını, hazırladığı sahte şarap ve şişelerle nasıl on milyonlarca dolar dolandırdığını anlatan Sour Grapes (bir bakıma koruk diye çevirebiliriz) adlı belgeseldi.

 

Haberin Devamı

Ucuz şarapları evinde karıştırarak ve çok iyi bir işçilikle şişeleyerek; marketten üç, beş dolara aldığı şarapları 1929 Clos de la Roche, 1921 Petrus gibi az bulunan bir çok şarap markasına dönüştürdüğü ve her bir tanesini on binlerce dolara sattığı ortaya çıkıyor. Dünyanın en zengin 7.insanı David Koch’un bile 4 milyon dolarlık ‘Rudy şarabı’ aldığını izliyoruz. Milyonlarca dolarlık bir endüstrinin, tamamen tadıma ve ekspertize bağlı olduğu, şarapların yüzbinlerce dolara açık artırmalarda satıldığı bu pazarda; aslında pek de kimsenin şarap meselesine hakim olmadığını anladım. Ben zaten hiç anlamam da, gittiğimiz ortamlarda şarap tadıp, beğenmeyen arkadaşlara ince bir gülümseme içerisindeyim artık.

 

Haberin Devamı

Bir yaşam biçimi: Zehirsiz Ev

 

Evimizin sürekli yeşil çay içen, yoga yapan, sağlıklı beslenen, tam buğday kızı, sofistike insan Nünü yeni bir konuya sardırdı. Bu yaşam biçiminin adı ‘Zehirsiz Ev’. Ben daha ne olduğunu anlamadan evimizdeki deterjanlar yerini organik çözümlere bıraktı. Şampuanların yerini zeytinyağlı, defneli sabun, diş macunlarının yerini killi, karbonatlı karışımlar aldı. İlk başlarda itiraz mekanizmamı devreye soksam da, Mercan Yurdakuler Uluengin’in Zehirsiz Ev adlı kitabını da edinince ve meseleyi araştırınca; ben de her türlü ürünün paketini dikkatlice okumaya başladım. Eve giren kimyasalları azaltmaya, uzun vadede etkileri olan zehirleri evden, çocuklardan uzak tutmaya çalışıyoruz artık. Her şeyi çözdük mü? Hayır. Ama bu yaşam biçimiyle organik, biyoçözünür, katkısız, doğa dostu kavramlarını daha iyi algılıyoruz ve en önemlisi kendimizi daha iyi hissediyoruz. Bilin istedim.

 

Bir oyun: 39 Basamak

 

Yıllar önce ilk kez seyrettiğim, tadına doyamadığım için bir kez ve bir kez daha gittiğim bir oyun hala sahnede. Bülent Şakrak, Demet Evgar, Okan Yalabık ve Engin Hepileri 39 Basamak’ta uçuruyorlar! Hepsi o kadar yetenekli ve birbiriyle iyi anlaşan oyuncular ki, benim gibi oyunu birden fazla seyrettiğinizde onlara duyduğunuz hayranlık katlanıyor.

 

Ben daha çok sinema insanıyım, tiyatroya hep bir mesafem olmuştur. Bu benim şahsi yaklaşımım tabi, koca bir sanat dalını eleştirecek birikime sahip değilim.

39 Basamak beni tiyatroya yakınlaştıran, hayran bırakan dinamizmiyle, inceliğiyle, hissettirmeden vuran keskin mizah anlayışıyla müthiş bir oyun, bu oyuncular harika insanlar. Umarım daha çok uzun süre sahnede kalır, daha çok insana ulaşırlar.

 

Not1: Bu arada can kardeşim Bülent Şakrak ve sevgili eşi Ceyda Düvenci sevgi dolu ailelerine bir bebek daha katıyorlarmış. Bu vesile ile büyük mutluluklar dilerim!

 

*

 

Not2: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam

Yazarın Tüm Yazıları