Yargıtay'ın MHP yükü

18. Hukuk Dairesi’nin kapısına bir duyuru asıldı.

Haberin Devamı

MHP’yle ilgili dosyanın mayıs ayı içinde karara bağlanacağı bildiriliyor. 

Mahkemece atanan kayyum heyeti, 15 Mayıs’ta kurultayı toplayacaktı. 

Şimdi Yargıtay, kararın kurultaya yetişemeyebileceğini söylüyor. ‘Mayıs ayı içinde’ diyerek, beklentiyi daha geniş bir zamana yayıyor. 

Kayyumların belirlediği 15 Mayıs tarihi geçirildikten, muhaliflerin verdiği kurultay randevusu kaçırıldıktan sonraki bir güne kalabilir karar. Bu da fiilen, kurultayın 15 Mayıs’ta yapılamaması anlamına gelecek. Fiili iptal gibi.

Duyuru, kapıyı türlü olasılıklara ve spekülasyonlara açıyor.

Soru şu; kurultaya yetişemeyen karar, karar mıdır? 15 Mayıs’a geç kalan iptal ya da onama, iptal ya da onama mıdır?

Yargıtay’ın ya acelesi yok ya da eli çok dolu.

Kasten ağırdan aldıklarını düşünmüyorum.

Fakat duyuru, “Kamuoyunda merakla beklenen...” diye başlıyor.

Ardından başvuruyla ilgili ön incelemenin tamamlandığı bilgisi veriliyor. Dosyanın öne alınma talebinin görüşüldüğü de kaydediliyor.

Sıradaki soru şu; öyleyse neden bu gecikme? Değerlendirme tamamsa bir an önce kararı verip açıklamak için ne bekleniyor?

Ayrıca dosya, çetrefilli bir dosya değil. Teferruatında boğduracak bir dosya değil. Gayet basit ve düz.

MHP’de gerekenden 2 kat fazla imza toplanmış, delegeler kurultay istiyor. Genel Merkez ise bu talebi yerine getirmiyor.

Konu mahkemeye intikal ediyor. İmzaların da delegelerin de sahte olmadığı tespit edilince mahkeme, bir kayyum heyetiyle partinin kurultaya götürülmesine karar veriyor.

Delegeler ve imzalar gerçekse mahkemenin kararı doğru mudur, yanlış mı?

Altı üstü buna bakacak Yargıtay. Çözülecek ihtilaf bu. Uyuşmazlık, bundan ibaret.

Açık seçik bir mevzuda, önceki mahkeme kararının haklılığıyla haksızlığını ayırt edecek. Ya onayacak ya bozacak.

Üzerinde uzun uzadıya kafa patlatılacak, ateşli tartışmalar boyunca irdelenecek, karar vermekte zorlanılacak, ertelenecek, ötelenecek bir giriftlik görünmüyor.

Fakat madalyonun öbür yüzünde de ‘Yargıtay ne yapsın’ yazıyor.

İş yükünün ağırlığından oldum olası yakınılırdı. Yalan da değil, rakamlar göz korkutucu. Senede ortalama bir milyon dosya geliyor Yargıtay’a. Bir önceki seneden de yarısı kadar dosyanın devrettiğini düşünün. Her sene temyiz için sıra bekleyen bir buçuk milyon dosyadan söz ediyoruz.

Yargıtay’da 15’i ceza, 23’ü hukuk olmak üzere 38 daire, bu yükün altından kalkmak zorunda. Baş etmek mümkün mü?

O zaman da soru şu; haksız mı şimdi 18. Daire?

Zaman zaman paylaşılan istatistiklerden biliyoruz. Yargıtay, önündeki dosyaların ayda ortalama 60 binini bir sonuca bağlıyor. Gün başına yaklaşık 3 bin karar çıkması demek. Daire sayısına böldüğünüzde her bir daireye aşağı yukarı 90 dosya düşüyor.

Senede toplam 900 bin civarında dosyayı sonuçlandırıyor mahkeme. Kalan bakiye ise bir sonraki seneye sarkıyor. Unutmayın, her sene, üstüne bir milyon kadar dosya daha binmeye ve bu bakiye, kar topu gibi seneden seneye büyüyerek artmaya devam ediyor.

Karşımızda böyle bir Yargıtay var. Yıllar içinde birikmiş dağ gibi bir iş yükünün altından kalkmaya uğraşıyor. Ama kalkması fizik kurallarına aykırı.

Soru tekraren şu; haksız mı yani 18. Daire?

Soruların sorusuna gelince...

Madem yalınkat bir dava var ortada... 

Ve madem çok zaman alacak bir iş değil... 

Ayrıca madem karar aşamasına gelinmiş... 

Üstelik madem ‘kamuoyunda merakla bekleniyor’... 

Hem madem gecikmesi, sadece MHP’de değil ülke siyasetinde de belirsizlik ve kaosa yol açıyor...

Öne alınamaz mı, aradan çıkarılamaz mı, bu dosyaya bir geçiş üstünlüğü tanınamaz mı gerçekten? O kadar mı yani?

Yazarın Tüm Yazıları